Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

140 syf.
10/10 puan verdi
“İnsan yapıcıdır, yeni yollar açmayı sever, bu su götürmez bir gerçektir. Fakat neden acaba bir yandan da yıkmaya, her şeyi kaos haline getirmeye bayılır?" anti-Kahraman denilen bir karekter tipi var. bir Kahraman da hangi özellikler varsa anti-kahraman da bunun zıddı vardır. Kahraman güçlüdür, cesurdur insanlar tarafından sevilir. Anti-kahraman ise Zayıftır korkaktır. Insanlar tarafından sevilmez. Hatta nefret edilir. Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar daki kahramanı aslında tam bir anti-kahraman kitabın ilk cümlesi bile anlatıcının kendini yermesi ile başlıyor. Ben hasta bir adamım kötü bir adamım suratsız bir adamım ben Fakat bu kitaptaki ana karakter olan yeraltı adamı Dostoyevski'nin diğer eserlerindeki ana karakterlerden çok farklı Hatta bu kişi için Dostoyevski'nin tarzının dışında bir karakter tasarımı diyebiliriz. mesela Dostoyevski'nin diğer büyük eserlerindeki ana karakterleri bakarsak raskolnikov, Ivan karamazov, nikolay stavrogin veya Prens mişkin bu karakterler her ne kadar Yeraltından Notlar da olduğu gibi trajik senaryolarla karşılaşsalarda hem fiziksel açıdan hem de okuyucuda bıraktıkları etki bakımından ilgi çekici biçimde tasarlanmıştır. Dosteyevski Sanki bu karakterleri bilerek yakışıklı karizmatik ve etkileyici bir biçimde bize sunar. Oysa bu eserdeki yeraltı adamı sokakta görsek yolumuzu değiştireceğimiz veya iğrenerek bakacağımız bir şekilde tasvir edilmiş. Bu açıdan Yeraltından Notlar a baktığımızda Dostoyevski'nin diğer eserlerinden ayrıldığını görüyoruz. O zaman sorumuzu soralım bu yeraltı adamının derdi ne ? Kitabın ilk kısmında uzun uzun içini döken yeraltı adamı insanın acı çekmekten zevk alması kendi çıkarına aykırı hareket etmeyi sevmesi ve akıldan epey uzak davranışlar sergilemesi gibi konulara değiniyor. O zaman bu yeraltı adamının amacı yalnızca içini dökmek ve her insanın içten içe doğru kabul ettiği bazı acı gerçekleri suratımıza fırlatmak mı? Aslında bu kişinin çürütmeye çalıştığı bir görüş var. Bunu daha iyi anlamak için kitabın tarihsel arka planını inceleyelim. Bu Kitabın yazıldığı tarihlerde Rusya'da nihilizm ve Sosyalizm gibi ideolojiler filizlenmeye başlıyordu ve bazı yazarlar bu ideolojiler eşliğinde toplum mühendisliğine soyundular ve bu yazarlardan biri de nikolay çernişevski nasıl yapmalı? Adlı eserinde yeni bir sosyal düzenin sosyalist bir ütopyanın tarifini yapar. Bu düzende her şey insanın çıkarına göre işleyecektir ve akıl ön planda tutulacaktır. Çernişevski bu düzende yaşayan insanların deneyimlerini sonsuz Neşe tabiriyle anlatır ve çernişevski nin bu eseri o dönem Rusya'da epey ses getirir. Dostoyevski Yeraltından Notlar kitabında kendi çernişevski'nin eserindeki felsefi sistemin insan gibi tuhaf bir canlıda işe yaramayacağını savunur ve yeraltı adamı denilen karakter aracılığıyla bu sisteme eleştirir. Hatta dalga geçer ama Tüm bu felsefeyi anlamak için önce en temelden başlayalım ve fedakarlık kavramı üzerinde duralım. Kahraman kurtarmak istediği halk uğruna