Gönderi

Ödlekler okuyamaz
Muhyiddin İbn Arabi
Muhyiddin İbn Arabi
Böyle olunca sen, inanış sûretlerinin hepsi için, kendi nefsinde "heyûlâ" ol! Çünkü İlâh Teâlâ, bir inanışın diğer inanışı içine almasından, daha geniş ve a'zamdır. Çünkü Allah Teâlâ “fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh” (Bakara, 2/115) Yânî "Ne tarafa dönerseniz orada Hakk'ın vechi zâhirdir" buyurdu. Ve bir ciheti bir cihetten anlatmadı; "Allah’ın vechi"nin her yerde olduğunu anlattı. Ve şeyin "vech"i onun "hakîkat"idir. Şimdi Hak Teâlâ bu söz ile, âriflerin kalblerine uyarıda bulundu, tâ ki dünyâ hayâtında, engeller onları böyle bir şeyin hatırlanmasından meşgûl etmesin! Çünkü kul, hangi nefeste vefât edeceğini bilmez. Bâzen gaflet anında vefât eder. Şimdi hâzır olarak vefât eden kimse ile bir olmaz (67). Yânî sen hiçbir inanış sûretiyle bağlanıp kalma; inanışta bulunulan sûretlerin hepsi için "heyûlâ', yânî asıl ol! Ve Hakk'ı bir inanış sûretine sınır lamayıp onu bütün inanış sûretlerinde müşâhede et ! Çünkü Allah Teâlâ Haz retleri o kadar geniş ve a'zamdır ki, onun hakkındaki bir inanışın sûreti diğer inanış sûretini içine alamaz.Yânî bir inanış sûretine kapsamdır ve diğer inanış sûretine kapsam değildir, diyemezsin. O ne kadar inanış sûretleri varsa hep sinde tecellî edicidir. Ve bununla berâber onun tecellîsi bu sûretlerin hepsinde sınırlanmış değildir. Çünkü bu sûretler kayıtlıdır, Hak ise mutlaktır. Bunun için Hak Teâlâ: "Yüzünüzü nereye dönerseniz Allah’ın vechi orada zâhirdir" (Bakara, 2/115) buyurdu. Yoksa "Allah’ın vechi" falan cihette görünür, deyip bir ciheti tahsîs etmedi; geneli içine alıcı olarak her yerde olduğunu beyân etti. Ve bu söz, dünyâ hayâtında engellerin, ârifleri, her cihette Hakk'ın vechi ol duğunun hatırlanmasından meşgûl etmemesi için, onlara uyarıdır. Yânî dünyâ hayâtında, illet ve tedâvî ve açlık ve yemek ve râhat ve belâ gibi bir çok engeller vardır ki, bunlar insanı meşgûl eder ve bu meşgûl oluş sebebiyle Hakk'a yönelemez. Oysa Hak "Her ne tarafa dönerseniz Hakk’ın vechi orada zâhirdir" buyurduğundan, bu uyarı üzerine ârif, illetine yönelmiş olduğu za man yine Hakk'ı görür. Çünkü illette de "Allah’ın vechi" zâhirdir ve şifâ ve açlık ve yemek ve râhat ve belâda da aynı şekilde zâhir olan Hakk'ın "vech"idir Çünkü ârif bu uyarı ile ikaz edilmemiş olsa, Hak'la hâzır olamaz idi. Oysa kulun hangi nefeste rûhunun kabz olunacağı kendince bilinmez. İhtimâl ki râzı olunmamış işler ile meşgûl iken kabz olunuverir ve gaflet anında gider. Gayr ile meşgûl iken kabz olunan kimse ile Hakk ile meşgûl olduğu halde kabz olunan kimse arasında fark vardır. Çünkü hadîsi şerifde: "Yaşadığınız gibi ölür ve öldüğünüz gibi haşr olunursunuz" buyurulmuştur. Bundan do layı gayr ile meşgûl iken kabz olunanlar, gayr ile haşr olunurlar. Ancak ârif bu uyarı üzerine her yerde ve her anda Hakk'ı müşâhede ettiğinden her nefeste Hak ile hâzır oluş üzeredir. Ve hangi nefeste kabz olunursa olunsun Hak'la hâzır iken kabz olunur. (Cenâbı Hak bu ni'meti ve bu devleti, bu gâfil fakîre ve taleb eden bütün dîn ihvânına nasîb etsin! Âmin bihürmeti Seyyidi’lmürselîn!).
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.