Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Okuyalim
Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı kimdir? Şimdi bunu görelim… İnsanlık, insanı yük hayvanı veya sağmal sürü yerine koyan bugün içinde yaşadığımız sınıflı toplum rezilliğine düşmeden önce, bir milyon yedi yüz bin yıl sınıfsız toplum halinde yaşadı. Adına İlkel Sosyalist Toplum da denen o toplumda insanın insanı sömürmesi, ezmesi, aşağılaması-hor görmesi söz konusu değildi. İnsanlar, bir ailenin üyeleri gibi eşitçe ve kardeşçe yaşadılar. O yüzden korku, yalan, düzen nedir bilmediler. MÖ dört bin yıllarında yani altı bin yıl önce insan soyu ilk kez Güney Irak’ta, Fırat ve Dicle nehirlerinin Basra Körfezi’ne döküldüğü yere yakın, alüvyonlu, sulanabilen; bu yüzden de bol ürün veren topraklar üzerinde kurulmuş bulunan Sümer Kentlerinde sınıflı topluma geçti. Bu geçişin sebebi toprağın çok bol, yani toplumun tüketeceğinden daha fazla ürün vermesiydi. Bundan önceki sınıfsız toplum biçiminde, insanların çeşitli yollarla elde ettikleri ihtiyaç maddeleri ancak tüketimi karşılıyordu. Bir fazla ya da artı-ürün, yani tüketim fazlası ürün ortaya çıkmıyordu. Burada çıktı… Bu geçiş şöyle oldu: Bu fazla ürün, toplum malı olarak tapınaklarda biriktirildi. Mezopotamya’da bol tarım ürünü elde ediliyordu. Fakat maden yoktu. Madenler kuzeydeki dağlık bölgelerde, Göçebe-İlkel Sosyalist Toplum biçiminde yaşayan insanların olduğu yerlerdeydi. Onlarda da tarım ürünleri bulunmuyordu. Ya da çok azdı-yetersizdi. İşte bu yüz59 den bu farklı toplumlar arasında ürün değiş tokuşu yapılması gerekiyordu. Böyle bir değişim her iki toplumun da yararınaydı. Öyle de oldu. Sümerlerde bu değişim işini toplum adına görevlendirilen kişiler yaptı. Bunlara Damgar veya Tamkara adı veriliyordu. Bu görevliler, on binlerce kilometrelik kervan yollarında gidip gelirken, onları denetleyecek kimse bulunmuyordu-yoktu. İşte bu insanlar zamanla kötü düşünceler ürettiler. Değişimini yaptığımız bu mallardan bir kısmını aşırsak ve kişicil mülk edinsek kimin haberi olur, diye bayağı düşüncelere vardılar ve zamanla düşünmekle kalmayıp davranışa da geçtiler. Aşırdıklarının bir bölümünü ilkin hediyeler biçiminde, Panteonlardaki-Tapınaklardaki Rahiplere ve Toplum Şeflerine-Önderlerine de sundular. Ve giderek bu bayağı iş rutine bindi-alışkanlığa dönüştü. Değişim işini yapan Damgarlar, hem tapınaktaki din adamlarını hem de toplum önderlerini bozmuştu. Bu ahlâk dışı iş, bir süre sonra elinde kişi adına birikmiş, çok malı olan bir insan kümesi yarattı. Damgarlar artık Bezirgânlaşmışlardı. Kamudan aşırdıkları malları, kendi mallarıymış gibi başkalarına satmaya başladılar. Elde ettikleri para yerine geçen gümüş gibi kıymetli madenlerle, yine kendileri adına, mal alıp satmaya da başladılar. Böylece çokça kıymetli maden sahibi oldular. (Dedik ya bu kıymetli madenler o zamanlar para gibi değişim aracı olarak kullanılıyordu.) Sonra bu düzenbazlar, ihtiyacı olanlara faizle borç maden (yani para) da vermeye başladı. Çünkü ellerinde çok maden vardı artık. İşte insanlık tarihinde ortaya çıkan bu ilk sömürücü, vurguncu, asalak sınıfa biz Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı diyoruz. Eski eşit kankardeşler toplumu artık yoktu. Onun yerini, durumları ve çıkarları birbirine zıt insan kümelerinin oluşturduğu, sömürünün, zulmün, yalanın, hilenin, korkunun kol gezdiği sınıflı toplum almıştı. Bu toplumda düzeni sağlamaya eskiden olduğu gibi yalnızca ahlâk kuralları yetemezdi artık. Sömürülen, ezilen, soyulan, kandırılan daha doğrusu hayvan yerine konulan insanların tepkisini, isyanını bastırmak için özel bir silahlı adamlar grubuna ihtiyaç vardı. Buna Ordu dendi. Halkın diğer bölümü silahsızlandırıldı. Tefeci-Bezirgânların bu namussuzluklarını meşrulaştıran yeni kurallar ortaya atıldı. Buna da Hukuk adı verildi. Hukuku uygulayacak Mahkemeler ortaya çıktı. Ve başkaldıran halkın içine tıkılacağı Cezaevleri inşa edildi. Özel silahlı adamlar, mahkemeler ve cezaevleri, bunlar Devleti oluşturur. Devlet ortaya çıkmıştı artık. Unutmayalım MÖ dört bin yıllarında… Alım satımların, borç ve faizlerin hesabını tutmak için de belli semboller (işaretler) yaratıldı. Bu da gelişerek Yazıyı ortaya çıkardı. Yazı da işte bu ihtiyaçtan doğdu. Eskiden insanlar yalan bilmediği için sözün güvenilirliği vardı. Ama sınıflı toplumda yalan yaygınlaştı. Bu sebeple sözün değeri kalmadı. Artık yazıydı değerli olan. Mühürler, imzalar bu sebepten ortaya çıktı… İlkel Komunal (Sınıfsız) Toplumun yerleşim birimleri olan Kentler, artık Sınıflı Toplumun Şehirlerine dönüştü. İlkel Sınıfsız Toplumun, yalnızca toplumunu düşünen korkusuz, yiğit, savaşta usta toplum önderleri; Alpler, Kağanlar, Beyler, Gaziler de sınıflı toplumun Sultanlarına dönüştü. Bu sultanlar artık öncelikle kendi saltanatlarını düşünüyorlardı… Tefeci-Bezirgânlar zamanla toprak da satın alarak (toprak da önemli ölçüde kamu malı olmaktan çıkmıştı artık.) Derebeyleştiler. Dara düşmüş, borcunu ödeyememiş insanları da alacaklarına karşılık köleleştirdiler, cariyeleştirdiler… İnsanın insanı sömürmesi, daha doğrusu çok az sayıdaki insanın, toplumun geniş çoğunluğunu sömürmesi üzerine kurulu olan sınıflı toplum bütün rezillikleriyle ortaya çıkmıştı gayrı. Buna (bu toplum biçimine) Medeniyet diyoruz. Öztürkçecilerimiz, Uygarlık diyor…
··
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.