Artık yavruları yumurtalarını kırmış, başlarını yuvadan uzatarak çığlıklar atıyorlardı. Tenquita onlara yiyecek bulmak için uçtu.
Colchagua'da kıştı ve kar bir ayağını dondurdu. Kuş itiraz etti:
-Neden beni topal bıraktın.
Kar:
-Çünkü güneş beni eritiyor.
Tenquita güneşe yakındı, güneş:
-Çünkü bulut önümü kapıyor.
Bulut:
-Çünkü rüzgar beni sürüklüyor.
Rüzgar:
-Çünkü duvar önümü kesiyor.
Duvar:
-Çünkü fare beni deliyor.
Fare:
-Çünkü kedi beni yiyor.
Kedi:
-Çünkü köpek beni kovalıyor.
Köpek:
-Çünkü sopa beni dövüyor.
Sopa:
-Çünkü ateş beni yakıyor.
Ateş:
-Çünkü su beni söndürüyor.
Su:
-Çünkü inek beni içiyor.
İnek:
-Çünkü bıçak beni kesiyor.
Bıçak:
-Çünkü insan beni biliyor.
Ve insan:
-Çünkü Tanrı beni yarattı.
Tenquita, düşe kalka ilerlerken, Tanrı'yı bulmak için söyledi şarkısını. Ve tanrı onu dinledi, o zaman Tenquita Tanrı'ya, bacağını donduran karı eriten güneşin önünü kapatan bulutu sürükleyen rüzgarın önünü kesen duvarı delen fareyi yiyen kediyi kavalayan köpeği döven sopayı yakan ateşi söndüren suyu içen ineği kesen bıçağı bileyen insanı neden yarattığını sordu:
-Amaan Tenquita, dedi Tanrı, beni yaratsın diye insanı yaratmak zorundaydım.