Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

207 syf.
·
Puan vermedi
Dağ  deyince aklıma iki şiir gelir. Biri Hâşimî’dir. Firâz-ı zirve-i Sînâ-yı kahra yükselerek  Oradan,  Oradan düşmek ölmek istiyorum  Cevf-i ye’s âşinâ-yı hüsrâna…    Diğeri Hilmi Yavuz’un şu mısraları… Sevda derinlerdedir, oysa Ferhâd üstünü kazmada dağın.   Dağlar mühim. Cebel-i Nûr, Tûr-i Sîna, Cûdi Dağı, Uhud Dağı… Dağlara ait müstakil bir lügat tanzim edilebilir…   O. Ben. Bu iki zamir arasında gidiş gelişler.   O. Bu. Bu iki zamir arasında varlığa dair titreyişler. Varlığın rezonansından gelen sesler. Dağların aks-i sedası.   Yazarın varlığı bir pergel. İsimlerin değil, zamirlerin arasında belirip kaybolan açıları ölçüyor.   Dağın önü, ardı, eteği doruğu, karı, sisi, dumanı, hayali, yolu, patikası, varlığı, yokluğu… Dağa dair terikbler uzatılabilir.   Yalnızlık? Dünyanın en yalnız yeri midir dağ? Dünyanın en yüksek zamanı mıdır?   Bilmek. Bilmemek… Bu iki fiil arasında nerede duruyor “ben”imiz?   Gitmek. Gelmek. Bu ikisi arasındaki mesafe nasıl ölçülebilir?   Kırık bir aynadaki görüntünün yerine, yeni bir aynadaki yansımayı hediye etmek. Peki hangi aynadaki görüntü daha kırık?  Her aynadan bize akseden geçmişteki halimiz değil mi?   Dağlardaki kelimeler ile şehirdeki kelimelerin arasındaki samimiyet farkı nedir?   Kimsin? Sadece biraz toprak ve ilahî nefes!
Dağ Delileri Kitabı
Dağ Delileri KitabıHatice Özçelebi · Doğu Kütüphanesi · 20182 okunma
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.