kendisini feda ediyor. Gözükse de bunun sonucunda halkı tarafından sevilmek yüceltilmek gibi şahsi çıkarlara da sahip olacaktır. Hatta öldükten sonra belki tarihsel bir fügüre göre bir Efsaneye dönüşecektir. Bir kahraman da fedakârca gözüken eylemlerinde bir anneninki gibi şahsi bir çıkar barındırdığını bize söyler egoizm felsefesi çernişevski nasıl yapmalı kitabında egoizm felsefesinin insan doğasına uygun olduğunu kabul eder ve bu felsefenin bir alt dalı olan rasyonel egoizmden bahseder ve yeraltı adımını nasıl eleştirdiği felsefe görüşte tam olarak budur. Rasyonel egoizm bir insanın motivasyonunun kendi çıkarı olduğunu kabul etmesinin yanında Bu durumun akıllıca olduğunu düşünür. Egoizmin başına rasyonel yani akılcı kelimesini koyduğumuzda işlerin biraz değiştiğini belirteyim Öncelikle Çünkü rasyonel egoizm kendi çıkarımıza aykırı davranmanın akılcı olmadığını mantıksız olduğunu bize söyler kendi çernişevski kitabında rasyonel egoizmi Temel alan bir Sosyal düzen tasarlar bu düzende Her insan kendi çıkarı için Çabalar bu çıkarların Ne olduğu ise akıl ve bilime göre seçilmiştir? Ve insanda akıllı bir canlı olduğuna göre hem kendi aklına hem de doğasına uygun olan çıkarına uygun yaşamaya ihanet etmeyeceği varsayılır. Bu kitap için gerekli olan felsefi altyapıyı kurduğumuzda göre şimdi yeraltı adamının rasyonel egoizmi nasıl eleştirdiğini geçelim. rasyonalistler ile tartışmak imkânsızdır. Çünkü akıl onların tarafındadır. Derler ve yeraltı adamı da bunu bildiği için tam tersi bir yöntemle hareket eder rasyonel egoizm insanı akıllı diye kabul ederken yeraltı adamı insandaki akılsızlağa Dikkat çeker ve şunu söyler. Bugünün insanı pek çok bakımdan Barbarlık çağı insanından daha üstün görüşlü olduğu halde aklın bilginin gösterdiği yoldan gitmeye bir türlü alışamamıştır. yeraltı adamının asıl eleştirdiği şey rasyonel egoizmin mantıksız veya kötü niyetli bir şey olmasından ziyade insan gibi akılsızca davranmayı seven bir canlıda bu felsefenin uygulanabilir olmamasıdır örneğini şahsi çıkarları neler olduğuna değinelim rasyonel egoizm insanın çıkarlarının bir matematik formülü misali belli bir formatta olduğunu savunur mesela herkes neşe zevki veya refah gibi kavramları arzular üzüntü acı veya fakirlik gibi durumlar ise insanların çıkarın aykırıdır yeraltı adamının argümanı ise insanın her zaman kendi çıkarlarına yönelik hareket etmediğidir. yeri gelir acı çekmekten keyif alır ızdırap duymaya arzularız bunlar bizim çıkarlarımıza aykırı olsa bile yaparız Çünkü canımız öyle istiyordur bir insanın canının isteğine göre hareket edebilmesi rasyonel egoizmin hesaba katmadığı fakat yeraltı adamının özellikle üzerinde durduğu bir konu Kendisi bu durumun altını şöyle çizer kim olursa olsun insan daima her yerde akıllı çıkarın buyurduğu gibi değil canının isteğine göre hareket etmeyi sever. yeraltı adamının insan tabiatındaki kusulara dair dikkat çektiği başka bir nokta ise bir insanın hedefine tam ulaşacaken takındığı absürt tavır. "insanın her şeyi yıkıp kaos haline getirmeyi sevmesi üzerine uğraştığı yapıyı bitirmekten gayesine