Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
"Issız bir adaya düşerseniz yanınıza alacağınız üç şeyi nedir?" Bu soru lise yıllarında elden ele dolaşan hatıra defterlerinin olmazsa olmaz sorusuydu bu soruya verilen cevaplarla insan karekteri üzerine analizler bile yapılabilir. Tabi o zamanlar Robinson Cruz'u yeni okumuş olduğumuz ve işin psikolojisinden çok teknik detaylarıyla boğuştuğumuz için keskin bıçak, pusula ve günlüğün sahibini mutlu etme amaçlı 'birde sen' diye cevaplardık. Tournier bu kitapla işin teknik kısmından hızla kopardı beni, ıssız bir adaya düşersem yanıma  yeterince felsefe bilgisi almaya karar verdim. Kitap Robinson'un elim bir kaza sonucu ıssız bir adada gözlerini açmasıyla başlıyor. Önceleri yoğun bir umutsuzluk, ateş yakarak gemilerin dikkatini çekme çabaları, sorgulamalar, kurtulacağına net bir inanç. Sonraları kabullenme geliyor. Kabullenmeyle birlikte kendi varlığını da adaya kabullendirme çabaları başlıyor. Kendini vali, peder ve general ilan ediyor. Ağaçları ve hayvanları  tasnif ediyor kısaca bir ülke yaratıyor, hem hükmeden hem hükmedilen oluyor. Ama tüm bu süreçlerde bir öteki yok. Seyircisiz oynuyor. Seyircisiz oynamak Robinson'un aklıyla oynuyor tüm çabaların anlamsızlaştığı, çamurun içinde çimenlerden otlayarak yaşadığı ve yarattığı evrenden tiksindigi anlar yaşıyor. Adayı bir kadın olarak görmeye,adayla sevişmeye, adayı dölleyerek elde ettiği bitkileri çocuğu yerine koymaya kadar gidiyor iş. Bir adayla nasıl sevişilir diye düşünüyorsanız yazar çok romantik bir şekilde betimlemiş. Ve Cuma geliyor Cuma'nın gelişi Robinson'u hem ürkütüyor hem de silindiğini düşündüğü  varlığını kanıtlayabileceği bir öteki ihtiyacını karşılıyor. Klasik, yerlilere karşı beyaz adam tribi ve kırbacı Cuma'nın üzerinde şaklamaya başlıyor. Ama Cuma umursamıyor Cuma bir nesne,  adanın bir parçası. Robinson ne kadar uğraşırsa uğraşın o bütünlüğü bozamıyor ve süreçte kendi bütünlüğü bozuluyor. Adada yarattığı hem ekonomik hem ahlaki bütünlük Cuma'nın masum umursamaz tavrıyla zedelenmeye başlıyor. Robinson, eğitimli beyaz bir adam olarak başladığı ada yaşamını sorgulayarak geçirdiği  yirmi sekiz yıl, iki ay ve on dokuz günün sonunda, Cuma'nın baştan beri durduğu yerde durduğunu anlıyor ve ufukta bir gemi görünüyor, gitmek mi? kalmak mı? Bizi oluşturan dünyanın ne kadarı bizi kapsıyor ne kadarı toplum tarafından şekillendiriliyor, hiç seyircimiz olmadığında nasıl davranıyoruz. Gerçekten iyi miyiz? yoksa kötülük yapmak kötü olmak daha çok sorumluluk istediği için mi durduruyoruz kendimizi, mesela Cuma iyi mi? kitapta niye hemen Cuma'yı benimsedim onun o umursamaz tavrından  doğa ve hayvanla eşit ilişkisinden etkilenirken son hamlesinde niye hayal kırıklığına uğradım. Acaba sevdiklerimizi etiketleyerek onların özgürlüklerini kısıtlıyor muyuz?  "Sen iyi birisin görüldü, geç". Kitabın betimlemelerini, felsefik yaklaşımını,  insana dair her türlü iyi ve kötü özellikleri yansıtış biçimini sevdim. " Robinson" kurmacasının anlamı nedir? Robinsonculuk nedir? " Gilles Deleuze bu soruları sorarak kitapla ilgili çok tatmin edici bir sonsöz yazmış. Kitap bittikten sonra sağlamasını yaptırmış oldu bana. Kitap felsefi bir birikim istiyor bu konuda biraz zayıf olduğum için anlamakta zorlandığım yerleri de oldu, ama kitabın bütününün keyfini kaçırmadı bu durum.
Cuma ya da Pasifik Arafı
Cuma ya da Pasifik ArafıMichel Tournier · Ayrıntı Yayınları · 2014163 okunma
·
280 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.