Cesur Yeni Dünya ÜzerineZaman zaman kölelik üzerine düşünürdüm. Kölelik denilince akla önce teslimiyet ardından özel mülkü olmayan kimseler gelir. Peki ya özgürlük adı altında bir kölelik sistemi var mıdır? Ya da zenginlerden oluşan köleler?..
Dikkat ederseniz geçmişte de olsa günümüzde de olsa zenginler fakirlerden, fakirler zenginlerden ve orta sınıf da her ikisinden nefret ediyor. Ama yine de içlerinde diğer sınıflara karşı bir özlem duyuyorlar. Ayrıca üst mevkiilerdeki birçok kimse başarılı karakterlerden oluşuyor. Fakat entelektüel yönleri çok düşük seviyelerde yer alıyor. Hatta biraz daha ilerisinde kişiler işlerinden başka bir unsuru görmek istemiyorlar ve dolayısıyla kitaplara bile karşı çıkabiliyorlar. Yine bu yönetici kesim doğadan uzak bir yaşam sürüyor. Bazılarının tarlaya, bağa, bahçeye karşı özlemleri olsa da günlük telaşelerinden bir türlü bu alana yönelemiyorlar. Kim bilir, belki de sadece kendilerini kandırıyorlardır?
Büyüdükçe ve değişen hayatı gözlemledikçe daha çok sorular sorar oldum kendime. Dini, inançları, felsefeyi, sanatı, bağlanmayı pek çok kez sordum. "Cesur Yeni Dünya" isimli bu kitapla tanıştıktan sonra dikkatimi çeken en önemli şeylerden biri de bu sorulara farklı bir bakış açısı geliştirmem oldu. Din, bizim sorgulama yeteneğimizi artırarak hayata tutunmamızı sağlıyor. Bizi bir makine insan olarak görmeyerek duygusal bir varlık olarak kabul ediyor. Gerçek dindarların yaşamına baktığımızda karşılaşırız ki sade bir yaşamı kabul etmeleriyle birlikte hayatı dolu dolu yaşamaktadırlar. Onlar hayatın her alanına inceliği ve zerafeti taşırlar. Yaşamı ve ölümü sorgulayarak kendisinin kalıcı olmayacağını düşünür ve kendinden sonraki gelecek olanların yararına işler yapmaya koyulurlar. Oysa duygusallıktan uzaklaşmış insanlar tüm yaşamı tekelinde yönetmeye bayılırlar. Onların dünyasında hareket vardır, durup dinlenmeye ya da düşünmeye yer yoktur. Kimisi savaş ile insanları susturur kimi ise insanları duygudan uzaklaştırdıktan sonra istediklerini vererek.. Kitabımız ise ikinci yolu ele alarak bir kurgu yaratıyor.
"Bir gram, bir lanetlenmeden daha iyidir." Kitapta geçen bu söz tüketim odaklı insanların mantığını tek cümle ile öne sürmektedir. Tüketici insan ve tüketimi artırmak için üreten insan. Olay tamamen bundan ibaret. Cesur yeni dünyada kimse biri için üzülmüyordu. Herkes kendi statüsünde mutluydu. Aşk, sevgi, bağlanma gibi duygusal hususlar da mevcut değildi.
Cesur ifadesi, Shaskespeare'de güzel anlamı taşımaktadır. Yani kitabın adı Güzel Yeni Dünya olabilirdi. Kitabın kurgusunda bu güzel dünyanın ötesnde bir de vahşi dünya var. Orada aileler, tek eşli insanlar, kitaplar, inanç ve ibadetler var.
Kitabı okumadan önce bu iki dünyadan hangisi daha cesur bir düşünün derim. Bir de bu iki dünyanın birbiriyle etkileşim haline girdiklerini ve sonrasında nelerin yaşanabileceğini..
Ayrıca bu tür distopya romanlarına karşı ilgi duyanlara ya da merak edenlere öncelikle 1984 romanını tavsiye ederim. Böylece aradaki bağlantıyı daha kolay kavrayabileceklerini düşünüyorum.
Kurgu olarak yazar, yaşadığı dönemin oldukça ötesinde bir başarı sergilemiş fakat düşüncedeki yoğunluğu dile de aktarmış olduğunu belirtmeliyim. Şayet sade bir anlatımı olsaydı bence verilmek istenen mesajı iyi aktarma konusunda bu başarıyı sağlayamayabilirdi. Geleceğe yönelik yorumlamaları ise son derece başarılı ve tahminleri de bir o kadar gerçekçi.
Son olarak önemli bir kitap olduğunu düşünüyorum. Eski ile yeni sentezinin gerekliliğini, gerçeğin griliğini şahane bir üslup ile bizler için kaleme almış yazarımız. Saygı ve minnetle kendisini anıyorum ve okuyuculara da şimdiden keyifli okumalar diliyorum..
