Gönderi

Bugün bir otomat gibi hareket eden ve hisseden bir insanla karşılaşabiliriz; gerçekten kendisine ait hiçbir yaşantısının olmadığını görürüz; başkaları onun nasıl olmasını istiyorlarsa öyle olduğunu ve kendisini öyle gördüğünü; gülümsemenin, gerçek gülmenin yerini aldığını, boş gevezeliklerin insanların karşılıklı olarak birbirlerine bir şeyler verdiği bir konuşmanın yerine geçtiğini, gerçek hüznün yerini de can sıkıcı bir umutsuzluğun aldığını görürüz. Bu çeşit bir insan için iki şey söylenebilir. Birincisi, böyle bir insanın içtenlik ve bireysellikten yoksun olma gibi düzeltilmesi pek mümkün olmayan bir kusuru olduğudur. İkinci olarak, bu kimsenin, kendisiyle aynı durumda bulunan binlerce insandan pek de farklı olmadığı söylenebilir. Bu gibi insanların çoğunda, böyle bir kusurla ilgili kültürel kalıp onları bir nevrozun patlak vermesinden kurtarır. Bazılarında ise kültürel kalıp fonksiyonunu yerine getiremez; o zaman kusur, az ya da çok şiddetli bir nevroz olarak ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda, kültürel kalıbın bir nevrozun ortaya çıkmasını önleyecek yeterlikte olmaması, ya patolojik güçlerin daha şiddetli olmasından, ya da sağlıklı güçlerin daha kuvvetli olmasından ve kültürel kalıbın onlara suskun kalma imkânını sağlamış olmasına rağmen, yine de başkaldırmalarından ileri gelmektedir.
Sayfa 254Kitabı okudu
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.