Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

158 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Merhum Marko Paşa’nın Size Çok Selamı Var
Merhum Marko Paşa’nın Size Çok Selamı Var Ulaş Başar Gezgin Marko Paşa. Kim? Marko Apostolidis. 19. yüzyılda yaşamış olan Rum asıllı Osmanlı hekimi, önce “derdini Marko Paşa’ya anlat” sözüne; ondan sonra ise Sabahattin Ali’li, Aziz Nesin’li, Rıfat Ilgaz’lı ve bol kahkahalı ve bol kara mizahlı haftalık bir mizah gazetesinin ismi için esin kaynağı olacaktı. 1946-1947 yıllarında topu topu 22 sayı çıkmış, baskılar nedeniyle kapatılıp başka adlarla varlığını devam ettirmiş, ancak yeni adlar altında o ilk addaki heyecanı yakalayamamış olan Marko Paşa mizah gazetesini bugün için güncel kılanlar nelerdir? Zamanında en çok satan mizah gazetesi olmuş Marko Paşa (üstelik o dönem en çok satan gazeteden de çok satmış), nasıl olur da sanki dün yazılmış havası verebilir? Bunu elbette gazetenin usta yazarlarca çıkarılmasına bağlayabiliriz. Fakat yalnızca o değil, bu yazarların bir tercihte bulunduğu anlaşılıyor. Bugün anımsanıp yarın unutulacak günlük ayrıntılara dayanmayan bir anlayış söz konusu. Bugün birçok mizah dergisi, haftaya anımsanmayacak olaylar üstünden mizah yapıyor. Oysa Marko Paşa, anlaşıldığı kadarıyla, sistemin yüzeyine değil derinine odaklanan bir eleştiri anlayışıyla basılmış. Bu görüşü gerekçelendirmek için, gelin Sabahattin Ali’nin Marko Paşa ve Merhum Paşa yazılarına bakalım. Toplumsal Adaletsizlikleri Görmezden Gelenlere Yönelik Eleştiri Bilindiği gibi, Sabahattin Ali, 1932’de bir şiirinde Atatürk’e hakaret ettiği iddiasıyla hapis yatar. Aslında o şiiri Atatürk için yazmamıştır, bir komploya kurban gittiği söylenir. Fakat bir şiir için hapis yatılabiliyor olması, dönemin baskı koşullarının bir göstergesi olarak not edilebilir. Kemalist tarihyazımının görmezden geldiği bu durum, yazarın kimi Marko Paşa yazılarında da gözlemlenir. Örneğin, 27 Ocak 1947’de yayınlanmış ‘Hep Laf’ adlı yazısında, cumhuriyeti hiç eksiği yokmuş ve tamamına ermişmiş gibi yüceltenleri ve özellikle de toplumsal adaletsizlikleri görmezden gelenleri eleştirir. Şöyle der: “Şimdi, bu devrim yaygaracılarına soruyoruz. Ellerini vicdanlarına koyup, cevap versinler. Bu milletin özü olan en az 17 milyonluk kitlenin kültürü kaç arpa boyu, kaç iğne başı ilerlemiştir? Daha insanca yaşanacak evlerde mi barınmaktadırlar? Zevkte, sanatta eskiyi aratmayacak bir yükselme var mı? Bu koskoca kitleyi asırlardan beri kemiren sıtma, trahom, frengi, hele verem eksilmiş mi, yoksa artmış mıdır? Bu paçavralar içinde gezenler, evvelce çıplak mı geziyorlardı? Hele, en mühimi, bu on yedi milyon, acaba eski yediğinden yılda bir lokma fazla yiyebiliyor mu?” (s.131-132) Lânetli Egemen Sınıflar