Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
HAT edebiyatına ilk defa girişim; lakin bu son olmayacak. Yazarın ilk okuduğum romanı olmasına rağmen baya etkileyici oldu. Cidden okunası ender kitaplardan. Neden mi? Diye soracak olanlara şunu diyebilirim ki hayatımıza öyle bir yerden dokunuyor ki okurken birçoğumuz kendimizi bile bulabiliriz hikayenin içinde, ama tam olarak nerede? -Kuyunun dibinde mi, -yada kuyunun başında mı? *** Hayatımızda doğrudan ya da dolaylı yoldan yaşanan birçok şey var. Ve bazen biz öylesine kendimizi kaptırıp seyre dalıyoruz ki olaylara, müdahil olmamız gereken yerde seyirci olmakla yetiniyoruz. O an belki de büyük bir rolümüz var; kim bilir belki de o anın başrol oyuncusuyuz; ama biz sadece seyretmekle yetiniyoruz. Dedim ya malesef ki bizler izlemeyi, seyretmeyi, bir şeyleri seyre dalmayı seviyoruz. *** Roman, her sabah işe giderken yemeğini kendi götüren Muzaffer'in bir sabah işe giderken sefertasını almadan gitmesi ve "Güldiyar ne güne duruyor o getirsin yahu" diyip evden çıkmasıyla başlıyor ve bizleri daha ilk sayfalarda olayların içine çekmeyi başarıyor. Güldiyar babasına yemeği götürmeye hazırlanırken annesi Bahriye, kızına: "'Git tabii,' dedi dudaklarının ucunda eriyiveren, titrek bir sesle. 'Git ama dikkatli ol', tamam mı? Televizyon haberlerinde görüyorsun, her gün oğlan çocukları, kız çocukları kayboluyor. Sonra da tecavüze uğrayan bu körpecik çocukların parçalanmış cesetleri bulunuyor sağda solda. Ayrıca, biliyorsun, insanların gözleri önünde her Allah'ın günü kadınlar öldürülüyor. Bu yüzden diyorum dikkatli ol diye." uyarmadan edemedi. *** Kızının gidişini izleyen Bahriye işlerine koyulur; lakin Güldiyar geldiğinde eski halinden eser yoktur. Yüzü allak bullak olmuş, bakışları donmuş, evden çıkarken taradığı o güzelim saçları biraz da dağılmış gibidir. O günden sonra Güldiyar sessizliğe gömülür, annesiyle, babasıyla ya da başka biriyle konuşmaz duyamayız sesini. Bir kuyuya gömülür adeta o günden sonra ve ulaşılamaz ona, duyulmaz sesi, yaşadıkları görülmez. Ve yazar, kitap bitene kadar ona ulaşmamızı, kuyudaki Güldiyarı, Muzaffer'i, Bahriyeyi görmemizi, seslerini duymamızı ve onları kuyudan çıkarmamızı ister. Onlarca soruya cevaplar bulma işini, boşlukları tamamlama işini bizlere bırakır. *** Olay, zamanla daha da tuhaf bir hale geliyor ve Güldiyar ağladıkça gözünden yaş yerine yaş büyüklüğünde taş dökülüyor gözlerinden. Tabi Bahriye ve Muzaffer buna bir anlam veremiyorlar. Kızlarının başına ne geldiğini bile bilmiyorlar ve zaten yazar da bunu bize bırakıyor. Kuyunun içine girdikçe olayları görmemize ışık tutuyor. *** Tabi zamanla bu herkesçe duyuluyor. Gözünden yaş yerine taş dökülen kızı insanlar gelip görmek istiyor. Israrla Güldiyar'ın ağlamasını ve dökülen taşları görmek, taşlara dokunmak ve hatta anı olsun diye avuç avuç ceplerine dolduruyorlar gözlerinden dökülen taşları; ama kimse kızın yaşadığı acıyı, ailesinin yaşadığı travmayı zerre kadar umursamaz, gözleri görmüyor, kulakları yaşanan acıyı işitmiyor ya da görse bile işitse bile buna kayıtsız kalıp sadece seyretmekle yetiniyorlar. *** Bir süre sonra bilinmeyen takım elbiseli adamlar olaya el koyup bunu bir para çarkına dönüştürüyorlar. Ve insanları sıraya dizip para karşılığı içeriye almaya başlıyorlar. Ahh insanlar!.. Ne kadar da zalimsin böyle!... *** Başkaları acı çekerken kimileri çıkıp onu seyrediyor, kimileri çıkıp o acıdan faydanlamaya çalışıyor; ama hiç kimse yaşanan o acıları dindirmek için bir adım atmıyor. Atanlar da o zalim kişiler tarafından bastırılıyor, sindiriliyor, hatta öldürülüyor.. "İnsanlar yapılan acımasızlıklara göz yumuyor, sessiz kalıyor ve izlemekle yetiniyor.." olayın özü bu galiba. *** Kitapta insani ve vicdani yönümüze dokunan bir karakter var ki o da Halil. Bakın ne diyor Halil: "Ben kötülük edenle kötülüğe maruz kalana aynı yüz ifadesiyle bakamam, her ikisine de gülümseyemem diyorum size. Hepsi bu kadar, başka bir şey dediğim yok. Sizin mideniz kaldırıyorsa, kötülük edene de kötülüğe maruz kalana da aynı şekilde gülümsemeye devam edebilirsiniz. İşin o yanı beni ilgilendirmiyor.." Öylesine vurucu ki, öylesine güzel darbeyi indiriyor ki vicdanlarımıza. Cidden çok hoş, çok etkileyici. Ama tabi insan anlıyor mu, anlamıyor.. *** Hayatımız boyunca yaşadığımız onlarca olayla karşı karşıya kalıyoruz. Bazen zulmün tam ortasında buluyoruz kendimizi, bazen de etrafında durup seyretmekle yetiniyoruz. Ancak şu var ki; duruşumuz, tavrımız öylesine önemli ki, cidden hayat kurtarıyor. Ama sessiz kaldığımız zaman, sustuğumuz zaman, seyirci olup sadece izlediğimiz zaman; kayıp giden, yok olan bir insanın yok oluşuna, kayboluşuna ortak oluyoruz.. *** Kitabı çok beğendim, içinize yüreğinize işliyor ve vicdanlarınıza dokunuyor. Cevapsız kalan soruları size bırakan yazarın bu güzel eserini tavsiye ederim. Keyifli okumalar..
Beni Kör Kuyularda
Beni Kör KuyulardaHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 202010,2bin okunma
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.