ulaşmaktan içgüdüsel olarak ürkmesinden mi kaynaklanıyor Yoksa ?" bu kısımda biraz durmak istiyorum Bu cümleyi yorumlama dan önce Hedef dediğimiz şeyin insan hayatında nasıl etkilere sahip olduğunu inceleyelim. bir insanın hayata dair bir hedefi varsa bu hedefin insan hayatına bir anlam kattığını da kabul etmek gerek. bir kişi Sabah kalkınca akşam yatınca genellikle hedefini gayesini kendisine hatırlatır ve genellikle bununla motive olur hatta acı çektiği zamanlarda bile hedefini düşünmesi bu acılara karşı yatıştırıcı bir etki yapar. bu duruma örnek olarak sporcuları gösterebiliriz Hatta acı odaklı olan dövüş sporları bu duruma daha uygun bir örnektir. bir dövüşçü maç sırasında vücuduna ciddi darbeler alır Fakat maç anında pek de acı çekiyormuş gibi gözükmez çünkü maç sırasında bir hedef peşinden koşuyor dur rakibine hasar vermeye gelecek hasarlardan kaçmaya kendisini o kadar kaptırmıştır ki vücudundaki acıya odaklanamayacak bir Bir seviyeye gelir. Ta ki maç bitene kadar Maç bitince Hedefte odakta etkisini kaybettiği için acı çok daha etkili bir şekilde hissedilir. Hatta bu kişilerin maç sonrası verdikleri röportajda dikkat edersek maç sırasında hiç acı hissetmediklerini fakat Maç biter bitmez. Yoğun bir acıya maruz kaldıklarını görebiliriz. Bir hedefe amaca sahip olmanın acı Karşısında yatıştırıcı bir etkiye sahip olduğu ortada boş yere acı çekmiyorum. Bir gaye uğruna acı çekiyorum ve çekilen acılar Yürüdüğüm bu yolda ödemem gereken bir bedel şeklinde düşünceler acıya tamir seviyesini ciddi miktarda artırmakta bir gaye sahibi olmanın insana kattığı acıyla mücadele edebilme ve motivasyon becerilerine genel bağlamda 'anlam' ismini verdik ve hedefe ulaştığımız vakit yalnızca Hedef değil bu hedefin hayatımıza kattığı anlam da kaybolacaktır. Yeni bir hedef veya anlam yaratmanın da epey sancılı bir süreç olduğunu biliyoruz ve yeraltı adamının insanda gözlemlediği kişinin gayesini ulaşmaktan duyduğu içgüdüsel korkuyu o Gaye'nin hayata kattığı anlamı kaybetmemeye olan muhtaçlık şeklinde yorumlayabiliriz. Yeraltı adamının rasyonel egoizm Temelli Ütopya hayallerine getirdiği başka bir eleştiri ise Bu sistemin insanı bir insan gibi görmektense bir makine gibi görmesi ve sıradaki kısımda çernişevski nin ütopyasında nedenselliği Nasıl kullandığını ve yeraltı adamının Nedensellik hakkındaki görüşlerine değinelim. " Gerçekten ya günün birinde bütün arzu ve kaprislerimizinde formülü bulunur. Daha doğrusu bunların esasına hangi kanunlara bağlı olarak meydana gelip çeşitli durumlarda hangi yolları takip ettiklerine dair kesin bir matematik formül ortaya çıkarsa o zaman insan Muhtemelen attığı mutlaka hiçbir şey istemeye başlar cetvele bakarak arzu etmenin tadı ne olur?" burada geçen cetvele bakarak arzu etmenin kısmını daha iyi anlamak için Nedensellik kavramı üzerinde duralım. Nedensellik bize der ki gerçekleşmiş her sonucun bir nedeni vardır. ve de her sonuç bir nedene bağlanarak açıklanabilir. her sonucun bir nedeni olduğuna göre aynı nedeni aynı koşullarda tekrardan ortaya çıkarırsak yine aynı sonucu verecektir. Örneğin bir ateş