Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

920 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Devir, Don Kişot'luk Devri
Nereden, nasıl başlasam ki... O'nu hepiniz tanıyorsunuz. Çocukluğumuzun tatlı maceraperest kahramanı Don Kişot'un, 2 ciltlik, orijinaline en sadık halini okumaya karar verdiğimde, kendi kendime sordum: "Deli miyim?" Zaten biliyorduk bu kitabı, başı, sonu, gidişatı, kahramanları belliydi. Sonrasında düşündüm, gerçekten ne kadarını biliyor, hatırlıyorduk? Yeldeğirmenleri ile yaptığı savaş dışında, deli olduğu dışında ne kadar tanıyorduk ki O'nu? Ben de kendime bir vakit yaratıp okumaya karar verdim. Ne garip, bildiğimizi sandığımız çoğu şeyin aslında ne kadar ufak bir kısmını biliyoruz. Sevdiğimizi söylediğimiz şeylerin, kişilerin aslında ne kadar buzdağı gibi üst kısmını görüyoruz da, geri kalanını ya görmek istemiyoruz, ya da zamanla unutuveriyoruz. Cervantes bu kitabı yazarken elbette sansüre uğramış, fakat gördüğüm ve bildiğim kadarıyla o dönem için böyle bir kitap çıkarabilmek de yine de başını fazla ağrıtmamış, çünkü, maalesef ki sansüre uğramamak için epeyce çabalamış, kilisenin ve krallığının övgülerindeki satirik, ince göndermeleri bugünün okuru ve kendisi elbette anladı, fakat o dönemin yöneticileri bu övgüleri büyük ihtimalle olduğu gibi görmüşler, hatta eminim ki hoşlarına bile gitmiştir. Bu kitabın ana olayını zaten biliyorsunuz. Peki bu kitap neden edebiyat dünyasına damgasını vurdu, "ilk"ler arasında yer alıyor? Gelin bu sebeplere birlikte bakalım. Yazılışının üstünden 400 yıl geçmiş, ben de 4 ana maddede neden bu kadar etkilendiğimi anlatmaya çalışayım. (Evet, sayılarla mucizeler!) 1-Dönem eleştirisinde fazlasıyla kaliteli olması: Döneminde popülerlik kazanmış şövalye hikayeleri, halk anlatıları ve aşk şiirlerini inanılmaz cesurca ve alaycı eleştirmiş Cervantes. Bu anlamda edebiyatta kesinlikle bir devrimci o. Moliere'in komedyalarındaki mizahı, Aziz Nesin'deki o ince taşlamaları görmek fazlasıyla mümkün. Kitabın birkaç yerinde gerçekten o döneme göre bile cesurca eleştiriler görmek beni memnun etti. Zaten başlı başına Don Kişot karakteri, dönemin bu şövalyelik merakına bir eleştiri. Bunu yazının hemen devamında anlatacağım. 2-Don Kişot ve Sancho Panza: Bu iki karakter, kitabın efsaneleşmesindeki en baş faktörlerden biri elbette. Bu karakterler üstünden inanılmaz psikolojik ve sosyolojik okumalar yapılabilir, düşünceler geliştirilebilir. Don Kişot bir deliydi, fakat iyi niyetliydi. Amacı daima mazlumların, ezilenlerin yanında olup onların hakkını korumak oldu. O, hayal gücü fazlasıyla yüksek bir çocuğun dünyasına ve ruha sahipti. Kafasında yarattığı düşmanlar, kendisine şövalyelik romanlarında dayatıldığı için gelişti. Onun dışındaki herkesi ama herkesi bir dost gibi gördü, görmek istedi. Bana kalırsa Cervantes'in mesajı net: Gerekirse delirin, ama iyi niyetinizden ödün vermeyin. Sancho Panza'ya gelirsek, bence hayatta çoğumuz Sancho Panza'yız. Etrafımızda deliler var, kendini kaybetmiş, benliği üstüne sorgulama bile yapmayan insanlar onlar. Bizse