Başka bir yazısında (‘Lânet Olsun’, Marko Paşa, 10 Mart 1947), 2. Paylaşım Savaşı sonunda ABD’yle yakınlaşan İnönü iktidarına ve bu iktidarın ülkeyi savaşmadan bir yarı-sömürgeye çevirme yönlü politikalarına veryansın edecektir. Fakat yazar yazıyı öyle bir biçimde yazmıştır ki; bu, her dönemin egemen sınıflara yönelik bir eleştiri niteliği kazanır: “Kendi menfaatlerini milletlerin menfaatinden üstün tutanlara, kendi hak edilmemiş ekmeklerini yiyebilmekte devam etmek için milletlerini kölelik zincirleri, cehalet karanlığı, korku uyuşukluğu içinde bırakmaya çabalayanlara lânet olsun ... Hiçbir fikre inanmadıkları için fikirlere, insanı insan eden duygulara yabancı oldukları için insanlık sevgisine, herhangi bir şeyi bilip öğrenemeyecek kadar beyinsiz ve tembel oldukları için bilgiye ve kitaba düşman olanlara lânet olsun ... (...) Üzerinde yaşadıkları toprakları, boş lakırdı ve gösterişten ileri geçmeyen akılsız, bilgisiz tedbirler ve tedbirsizliklerle günden güne bakımsız, verimsiz, perişan bir toprak yığını haline getirenlere, o toprağın üstünde yaşayanları, oralarda eskiden insan gibi yaşamış olan milletin hatırası için yüz karası olacak kadar düşük seviyelere indirenlere lânet olsun ...”(s.142-143) Başka bir yazısında (‘Adalet’, Marko Paşa, 17 Mart 1947), bir alıntıya yer verecektir: "Bir memleketin ordusu bozuk olabilir, harbe girmedikçe bu meydana çıkmaz; maarifi bozuk olabilir, bunun acısı da ancak aradan bir nesillik bir zaman geçince kendini gösterir; iktisadiyatı bozuksa, millet uzun seneler süren bir sefalet içinde sürüklenir gider. Ama bir memlekette adalet bozulursa, halk adalete inanmamaya başlarsa, anarşi hemen kendini gösterir, herkes hakkını kendi aramaya kalkar ve o insan cemiyeti derhal dağılmaya, batmaya mahkumdur." (s.144) Gençlere ve Halka Hitap Bir başka yazısında (‘Genç Arkadaş’, Merhum Paşa, 26 Mayıs 1947) gençlere seslenir: “Yurdunu, milletini dünyada her şeyin üstünde tut. Bütün varlığını, bu toprakları şenlendirmek, bu topraklar üstünde yaşayan insanların yüzünü güldürmek yolunda harca. Birbirini boğazlamadan yaşamak isteyen bütün insanlara dostluk göster; kendi menfaatleri için dünyayı kana bulamak isteyenlere inanma. Bunları insanlığın, yurdunun ve milletinin düşmanı say.” (s.156) Halka seslenen aşağıdaki yazısı (‘Milletin Postunu Paylaşıyorlar’, Merhum Paşa, 25 Ekim 1947) sizce de dün yazılmış gibi değil midir? “Ey benim bahtı kara milletim! Sekiz yüz yıldan beri seni, ya sana yabancı olanlar, yahut da arandan çıktıkları halde sana yabancılaşmış bulunanlar sömürdü. (...) Seni çoluğundan çocuğundan, çiftinden çubuğundan ayırıp cepheden cepheye sürerken, yürekleri elbette ki sızlamadı. (...) Sen kendi bahtını kendi eline almadıkça, sen sana yabancılaşmış olanların hâlâ senin adına konuşmalarına göz yumdukça, hiçbir şey değişmez.” (s.159) Sonra vurdular Sabahattin Ali’yi ve yazılara bakınca görüyoruz ki 70 yılda pek birşey değişmemiş. Peki nasıl umutlu olmalı? Aslında, umutlu olmak için çok fazla nedenimiz var. Sabahattin Alilerin döneminde, özgür düşünce, çok küçük bir azınlığa karşılık geliyordu. Bugün, yaşananları sorgulayan, verili olarak kabul etmemiz istenenleri olduğu gibi benimsemeyen, başka bir dünya düşleyen milyonlarca insan var... Bu hem günümüzde böyle hem de tarihsel olarak... Sabahattin Alilerin Nazım Hikmetlerin yaşadığı yıllar bu güne göre çok daha karamsar olmayı gerektirecek bir dönemdi; yine de o dönemin özgür düşünceli yazarları umudu elden bırakmadılar. Bir şiirimle yazıyı noktalamak istiyorum: Sen Ben Bizim Oğlan Kimi zamanlar canım sıkılır Boşuna okuyup boşuna yazıyoruz diye Kim okuyor ki bir kere?! Sen ben bizim oğlan. Artmış sayısı yayınevlerinin Daha çok kitap basılıyor evet çok doğru Kitap var ama kim okuyor onları?! Sen ben bizim oğlan. Gırtlağımız patladı, sesimiz kısıldı kısılacak, Evet doğru, bu yaptıklarımız. Ama söylesene kim duyacak sesimizi?! Sen ben bizim oğlan. Gördün işte kaldık yine bir başımıza, Namlular bize doğrultulunca Timur’un fillerinden şikayet edip sonra kim durdu arkamızda?! Sen ben bizim oğlan. İnanmasaydım sınıf kavgasına, Tam da bu karamsarlıkla Son verirdim yaşamıma, ve senin yaşamına da. Ama biliyorum tarihsel açıdan bakıldığında, Sen, ben ve bütün bir dünya var arkamızda. Ulaş Başar Gezgin, 15 Nisan 2017 Kaynak Sabahattin Ali (2006). Marko Paşa Yazıları ve Ötekiler (haz. H.Altınkaynak). İstanbul: YKY. Kaynak: Gezgin, U. B. (2017). Anlatıbilim Açısından Roman, Öykü ve Masal İncelemeleri (2000-2017) [Novel, Story and Fairy Tale Analyses through Narratology]. ANLATIBİLİM AÇISINDAN ROMAN, ÖYKÜ VE MASAL İNCELEMELERİ (2000-2017) Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin Yazında Ezilenler ve Ezilenlerin Yazını 1. Marksist Açıdan Türk Romanı. 2. Sovyet Türkologlarının Gözüyle Türk Yazını. 3. Yaşar Kemal’i Yaşar Kemal Yapan 6 Özellik. 4. ‘Boynu Bükük Öldüler’: İlk Yılmaz Güney Romanı. 5. Yıllar Sonra Yeniden Genç Gorki ve Arabesk. 6. İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu? 7. Bulgaristan Hatırası Bir Marksist Türkolog: İbrahim Tatarlı Sabahattin Ali Yazını 8. Anlatıbilim Açısından Kürk Mantolu Madonna. 9. Merhum Marko Paşa’nın Size Çok Selamı Var. 10. ‘Değirmen’de Sabahattin Ali Öykücülüğü. 11. ‘Kağnı’da Sabahattin Ali Öykücülüğü. 12. ‘Yeni Dünya’da Sabahattin Ali Öykücülüğü. 13. ‘Sırça Köşk’te Sabahattin Ali Öykücülüğü. 14. ‘Ses’te ve ‘Esirler’de Sabahattin Ali Öykücülüğü. Gülmece ve Hiciv Anlatıları 15. Muzaffer İzgü Öykücülüğü: Azrail’den Bir Namussuz’a. 16. Gülmece yazarı olarak Hasan Hüseyin: ‘Made in Turkey’. 