Türkiye'de şiirin "vezinli ve kafiyeli söz" söylemek olarak algılanmasından imge kurma sanatına dönüşmesinin yolculuğunu takip ediyor kitap. Yazara göre ilk kez Attila İlhan tarafından ortaya atılan imge kavramı, müphemliliği ve esnekliğiyle günümüze kadar tanımı yapılamamış ve yapılması mümkün olmayan bir kavram. İkinci Yeninin ortaya çıktığı 50'li yıllardan itibaren toplumcu gerçekçiler tarafından gerek ikinci yeniyi şiir dışı görmenin bir aracı olarak kullanılmış ve gerçekçi şiir-ikinci yeni dikotomisini beslemiş, gerekse şiirin bir gereği olarak görülüp toplumcu gerçekçiler tarafından sahiplenilmeye çalışılmış. 80'li yılların sonlarına doğru ise ikinci yeninin galip gelmesi ve genelleşmesiyle birlikte, günümüze kadar uzanan ikinci yeniyi yıkma ve şiiri yeniden tanımlama uğraşı sürmekte.
Yazar, modern şiirin incelenmesinde dilsel oyunların dilbilim ve söz sanatları açısından analiz edilerek, bu dilsel sapmaların adlandırılabileceğini, fakat bunun yerine imge gibi müphem bir çatı kavramı kullanarak işin bir çeşit büyülü yazıma mal edildiğini söyleyerek bitiriyor.