onlara yardımcı olmak istiyoruz, deliliklerini bile bile iyi bir toplum çıkarmak istiyoruz onlardan. Her şeyin farkındayız, çabalıyoruz ama olmuyor. Sevmeye devam ediyoruz. Başka çaremiz var mı? 3-Yazım teknikleri: Konu ve karakterler dışında, romanın yazım tekniği de dönemine göre fazlasıyla yenilikçi özelliklere sahip. Çerçeve anlatılar hakim, hikaye içinde hikayeler dinliyoruz. O döneme kadar tek bir kahramanın ana ekseninde olduğu hikayelerle gelişmişti halk anlatıları, Cervantes bunu bozuyor. Don Kişot romanın bazı yerlerinde o kadar silikleşiyor ve kayboluyor ki, sırf o kısımları alıp bambaşka bir roman bile çıkarabilirsiniz. Bence bu güzel bir özellik. Bunun dışında Cervantes'in kendisini romana bir karakter olarak dahil etmesi gibi inanılmaz postmodern tavrına ne demeli? Birinci kitabın sonlarında doğru Cervantes, gerçek hayattaki isminin sadece sonundaki "Saavedra" adını, bir esire verir ve onu Don Kişot'la karşılaştırır. Esir hayat hikayesini Don Kişot'a anlatır, o da ne? Bu düpedüz Cervantes'in hayatıdır. Osmanlılara esir düştüğünü anlatır, savaşları, zorlu dönemlerini anlatır. Bunu bilmeden okuyan insanlar, elbette bu detayı kaçırmıştır. 4-Okurun merkeze alınması: Bu çok ama çok önemli bir unsur. O zamana kadar, hatta o zamandan sonra bile romanlarda anlatıcılar genel olarak tanrısal bakış açısına sahip, anlatının arasına sürekli giren, yorumlar yapan ve okuru yönlendiren bir özelliğe sahipti. Cervantes buna kesinlikle karşı çıkıyor, önsözünde, bu eserin "üvey babası"nın kendisi olduğunu, esas babanın okurun kendisi olduğunu dile getiriyor. Bu size pek de matah bir şey gibi gelmeyebilir, ama hümanizmin, özgür düşüncenin ürünüdür bu tavır. "Ben bunu yazıyorum, siz istediğiniz gibi yorumlayın, size karışmıyorum." deme şeklidir. Bu anlatım, yıllar sonra, anca 19.yüzyıl ortalarında gelişiyor. Cervantes'ten sonra da, yıllar boyunca tanrısal bakış açısı hakim oluyor romanlara. Bizde mi? Bu değişimin yaşanması için Cumhuriyet Dönemi'ni beklememiz lazımdı. Keşke Cervantes daha özgür bir dünyada yazabilseydi, keşke başka yazarları da tanıyabileceği imkanları olsaydı, keşke insanı eleştirilerinde bu kadar haklı olmasaydı. Bu çağ Don Kişotluk çağı. Herkes olguları, hayalleri, nesneleri olduğundan farklı görüp, kafasında büyütüp, onlar için en olmadık şeyleri feda ediyor. Tüketim çılgınlığı hat safhada. Hepimiz deliyiz biraz, kimimiz fazla, kimimiz daha az. İnsanlık var olduğundan beri Don Kişotlar hep vardı, var oluyor ve olmaya devam edecek. Bu güzel eser için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum sana Cervantes...
Don Quijote (2 Cilt Takım)
Don Quijote (2 Cilt Takım)Miguel de Cervantes · Yapı Kredi Yayınları · 202222,8bin okunma
··
120 görüntüleme
Amine okurunun profil resmi
İncelemeyi çok beğendim. Özellikle Cervantes'in ironik dilini ve romandaki hikayelerin büyülü havasını ben de çok beğenmiştim. Shakespeare Cardenio kitabında anlatmış Cardenio'nun hikayesini (en yakın fırsatta okuyacağım o kitabı, çok merak ediyorum.).
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.