Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Afyon ve Sömürgecilik
19. yüzyılın ve esasında günümüzün de kamuoyuna göre, Çin kültürü afyon kültürüdür. Oysa Çin ancak son iki ya da üç asırda afyon kültürü haline geldi. Çin 18. yüzyıla kadar afyonu bir keyif verici madde olarak ancak Avrupa' da da bilindiği kadar biliyordu. Çin'in afyonla daha yakından tanışması Av­rupa 'sayesinde' olmuştur. Bu işin baş sorumlusu Doğu Hindis­tan Kumpanyası'dır. Bu şirket 17. yüzyıldan itibaren Çin'le sıkı bir ticaret ilişkisine girmiştir. Avrupa'da üst tabakaların pek sevdiği Çin mallarının -çay, ipek, porselen- ticareti çok karlıdır. 17. ve 18. yüzyılda Avrupa devletleri, henüz eşit haklara sahip bir ticaret ortağı olan Çin İmparatorluğu'na bu malların karşılı­ğında nakit ödeme yaparlar. Zira Avrupalıların takas için öner­ diği mallara Çin'in ihtiyacı yoktur. Bu durum 18. yüzyılın ilerleyen yıllarında değişir; Avru­palı güçler, özellikle de İngiltere güç kazanıp saldırganlaştıkça Çin İmparatorluğu güçsüzleşir. Eşit ortaklar arasındaki ticaret, kendi iradesini dayatmak için askeri birlikleriyle gözdağı veren Doğu Hindistan Kumpanyası'nın ticaret diktasına dönüşür. Kumpanya aldığı mallar karşılığında Çin'e eskisi gibi nakit para ödemek yerine, kendi ürettiği bir malı, afyonu teklif eder. Kumpanya için afyon ucuz bir maldır: Hindistan'daki plantasyonlarında bol miktarda üretilir. Çin'in afyon tüketiminin 1767 ila 1850 yılları arasında, yani yüz yıldan daha kısa bir sürede yetmiş kat arttığı tahmin edilir. Böyle bir artışın çok önemli toplumsal sonuçlara yol açacağı ortadadır. Bu durum İngilte­re' deki ispirtolu içki salgınıyla karşılaştırılabilir. Afyonun 18.yüzyıldan itibaren Çin'de oynadığı rol, kahvenin 17. yüzyıldan itibaren Avrupa'da oynadığı rolle de karşılaştırılabilir: Batı Avrupa'daki erken kapitalist dönemin canlılığı kahve tüketimine nasıl yansımışsa, Çin'in siyasi ve toplumsal hayatındaki durgunluk da afyon tüketiminde kendini gösterir. Çin toplumu, en alt tabakalardan en üst tabakaya kadar afyon müptelası olur. Bir İngiliz misyoner 1868 tarihli raporun­ da durumu şöyle tasvir eder: "Çin'in büyük ticarethaneleri, ticaret ortaklarına ikram etmek için afyon bulunduruyorlar. En iyi hekimler bile hasta muayenesi için evlere gittiklerinde, af­yon çubuğu içmeye davet edilmeyi bekliyor, böyle bir teklifte bulunulmazsa çok güceniyorlar. İdari memur ve polisler işlem yapmaya, bu işlem ne kadar acil olsa da, ancak afyon çubuğu ikram edildiğinde razı oluyorlar. Zengin ailelerin evlerinde mutlaka bir afyon takımı bulunuyor... Afyon bağımlılığı nede­niyle bu halkın refahı ve esenliği uzun zamandan beri tehdit altında. İmparatorluğun her tarafında afyon tüketimi hızla artıyor. Afyon bağımlılığının uğursuz sonuçları iyice göze çarpmaya başladı. Giderek kalabalıklaşan güruhlar halindeki zavallı kurbanlara daha sık rastlanıyor. Afyon tekkeleri giderek çoğalırken, halk da giderek yoksullaşıyor." Afyon bağımlılığının Çin toplumu üzerindeki tahripkar et­kisi 18. yüzyılın sonundan itibaren görülür, 19. yüzyılın başında felaket boyutlarına ulaşır. Çin hükümeti afyonu zaman zaman yasaklayarak, kendisine zorla dayatılan ticarete karşı çıkmaya çalışır. Ama başarısızlığa uğrar. En