Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

351 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Yıldızlar Korsanı
Yıldızlar KorsanıJack London
8.1/10 · 6,8bin okunma
·
1 görüntüleme
saime okurunun profil resmi
Jack London bu romanda çok değişik bir konuyu derinlemesine işlemiştir. Zaman zaman kapıldığı «kızıl öfke» sebebiyle hapisaneye düşen, sonunda da ölüme mahkûm edilen aydın bir kişinin yürekler acısı serüvenidir bu. Dehşet verici ve tüyler ürpertici işkenceler yapılmaktadır Darrell Standing'e... Bunlara dayanabilmek için adam tek çıkar yolu ruhunu ve bedenini birbirinden ayırmakta bulmuştur. Bu, bir çeşit direnme ve işkenceye karşı koyma türüdür. Ünlü yazar, «Yıldızlar Korsanı»nda kısaca açıklayacağım üç ana fikre dayanmıştır. Öncelikle Darrell Standing'in yaşantısında ruhun bir başka bedene geçmesi kavramı verilmiştir. Standing bir defa değil, çeşitli kişiliklerle, çeşitli zamanlarda defalarca yaşamıştır. Ruh biliminde beden geçici olarak taşıdığı ruhun geçmişten başka bir beden içinde yaşadığı anıları tekrar yakalama çabası içindedir. ikinci olarak dikkat edilmesi gereken nokta, Darrell Standing'in bir tek kişiliği sürdürmesi değil de insanoğlunu sembolize eden tüm özelliklerin birleşimi olarak çeşitli kişiliklere büründürülmesidir. Üçüncü nokta ise kişinin anatomik ve fizyolojik yapısıyla atalarının tüm özelliklerini üzerinde toplayan bir varlık olduğudur. Jack London'un bu üç esas üzerine dayandırdığı hikâyesi, bu üç noktanın bilimsel olarak desteklendiği ya da desteklenmediği sorusunu uyandırmaktadır. Birinci noktaya geri dönerek inceleyecek olursak bunun daha çok dini bir inanç olarak geliştiğini ve bugün sistemli bir biçimde bilimsel bir açıdan ele alınarak modern psikolojiye meydan okuyan bir sorun olduğunu görürüz. Fiziksel araştırmalar, bedensel faaliyetler dışında beynin ayrı bir organ olarak çalıştığı gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Modern çağımıza her ne kadar aykırı düşse de insanların inançlarıyla ilgili bir sorundur bu. Ancak kısıtlı bir araştırma sahası içinde konuya eğilinmiş ve çoğu yetkili kişiler inançlarının dışında bulduklarından konuyu ciddiyetle ele almamışlardır. Ama Virginia Üniversitesi profesörlerinden Dr. lan Stevenson, Hindistan ve dolaylarında yüksek düzeydeki geniş araştırmalarını sürdürmektedir ve bilimin bu delillerle ortaya çıkarılan gerçeklere karşı çıkması için hiç bir neden yoktur. Öte yandan ilk bakışta kabul edilmez görünen olayları açıklamak ve kanıtlamak bilimin görevidir. Bütün sorun olayın kanıtlanmasındadır. Eğer Dr. Stevenson'un araştırmalarındaki örneklerde olduğu gibi bir insan gerçek yaşantısında bilmediği, tanımadığı bir yer hakkında ayrıntılı bilgi verecek durumda ise bu konuda delillerin toplanabileceği bir noktaya gelmiş oluyoruz. İkinci nokta, insan ruhunda ortak bir ana özelliğin bulunduğu Hint inançlarına dayanmaktadır. Bir tek ruh, tüm insanların bileşimi olarak nitelendirilebilir diyelim, ama böyle bir inancı kanıtlamak oldukça güç. Belki Jack London'un bu konudaki ifadeleri tüm insanlarla paylaştığı gerçeğin derin bir duygusallığıydı. Üçüncü noktaya gelince, Jack London'un burada zihninin adamakıllı karıştığı söylenebilir. Şöyle