17. ‘Bay Düdük’ (1958). 18. Bir Heccav Olarak Ümit Yaşar Oğuzcan. Çokkültürlü Yazın Çokkültürlü Toplum 19. Türk Yazınında ‘Etnik Öteki’ İmgesinin Açımlanmasına Giriş Olarak Hüseyin Rahmi Yazını ve “Yankesiciler” Adlı Öykü. 20. Çokkültürlü Toplum Çokkültürlü Öykü: Sait Faik Öykücülüğünde Ermeni İmgesi. 21. Saroyan Öykücülüğü ve Yetmiş Bin Süryani. Masallar ve Efsaneler 22. Eskimeyen Bir Yazın Evreni: 30 Yıl Sonra Yeniden Behrengi. 23. Ferçler ve Zebler: ‘Binbir Gece Masalları’ Üstüne Bir İçerik Çözümlemesi Denemesi 24. ‘Masalın Aslı’. 25. ‘Vietnam Efsaneleri/ Vietnam Söylenceleri’. 26. Tibet Masalları. Vietnam ve Tayland Yazını 27. ‘Direnme Savaşı’: Direnenlerin Tarafından Vietnam-Amerikan Savaşı. 28. ‘Şafakta Kazandık Zaferi’. 29. Bir Vietnam-Amerikan Savaşı Romanı: Gök Cephesi 30. Siyam Romancılığı Bağlamında Romanda Gerçeklik Sorunu. 31. Siyamlı Romancı Siburapha’nın Yaşamı. 32. Siyamlı Şair Sunthorn Phu’nun 'Phra Abhai Mani' Adlı Yapıtındaki Anlatının Özeti ve Değiniler. Türkiye Yazını, Türkçe Yazın 33. Öykücü Yönüyle Ahmet Cemal’i Anarak. 34. Torik Akını: Az, Öz, Akıcı, Okunası 35. İstanbul Öyküleri. 36. Onyıllar Sonra ‘Vatandaş’ı Yeniden Okumak 37. Ölü Çiçekler Müzesi’nde Gezinti. 38. ‘Uzaklara Mektuplar’. 39. Ali Rıza Arıcan Öykücülüğü 40. Puslu Kentin Mavisi: Modern Çin’den Öyküler. Taylan Kara Yazını 41. Poe’nun Kuzgunu: Derinden ve Uzun... 42. ‘Böyle de Buyurabilirdi Zerdüşt’: Hiççi Bir Başarı Öyküsü. 43.‘Vasatlığa Giriş Dersleri’: Yine de İnsana Dair. 44. Vasat Edebiyatı 101: Mizahla Polemik Arasında. Ütopya Anlatıları 45. Uzaklaşan Ütopya ve Distopyalaşan Dünya. 46. Devrim Öncesi Edebiyatında Ütopya: Kızıl Yıldız (1908) Örneği. İranlı Öykücüler 47. İranlı Öykücüler: Hem Yakın Hem Yakın (1-4). 48. Çağdaş İran Yazınının Öncüsü Sâdık Hidâyet (1-4). Avrupa Yazını 49. Fransız Yazınında Bir ‘Muhalif Yazar Miti’ni Sorgulamak: Marguerite Duras. 50. (Ölüm Yıldönümünde) Jose Saramago’yu Anarak... 51. Bilişsel Bilimlere İlişkin Bir Roman: ‘Düşünce Balonları’ Diğer Yazılar 52. Darüşşafaka ve İmkansız Hayatlar. 53. Endonezya’dan Bir Öykü: ‘Kral, Cadı ve Papaz’. 54. Azerbaycan’dan Bir Öykücü: Anar. 55. ‘En-Dor’a Giden Yol’. 56. İki Çocuk Öyküsü: ‘Başka Karıncalar Diyarı’ ve ‘Yerle Gök Arasında’ 57. Defterde Kalan Borges (1899-1986) Dipçeleri. 58. Latin Amerika’nın Çatık Kaşları: Bir Cehennem Ağacı Olarak Muz Ağacı. 59. Başka Dünyalar Açısından Nobel Yazın Ödülü’ne İlişkin Değiniler. Gezgin Yazını 60. Ulaş Başar Gezgin’le Yeni Romanı Üzerine (Söyleşi). 61. Babasız Bir Roman Kişiliği Yaratmak (Söyleşi).
Marko Paşa Yazıları ve Ötekiler
Marko Paşa Yazıları ve ÖtekilerSabahattin Ali · Ezr Yayıncılık · 02,326 okunma
·
121 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.