sonunda Çin hükümetinin direnci o uğursuz afyon savaşlarında kırılır ve afyon yasallaştırı­lır: Şiddete dayalı sömürgeciliğe klasik bir örnektir bu. Sömürgecilik tarihinin bu dönemi şöyle yorumlanmıştır: "Afyon sorununun önemli tarihleriyle, Doğu Asya halklarının kendi kaderlerini tayin etme hakkını yitirdikleri önemli tarihle­rin örtüşmesi tesadüf değildir," (Wissler). Avrupa sömürgecili­ği için afyon ticareti bir taşla iki kuş vurmaktır: Afyon hem müthiş karlı bir iştir hem de satıldığı halkları uyuşturur. Afyon hayallerine dalan bir halk, bırakın ayaklanmayı, sömürgecilik karşıtı düşüncelere de kapılmaz. Sömürgeci efendilerin afyonun bu işlevinden bu kadar bi­linçli bir biçimde yararlanmış olmaları şaşırtıcıdır. Bu malın sadece anavatan dışında ticarete uygunluğu konusunda hemfi­ kirdirler. Hindistan genel valisi Warren Hastings şöyle der: "Afyon, yaşam için gereksizdir, uğursuz bir lüks maldır; afyo­na yalnızca uzak ticaret için izin verilmelidir. Vizyon sahibi bir hükümetin görevi, afyonu yerli piyasadan uzak tutmaktır." Afyon ticaretinin baş sorumlusu ve kazançlısı Doğu Hindistan Kumpanyası 1813 tarihli bir açıklamada afyondan hiç hazzet­mediğini iddia eder ve anavatandaki tüketim konusunda, "Af­yon kullanımını teşvik etmek gibi bir niyetimiz kesinlikle yok­tur" der; "Bu uyuşturucunun kullanımının, daha doğrusu kö­tüye kullanımının azaldığını görmeyi tercih ederiz. Hem bu nedenle hem de devletin gelirini artırmak için vatanımızda ve denizaşırı topraklarımızda afyon fiyatının olabildiğince yüksek tutulmasından yanayız. Afyon tüketimini, tıp alanındaki kulla­nımı haricinde tümden engellemek mümkün olsa, insanlığın çıkarları için buna memnuniyetle katkıda bulunuruz." Afyon 19. yüzyıl Avrupası'nda bilinçsizce ve kontrolsüzce kullanılmışsa da, yarı sömürge Çin'in afyon bağımlılığıyla karşılaştırıldığında, Avrupa'da bilinçdışı -hani neredeyse içgüdü­sel diyesi geliyor insanın- bir kontrol uygulandığı görülür. Bir avuç romantik edebiyatçının afyon müptelası olması, hatta binlerce işçinin afyonu alkol ikamesi olarak kullanması çok da önemli değildir. Çin' deki durumla kıyaslandığında, Avrupa'da afyon asla tutunamamıştır. Batı'nın afyondan uzak durmasını sağlayan sağlam içgü­dü, İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası'nın bilançolarında da görülür. Bu şirketin afyon satarak yağlı karlar elde etmesi me­ selenin bir yönüdür. Ticaretin diğer yönü, Çin çayının İngilte­ re'ye ithal edilmesidir. İngiliz toplumuna tüm dünyadaki girişimleri için enerji veren bu içeceğin ücreti, Çin toplumunu uyu­şuk, hayalperest, edilgen ve bağımlı kılan afyondan kazanılan paralarla ödenir. "Basitçe söylemek gerekirse, İngiltere Doğu Hindistan Kumpanyası üzerinden Çin'e afyon satıyor, karşılı­ğında çay alıyordu... 1831 yılında örneğin, Çinlilere on bir milyon sterlin değerinde afyon satıldı, tüm· masraflar çıkarıldıktan sonra İngiltere'ye Çin çayı satın alabileceği sekiz milyon sterlin kalıyordu," (Teff). Çay alıp afyon satma formülü, İngiliz em­peryalizminin Uzakdoğu'daki başarılarını açıklamanın ötesin­ de, Avrupa'nın Üçüncü Dünya'yla ilişkisini de tanımlar.
Sayfa 220 - Genesis / (220 - 225.)Kitabı okudu
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.