Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

OKUMADAN GEÇMEYİN!!!
İnsanların, günümüzde saptadığımız gibi, yollarını yitirmesi, XIX. Yüzyıldan beri edindiğimiz berbat alışkanlıktan, birçok ulusun yan yana yaşadığı kümelerin o ulusların her biri ayrı ayrı yaşayabilsin diye parçalanmış olmasından da kaynaklanmış olabilir mi diye merak ediyorum. Hatta zaman zaman, imparatorlukların halkların zindanı olduğunu, halkların kendi evlerinde, kendi sınırları dahilinde, kendi hükümetleriyle yaşamaya başlamak için bu imparatorluklardan kurtulmaları gerektiğini öne süren teorinin modern zamanların en yıkıcı teorisi olduğunu bile düşünüyorum. Bunu söylerken aklımda özellikle I. Dünya Savaşı'ndan sonra parçalanan çok-etnisiteli iki büyük yapı var: Parçalanması on milyonlarca insanın canına mal olan ve en berbat tiranlıkların ortaya çıkışını kolaylaştıran Avusturya-Macaristan İmparatorluğu; bölünmesi, tüm insanlık üzerinde dolaşan terör ve gerileme heyulasına yol açarak günümüzde de süren Osmanlı İmparatorluğu. Bununla birlikte, bu imparatorluklara karşı herhangi bir nostalji duymuyorum. Kesinlikle yeniden inşa edilmeleri gibi bir hayalim yok. Ne Habsburglar, ne çarlar ne de sultanlar için böyle bir düş kuruyorum. Benim üzüldüğüm, imparatorluklar zamanındaki aynı dine, aynı dile, hatta aynı tarihsel güzergâha sahip olmayan halkların aynı siyasal yapı bünyesinde yaşamalarını doğal ve meşru gören bir zihniyet halinin yok olması. Farklı dillere veya dinlere sahip olan halkların birbirlerinden ayrı yaşamalarının daha iyi olacağını savunan fikirle mücadele etmekten hiç vazgeçmeyeceğim. Etnisitenin, dinin veya ırkın ulus inşa etmek için meşru temeller oluşturduğunu asla kabul etmeyeceğim. Kimlik sorunlarına bu barbar yaklaşımı doğal, gerçekçi ve insan tabiatına uygun kabul etmekten vazgeçilmesi için, daha kaç içler acısı iflâs, kaç katliam ve temizlik gerekecek?
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.