aşk nedir diye sorsalar, önlerine bu kitabı açar koyarım. platonik aşkın doruk noktasıdır ve bir adam, karşılık beklemeden aşık olan bir kadının duygularını bu kadar mı güzel anlatır...
birini böyle tutkuyla böyle bağlılıkla sevmek nasıl bir şeydir acaba. ilk cümlesinden itibaren insanı dünyasının içine alıyor. Duygular, mantığın önüne geçtiğinde insanın yaptıkları sorgulanamaz. Kadının yaptıklarında mantık aramayın. Hani büyüklerimiz demiş ya aşkın gözü kördür diye. İşte tam da bunu sonuna kadar hissedebileceğiniz bir kitap.
okurken tüyleri diken diken eden bi dili var. Buna rağmen kitabı okurken keşke almanca bilseydim de eseri kendi dilinde okusaydım dedim.
hem aşkının sonunda, en azından hayattan göçtükten sonra bilmesini istiyor, hem de yaşadığı ve beklediği bunca şeyden sonra, kızma bana sevdiğim asla sana sitem etme gibi bi derdim yok diye defalarca yineliyor.
ve bundan sonra her beyaz gül gördüğümde bu aşkı hatırlayacağım
'çünkü sen, yalnızca kolay, oyun gibi ve ağırlıktan yoksun olanı seversin, bir kadere müdahale etmekten korkarsın.
kendini israf etmektir senin istediğin, herkese, dünyaya ve herhangi bir kurban istemezsin'