ki, fiziksel özellikler ve aynı zamanda ruhun sürekliliği arasında bir bağlantı kurması gerekmektedir. Evet, fiziksel özellikler kuşaktan kuşağa kalıtımla geçmektedir. Ancak bu özellikler kişilerin ölümleriyle ve şovların tükenmesiyle son bulmaktadır. Bu durumda London'un düşünüşünde ve anlatmak istediği hikâyesinde olduğu gibi fiziksel sürekliliğin ruhsal süreklilik gibi kanıtlanması olanaksızdır. Yine de yazar, çağımız psikolojik anlayışıyla sağ lam bağlantılar kurarak olağanüstü bir kurgu-bilim yapıtı çıkartmıştır ortaya. Örneğin Darrell Standing'in çevresindeki her şeyden sıyrılıp, duyarlılığını yok ederek yarı ölü haline gelebilmesi bugün hipnotizma ile anestezi yöntemine benzetilebilir. Hatta pek çok kişi hipnotize edilerek bulunduğu yerin dışında olup bitenleri görebilmekte ve başkalarının düşüncelerini okuyabilmektedir. Bu özelliğin telepati ya da düşüncelere nüfuz edebilme yeteneği olarak bugünkü psikoloji de yeri vardır. Ancak bazı bilim adamları bunu kabul etmekte isteksiz görünmektedir. Darrell Standing'in kişiliği içindeki mücadelesi, fiziksel işkencelere iradesiyle karşı koyabilmesi, sarsılmaz inançları hiç kuşkusuz London'un bu yapıtını ilgi çekici bir psikolojik yapıt haline getirmektedir. Ama bu yapıtı yirminci yüzyılın ikinci yarısına uygun bir bilim dalı haline getirmek isteyecek olursak tüme varım metodundan giderek çok sayıda kanıtlayıcı örneklerle ortaya koymamız gerekir ki, bu durumda London'un yapıtının yirminci yüzyıl insanına yeni bir şey getireceği söylenemez. Amerikan düşünürlerinden Ralph Barton Perry'nin öne sürdüğü gibi 'inanç' ve 'teori' arasında bir uzlaşma sağlanamaz. Çünkü kişi bir şeye inanmışsa, esasını araştırmak, bu inanca sadakatsizlik gibi gelir ona. Jack London bizlere «inanan» bir insanın hikâyesini anlatıyor. Burada ölümünü bekleyen ve akıl almaz işkencelere çarptırılan bir insanın bir bakıma kahramanlığı, öte yandan vermek istediği savaşa karşılık uğradığı haksızlıklardan çaresiz kaçışı olarak nitelendirilebilecek bir hikâye bu. Ruhunu bedeninden ayıracak gücü bu çaresizlikte buluyor Darrell Standing. Bugünün insanına bu teoriyi kabul ettirmek için kanıtlamak gerekir. Okuyucu için bu yapıt ancak bir fantazi olarak yorumlanabilir ve 'olabilir' ya da 'olmayabilir' tartışmasına götürür ki, bilimsel araştırmalar da zaten bu tartışmalar yoluyla yapılır. London öylesine gerçek olaylarla örmüş ki bu hikâyesini, okuyucu inanıp inanmamakta tereddüt ettiği teoriyi bu hikâyenin bir parçası olarak kabul ediyor. Belki de inanıyor, ne dersiniz? Kişiler öylesine gerçek ki, okuyucu hikayeyi gerçekçi bir açıdan ele alacaktır. Acaba Jack London bunu düşündü ve kasten mi yaptı? Eğer böyleyse muhakkak ki yanılmıştır ama çağımızın okuyucusunu modern ruh bilim araştırmalarına merakla eğilecek kadar etkileyebilir bu yolla. Ne var ki, yaşadığımız yüzyılın sonuna gelmeden bizlere, 'Tabii ya, işin gerçek yanı budur' dedirtecek bir bilimsel açıklama bulunacağı muhakkaktır. Ancak, bu açıklamaya varabilmek için gösterilecek çaba, sadece anlatılan hikâyelerle değil, bunları okuyan kişileri etkileyecek yeterli delillerle desteklenecektir.. (Prof. Dr. Gardner Murphy'nin Önsözü)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.