Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hilmi

Hilmi
@hilmizengin
Öğrenci
Tıp Fakültesi
28 okur puanı
Eylül 2019 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Anahtarı kilide soktu. Birden kendi kapısını kapamadığı aklına geldi. Hırsız girse bile kitapları çalmazdı. Ötekiler umrunda değildi.
Reklam
520 syf.
10/10 puan verdi
Martin Eden
Martin EdenJack London
9.1/10 · 90,4bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Başarı o kadar dejenere olmuş, içi boşaltılmış bir kavram ki en temel değerlerden bile muaf hale gelmiş. Güvenilirlik mesela… Güvenilirlik popülerliğe endekslenmiş. Bakkalım olsa beş dakikalığına çişe giderken kasayı bile emanet etmeyeceğim kimileri ülkenin en güvenililr insanları arasına girmiş örneğin." M. Serdar Kuzuloğlu Yazının tamamı için: mserdark.com/10-adimda-mutla...
"Genç demek siyasetçi için ‘daha dün olandan habersiz, aynı hikayeleri yeniymişçesine dinleyecek seçmen‘, iş dünyası için ‘gofret-gazoz alacak, birkaç sene sonra kredi çekecek, sonra hemen evlenip ev, mobilya, buzdolabı derdine düşecek hesap bilmez bir para bağımlısı‘, ordu için asker, fabrika için ucuz işgücü demekti. Kimse gençliğe gençlerin kendisine baktığı gibi bakmıyordu." M. Serdar Kuzuloğlu Yazının tamamı için: mserdark.com/mustakbel-cumhu...
Reklam
"Bizde gerçekten bir şeyler yapılabilir mi bilim konusunda?" dedi genç adam. "Hayır yapılamaz. Çünkü biliyorsun ülkemizde düzen bozuk. Önce düzen kurulmalı. Bunun için de düzenle birlikte ağır sanayi de kurulmalı ve ulusal gelir düzeyi yükselmeli. Vergi reformları yapılmalı ve adam başına düşen gelir adaletli bir biçimde dağıtılmalı. Bu zamanı da bilim kuracak yerde, elimiz kolumuz bağlı bekleyerek geçirmemeliyiz ve bilim adamlarımıza büyük bir şirketin genel müdürü kadar aylık vermek için gereken girişimlerde bulunmalıyız. Çünkü insanların bir ülküsü olması, bilime gönül vermesi aslında gülünç bir şeydir." "Bunları demek istemedim," dedi delikanlı. "Ondan sonra da sizden rica edebilir miyim ülkemizi aydınlatmak için bilimin başına geçmenizi?" "Rica ederim," dedi genç adam. "Hayır, ben rica ediyorum. Birey olarak ortaya çıkmadıkça, uyuşuk felsefemizden vazgeçmedikçe ve tek tek katkılarımızı insanlarımızdan esirgedikçe bizi kim değiştirebilir? Belki sen de Dünya Bankası'ndan kredi almamızı bekliyorsundur." "Bu işlerden pek anlamam," dedi delikanlı. "Önemli değil," dedi profesör. "Hemen öğretirler bunları sana. Bir üniversiteye gir bakalım, işlerin neden yapılmaması, yürütülmemesi gerektiği hakkında çok akıl hocası bulursun. Ve memleketin haline öyle üzülmeye başlarsın ki üzülmekten başka bir şey yapmaya gücün kalmaz. Ülkeyi kurtarma heyecanından tıkanıp kalırsın."