belli bir koşulda bir meşale yakmışsa o koşul sağlandığı müddetçe bir ateş bir meşaleyi her zaman yakacaktır. neden aynı olduğu vakit sonucunda hep aynı olması gerektiği beklenir. çernişevski gibi yazarların hayallerindeki Sosyal düzen ise nedenselliği insanlar üzerinde uygulamaya çalışır. diyelim ki, bir insan var ve bu kişi üzgün elimizde üzgün insan dediğimiz bir sonuç var O zaman bu durumun yani üzgünlüğün Bir nedeni olmalı kişinin sevgilisinden ayrılması hedefinde başarısız olması veya bir yakınını kaybetmesi gibi tüm bunlara genel olarak negatif deneyim ismini verelim ve nedenselliğe göre bu negatif deneyimler kişide var olduğu müddetçe kişinin üzgün olacağı ortaya çıkar. şimdi bu durumun tam tersini düşünelim Yani elimizde neşeli bir insan olsun bu sonuçtan çıkarabileceğimiz neden kişinin neşeli olmadan önce pozitif bir deneyim yaşadığı ve bu deneyim sonucunda neşeli olduğudur ve rasyonel egoizm için bu pozitif deneyimler kişinin çıkarları ve bu denkleme nedenselliği de eklediğimiz vakit çıkarları sağlanan kişi her neşeli olacaktır sonucuna varıyoruz. eğer Nedensellik sayesinde bir insanın nasıl neşeli olacağını çıkartabiliyorsak o zaman öyle bir Sosyal düzen inşa edelim ki insanı neşeli yapacak kavramlar yani çıkarlar devamlı var olsun yani ve insanda bu nedenlerin bir sonucu olarak daima neşeli kalsın ve çernişevski'nin kitabında geçen sonsuz neşe halindeki durum gerçekleşsin. Oysa yeraltı Adamı tek bir cümlesi ile bile nedenselliğin insanda uygulanamayacağını söyler. İnsan bir piyano tuşu değildir. Bir insandan piyano tuşu beyan civata parçası gibi katı bir Neden sonuç ilişkisi bekleyemeyiz bir insan üzgün olabilir. Fakat belki de hiçbir negatif deneyim yaşamamıştır hayatında Her şey yolunda gidiyordur fakat yine de üzgündür tüm kişisel çıkarları sağlanan bir insanın da illaki neşeli olacağını bilemeyiz. Tüm çıkarları sağlansa bile can o an neşeli olmak istemeyebilir. Sonuçta bir ateşin meşale değmesi gibi katı bir nedensellikten bahsetmiyoruz ortada insan dediğimiz son derece kompleks bir canlı var Zaten galiba insanların bütün işi bir civata değil de insan olduklarını her an kendilerine ispat etmektir. Aslında yeraltı adamı insanlardaki canının isteğine göre hareket etme durumunu iyi bir şeymiş gibi anlatmaz. Örneğin tüm çıkarları sağlanmış hayatında ters giden hiçbir şey olmayan bir insanın inatla üzgün olması yeraltı adımı için nankörlük ve küstahlık tır fakat dönüp dolaşıp geldiği nokta ise insanda bu mantıksız saçma gözükebilen canının isteğine göre davranma inadının insan ruhunda hep var olduğu ve var olacağıdır. insanların çıkarlarının önceden belirlendiği nedenselliği inancın tam olduğu bir ütopyanın aynı zamanda bir hapishaneyi benzediğini de söylemek gerek iki sistemde bir insana ne yapması gerektiğini söyler ve canlarının isteğine göre hareket etmesini engeller ve hapishane demişken Dostoyevski'nin Sibirya'da 4 yıl süren hapis deneyimini anlattığı bir kitabı var. 