Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Fahrenheit 451'e Bir de Bu Yönden Bakmak Lazım
İncelemeye ve irdelemeye başlamadan önce şunu belirtmek isterim ki, medyaya olan ilgimin amatör olmasından kaynaklı medya felsefesine dair devasa bir cehalete sahibim. Bir de yazı biraz uzun olabilir, baştan uyarayım. Fahrenheit 451, birçok yönden geçmişe, günümüze ve geleceğe dair bakışımıza başka açılar kazandırmayı bana kalırsa başaran bir eser. Zira kitabın oluşturduğu 'kitapları yoketme distopyasını' bir kenara koyacak olursak; eserde bize aktarılmak istenen diğer uyarılardan biri de, bu distopyanın temellerinin ne bir sansüre ne bir bildirgeye ne de bir hükme dayalı olduğu. Ray Bradbury, 1984 distopyasında olduğu gibi 'dışardan uygulanan bir baskıya' dayanan değil, bizzat insanın kendi hazlarına, zevklerine, ihtiraslarına düşkünlüğünün temeline dayanarak kitapları yakan, düşünmeyi ve okumayı utanç kaynağı olarak gören bir kültüre bağlı bir distopya oluşturmuş. Tıpkı Cesur Yeni Dünya kitabında Aldous Huxley'in anlattığı gibi. Bana göre kitabın en çarpıcı noktası bu. "İşte bu Montag. Devlet tarafından, tepeden inme getirilmedi. Başta hüküm, bildirge sansür yoktu... hayır! Teknoloji, kitlesel sömürü ve azınlık baskısı bu numarayı gerçekleştirdi, Tanrı'ya şükür. Günümüzde onlar sayesinde sürekli mutlu kalabiliyorsun ve çizgi roman okumana, eski ve iyi itirafları veya ticaret günlüklerini okumana izin veriliyor." Diğer önemli nokta; önceleri kitap okumaya ayrılan zamanın çoğunun kitabın geçtiği devirlerde "seyre dayalı" zamanla karşılanıyor olması. Bundan kısa süre önce Serdar Kuzuloğlu'nun tavsiyesiyle okuduğum 'Televizyon: Öldüren Eğlence' kitabında yazar Neil Postman; bu konuyu, hem tarihi hem felsefi hem de sosyolojik anlamda değerlendirmiş. Kısaca o kitaptaki bir alıntıdan bahsedecek olursak; Marshall McLuhan'ın "Araç (medium), mesajdır" diye bir sözü var. Burada söylenmek istenen; iletişimde kullanılan aracın (medium), aslında mesajın içeriğini de yönlendirdiği. Yani eğer iletişimde araç olarak yazıyı kullanırsak, örnek olarak gazete, mesajın içeriği farklı, görüntüyü kullanacak olursak, örneğin televizyon, mesajın içeriği farklı olacaktır. Zira aracın değişmesiyle kültür de değişecektir. Televizyon: Öldüren Eğlence kitabında yazdığına göre; bundan yıllar önce Amerika'da tipografinin hüküm sürdüğü, gazetelerde resmin olmadığı, tamamen yazının olduğu zamanlarda kültür şimdikinden katbekat farklıymış. Telaş yokmuş, endişe yokmuş desek yalan olur tabi. Ancak bu zamanki kadar hissedilmiyormuş. Diğer yandan sabrın varolduğu bir kültüre sahiplermiş. Örnek verecek olursak halk, başkanlık seçimi için tartışan iki adayı 7 saat boyunca, beslenme ve diğer ihtiyaçlar hariç, bir münazarada dinleyebilme potansiyeline sahipmiş. 7 saat. Şimdilerdeyse, yani seyre ve hazza dayalı kültürde, ne sabır var ne de tahammül. Fahrenheit 451'in öngörüsünün doğru olduğu bir başka açı da maalesef bu. "Sürücülerin çimenlerin, çiçeklerin ne olduğunu bilmediklerini düşünürüm bazen; çünkü onları asla yavaş giderken görmezler," dedi kız. "Bir sürücüye yeşil bir bulanıklık göstersen 'Ah evet, bunlar çimen!' der. Pembe bir bulanıklık? 'Bu bir gül bahçesi!' Beyaz bulanıklıklar evlerdir. Kahverengi bulanıklıklar ineklerdir. Amcam bir keresinde bir otobanda yavaş araba sürmüştü. Saatte altmış beş kilometreyle gitti diye onu iki gün hapiste tuttular. Bu hem komik hem üzücü, değil mi?" Gelgelelim önce telgrafın ve fotoğrafın buluşuyla başlayan ardından televizyonun icadıyla devam eden "gösteri çağında" kültür tamamen seyre dayalı hale geldi. Politika, bilim, din, eğitim, spor ve daha bir sürü yerde sadece görüntüye bağlı bir kültür de sonucunda az önce bahsettiğimiz zevke dayanan bir kültürü doğurdu. Artık "güldürmeyen, görüntüsü iyi olmayan insan güvenilmezdir" algısı ortaya çıktı. İşte bu noktada da Fahrenheit 451'in öngörülerinden birinin daha doğruluğunu görüyoruz: Görüntün iyi değilse bir hiçten ibaretsin. "Son seçimde herkes gibi oy kullandım. Başkan Noble'a oy verdim. Gelmiş geçmiş en yakışıklı başkanlardan biri bence." "Ah, peki ya ona rakip çıkardıkları adama ne demeli?" "O pek etkileyici sayılmazdı, değil mi? Biraz ufak tefek ve vasattı; ayrıca düzgün traş olmuyor, saçını da çok iyi taramıyordu." Sözün özü; kitaba sadece "kitapları yoketme" distopyasıyla değil de bir de bu yönlerden bakmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Bana kalırsa, Fahrenheit 451'i okumadan önce Televizyon: Öldüren Eğlence kitabını okumanız kitaba farklı açılardan bakmanız adına daha iyi olacaktır. İyi okumalar dilerim...
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289,1bin okunma
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.