"Böyle öğrencilere okulda bazı adlar takılır, değil mi?" diye sordu profesör. "Nasıl?" dedi genç adam. "Canım bilirsin, sanıyorum lisede 'inek' derler böylelerine. Teknik Üniversite'de de 'kuş' diye çağırırlarmış çalışkan öğrencileri. Böyle garip kuşlara iyi gözle bakılmaz; hele bir de ders kitaplarının dışında bir şeyler okumaya kalkarlarsa... en azından kurulu düzen bozulur diye korkulduğu için hiç acınmaz bunlara. Böyle ukâlalara hemen haddini bildirir kalabalık: Bu kuşlar arkadaşlık yuvasından atılır. Onun için kimse 'kuş' ya da 'inek' görünmemeye çabalar: Aman çalıştığım anlaşılmasın, aman insanlığıma leke sürülmesin." Genç adam gülümsedi: "Bizim sınıfta da bir çocuk vardı, sınıfın birincisi. Ders çalıştığını görmezdik hiç. Bütün gün top oynardı. Sonradan öğrendik: yatakhanede kimse uyanmadan kalkar gidip tuvalette gizlice çalışırmış." "Okullarda her sınıf ikiye ayrılır böylece," dedi profesör; "Herkes kendi toplumunda yaşar: iki ayrı millet gibi. 'Kuşlar' da ötekileri küçümser tabii." Güldü: "Şu iki milleti aynı bayrak altında toplayabilseydik, belki biz de bilim savaşında bazı toprakları ele geçirebilirdik."
Bilim Yazarlığı
"Bana sorarsanız cumhuriyetten beri bizde iki şey ilerledi: biri narenciye ziraatı, biri de tiyatro. Gülüyorsunuz, çünkü hepiniz kendi sahanızda ileri olduğunuzu ve başka sahalarda geri kalındığını sanıyorsunuz. Halbuki beyler, bir memleketin muhtelif müesseseleri bileşik kaplar gibidir. Biri çok ileri, öteki çok geri olamaz. Askerlik şubeleriyle üniversitelerin seviyeleri arasında kıl payı fark vardır. Ben de bileşik kaplar kanununa bağlıyım. Bir Mustafa İnan, bilim için yetmez; onun çevresindekiler de yetmez. Hep birlikte terakki etmek mecburiyetindeyiz; onun için her sahayı düşünmek mecburiyetindeyiz. Bilhassa pozitif bilimi ve teknik bilgiyi geniş halk tabakalarına yaymak ve bu sahada ilgi toplamak mecburiyetindeyiz. Bu ilgiyi toplamak için de bir Mustafa İnan yetmez; futbolu duyuran spor yazarları gibi, bilim yazarları yetiştirmek lazımdır. Anlaşılmaz görünen ilmi, daha doğrusu var olduğu bile bilinmeyen ilmi çalışmalarımızı tanıtmak lazımdır. Bu konuyu meslek edinmemiş olanların, bazı hevesli kimselerin ara sıra yazacakları birkaç yazı ile istenileni yerine getirmek kabil değildir. Çok defa üniversite ve yüksek okullarda çalışan öğretim elemanları tarafından hazırlanan bilimsel yazılar da beklenilen vasıfta değildir. Konular, ya günlük gazete okurunun ortalama seviyesinin çok üstünde tutulmakta veya yazı birçok bilimsel teknik terimi ihtiva etmesi bakımından anlaşılmaz bir durumda olmaktadır. Geniş halk kitlelerine hitap etmek, kısaca popüler olmaktan korkmamak lazımdır. Her şeyle uğraşır görünmekten korkmamalıdır. Her şeyle uğraşmak, herkese her şeyi öğretmek kolay değildir beyler."
Korku! Hiçbir hayvan, Vahşi Hayatın bu mirasından kaçamaz veya azığını feda ederek ondan kurtulamazdı. Yani boz enik korkuyu yapan şeyin ne olduğunu bilmiyor ama korku nedir, biliyordu. Büyük olasılıkla bunu da hayatın sınırlarından biri olarak kabul etmişti. Bu tür sınırlar olduğunu öğrenmişti artık. Açlığı biliyordu mesela ve karnını doyuramayınca o sınırı hissetmişti. Sert bir sınır olarak mağaranın duvarı, annesinin burnuyla sertçe dürtüklemesi, yine onun pençesiyle vurup kendisini yere sermesi ve birkaç kez yaşadığı açlık dönemlerinde bir türlü doyuramadığı karnı, dünyada sonsuz özgürlük diye bir şeyin olmadığını, hayatın bazı kısıtlamaları ve sınırları olduğu duygusunu yerleştirmişti ona. Bu sınırlar ve kısıtlamalar, yasalardı. Yasalara uymak, acıdan uzak olmayı sağlar ve mutluluk getirirdi.
199 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.