'Ölüler evinden anılar' ve bu kitaptaki konumuzla ilgili bir bölümden bahsetmek istiyorum. Dostoyevski kitabın bir kısmında mahkumlardan birinin hapishane şartlarına dayanamayıp histeri krizine girmesinden bahseder bu kişi çığlıklar atar, vücudunu kontrol edemez sakinleşemez ve tam bir delirme süreci yaşar. Dostoyevski ise mahkumdaki bu durumu şu sözleri ile analiz eder. "kendine yönelik bilinçli bir özlem kendini ortaya koyma arzusu ve yeraltı adamının dili ile canının istediği gibi davranma arzusu da diyebiliriz." Bir hapishane insana ne zaman yemek yiyeceğini ne zaman volta atacağını ve ne zaman yatacağını söyler kısacası insan hapishanede canı istediği gibi davranamaz. hapishanenin ona sunduğu kurallar cetveline uymak zorundadır. Yeraltı adamının eleştirdiği ütopik düzenin ise bize bir nevi kurallar cetveli olduğu söylenebilir. Bu düzen bize der ki, "kurduğumuz sistem senin çıkarlarını senin yerine belirledi. Yani senin kendi çıkarlarını düşünmene gerek yok. "bizim sana dayattırdığımız gibi yaşa bizim cetvelimizin dışına çıkma yeter." bu düzenin bize çıkar diye sunduğu refah, haz veya Neşe gibi kavramların insanların geneli tarafından arzulandığını doğru kabul edebiliriz. Fakat Bu sistemin insan özgürlüğünü elimine etmesi dengeleri epey değiştiriyor. Çünkü yeraltı adamına göre insan çıkarları uğruna bile olsa özgürlüğünü Feda etmek istemez. Canı istediği gibi davranma seçeneğini cebinde her daim tutmak ister ve çıkarlarımızı sağlayan bir ütopya kurulsa bile bu rasyonel insanların arasından bir yeraltı adamı çıkacak ve çıkarlarına göre değil. Canının isteğine göre hareket etmeye çalışacaktır. Rasyonel egoizmin bize sunduğu ütopya veya nedenselliğin bize sunduğu davranış cetvelinin insan gibi hem zannettiği kadar rasyonel olmayan hem de cetvele bakmaktansa canının isteğine göre hareket etmeyi seçen canlı için işe yaramayacağını yeraltı adamı etkili bir şekilde aktarıyor. Peki kendisinin bu duruma karşı sunduğu çözüm ne Felsefe de Genellikle bir görüş eleştirildiği vakit karşı bir görüş ortaya atılır ve o görüş açıklanır. Mesela altruizm şahsi çıkarlardan ziyade fedakârlığın ön plana alınmasını savunurken bu görüşü Kabul etmeyenler egoizmi öne sürmüş ve bir kişinin aslında kendi çıkarları için uğraştığına iddia etmişlerdir. Yeraltı adamı rasyonel egoizm ve nedensellik görüşlerine karşı epey başarılı eleştiriler getiriyor. Ama bu eleştirilere çözüm mahiyetinde getirdiği başka bir görüş var mı? Bu kısımda İşler pek beklenildiği gibi gitmiyor kitabın ilk kısmında etkili bir felsefe yapan bu kişi halen eleştirdiği görüşlerin karşısına savunacak bir göre çıkaramıyor. heleki kendisinin yaşayış tarzından bir görüş çıkarmaya çalıştığımızda işler daha fena bir hale geliyor. Kitabın ikinci kısmında yeraltı adamı insan içine karıştığı vakit kendisini nasıl bir adam olduğunu daha iyi anlıyoruz. Bu kişiyi her girdiği ortamın enerjisini düşüren işleri sarpa sardıran tam anlamıyla negatif bir karakter hayata dair verdiği tavsiyeler ise 40 yaşından sonra yaşamak ahlaksızlıktır. en iyisi tembellik yapmaktır gibi absürt şekilde. kendisi rasyonel egoizmi çürütmek adına o kadar inatçı ki hasta olduğu halde doktora gitmemesi dişi ağrıyan bir kişiye Diş ağrısından zevk almasını önermesi gibi fikirleri onu ciddiye alınması zor Biri haline getiriyor çıkarlarına aykırı davranmasının nedeni Canı öyle istediğinden değil de belli bir görüşü çürütme inadından kaynaklandığı zamanlar oluyor Üstelik Böyle yaparak gerçek anlamda canı istediği gibi davranmış da olmuyor ilişkiye düşüyor Sonuç olarak yeraltı adamı tek temellendirme yiyeceğimiz ve kafada epey soru işareti bırakan tuhaf felsefesi ile bizi başbaşa bırakıyor bu kısımda yeraltı adamından biraz uzaklaşıp eldeki probleme farklı açılardan bakmaya çalışalım. elimizde şöyle bir argüman var bir insan çıkarlarına aykırı olsa bile canı istediği gibi davranma hakkını feda etmez O zaman şu soruyu soralım insanın canı istediği gibi davranabilmesi yani özgür olması zannedildiği kadar iyi bir şey mi? örneğin kierkegaard için bir insan özgür olduğunu fark ettiği an Özgür'ün yanına kaygıda eşlik eder ve kirkegaard bu durumdaki insana özgürlük sersemi tabirine uygun görür. bu konsepte verilen güzel bir örnek; yüksek bir binadan aşağıya bakan insanın hissettiği kaygıdır burada Aslında kaygıya gerek yok Sonuçta o kişinin Atlayıp atlamamasını belirleyecek tek kişi yine kendisidir diyebiliriz. Aslında problem tam da burada bu kişi atlamak isterse ona engelleyecek hiçbir kuvvet yoktur Buradan atlamak da tamamen özgürdür her şeyi kendisine bağlıdır ve bu kavrayış kişiyi özgürlük sersemi dediğimiz bir hale sokar. Yeraltı adamı her ne kadar başlarda insanın özgürlüğünü çıkarları uğruna feda etmeyeceğini ve akılsızca da olsa canı istediği gibi davranacağını savunsa da kitabın son sayfalarında özgürlüğe dair kierkegaarda benzer bir düşünce biçimine kayıyor. "Bize daha fazla serbestlik vermeyi, ellerimizi çözmeyi, hareket alanımızı genişletmeyi üstümüzdeki vesayeti kaldırmayı deneyin bir... sizi temin ederim, O anda tekrar vesayet altına girmeye can atarız." yeraltı adamı kitabın sonlarına doğru insanın trajik ve arada kalmış bir canlı olduğuna dikkat çeker. canı istediği gibi davranma pahasına kendi çıkarları ile bile ters düşer fakat o çok arzuladığı özgürlüğe kavuşunca da bu sefer de özgürlüğün getirdiği kaygılar ile mücadele edemez. Yeraltından Notlar kitabı insan ruhundaki bu paradoksa çok güzel işaret ediyor. Fakat bu Paradoks ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğini cevap veremiyor. Bu kısımda kitaptaki karakterden dışarı çıkıp kitabın yazarını incelemek yani Dostoyevski'nin düşüncelerine odaklanmak işimize yarayabilir. Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar dan sonra yazdığı diyen Esenler'e bakarsak özgürlük problemine yine değindiğini görürüz. Son kitabı Karamazov Kardeşler de şöyle bir söz geçer, "insan için vicdan özgürlüğünden daha etkileyici hiç hiçbir şey yoktur. ancak hiçbirşeyde onun kadar ızdırap vermez." bu kitapta büyük engizisyoncu denilen meşhur bir bölüm var bu bölüm o kadar alt metin içermektedir ki yalnızca bu bölüm için bile ayrı bir yazı gelebilir ama bu kısmı konumuz olan özgürlük bağlamında inceleyelim okuyucuya bu kısımda isa ve engizisyoncu arasında geçen bir konuşma anlatılır burada engizisyoncu İsa'ya sitem etmektedir sitem ettiği konulardan birisi ise isa'nın insanlara özgürlüklerini vermesidir engizisyoncu ya göre bir insana özgürlük vermek onun sırtına taşıyamayacağı bir yük yüklemektir özgürlük insanın boyunu aşar ve kişiyi ancak ızdırap ve pişmanlık gibi şeyler yaşatır fakat isa nın insanlara özgürlüklerini vermesine Dostoyevski'nin benimsediği Ortodoks Hristiyanlık penceresinden bakarsak şuna ulaşırız gerçek anlamda dindarlık özgürlükten bağımsız olarak düşünülemez insan özgürlüğünden ayrı düşünülmeyecek bir canlıdır ve dindarlık zorlama veya baskı ile değil ancak özgür irade ile yapıldı Anlam kazanacaktır. yeraltı adamı insan özgürlüğünü temellendiremezken Dostoyevski son kitabında özgürlüğe dini bir açı getirmekte Dostoyevski nin şahsi notalarından oluşan kitabı bir yazarın notlarında Özgür iradeye dair şöyle bir bölüm geçer, "Bugün dünyanın Özgür iradeyi tasavvur etme şekli bir ruhsat misalidir, Oysa gerçek özgürlük yalnızca benliğin ve iradenin üstesinden gelmek ve böylece kişinin her an kendisinin gerçek ustası olduğu ahlaki bir koşula ulaşmaktır. özgürlüğün şekli "sahip olduğun her şeyi paylaşmak ve herkese hizmet etmek için yola çıkmaktır." bir insan buna muktedirse, kendini bu ölçüde aşmaya muktedirse o zaman Özgür değil midir? bu iradenin en yüksek tezahürüdür. Benim naçizane görüşüm okuduğu rus, alman ve fransız kitaplarının etkisinde kalıp, içindeki sevgisizlik ve nefretin oluşturduğu ezik ego'su ile hayallerin'de olmak istediği kişi ve gercekteki kendi arasında gidip gelen ve bu süreçte ve iç çatışmalar ve hezeyanlar yaşayan 19 . yüzyıl aydınının ne denli bipolar bozukluk yaşadığını ele alan muhteşem bir dostoyevski klasiği , fyodor mihayloviç dostoyevski tarafından yazılmış bir başyapıttır -vremya dergisindeki yazı serisinin derlenmiş hali roman oluyor bunu da belirtmek lazım-. okurken bir asosyalin iç dünyasına giriş yaparsınız sonra size dış dünyasında yaşadığı şeyleri anlatır, bunlar harmanlanır. lakin gözlemlerimden yola çıkarak burada bu romanı böylesine ilgi çekici ve özgün yapan yanı asosyal insanların genelde duygularını içlerine gömüp savaşı orada vermeleri lakin bu romanda kahramanımız başına gelen her olayda düşünce yapısına göre patlamalar, hezeyanlar yaşıyor ki sonrasında çekinip, içine kapanarak gerçekleştirdiği duygusal feveranların sonucundan nasıl kaçacağını düşünmeye koyuluyor. benim açımdan romanı zevkli hale getiren nüans buydu. son olarak hayat kadını ile konuşurken hayatında ilk defa kendini hayalleri dışında yukarıda görmesi ve düşüncelerini başkalarına dikte-empoze edebilme duygusunu yaşaması dostoyevski'nin bize verdiği ince ama önemli de bir mesajdır. . . kendine ve diğer her şeye kızgın olan adamın anlatıldığı ve insanda biraz rahatsızlık uyandıran kitaptır. rahatsızlık uyandırması haklılığından gelir, ürkmeyin hemen. kahraman, acımazsızca eleştirir her şeyi kendi de dahil ve her şeyin farkına varmayı, her şeyi anlamayı hastalık olarak görmektedir. doğrudur da. en mutsuzlarımız çok düşünenlerimiz değil mi gerçekten de. çok düşünenlerin çoğu şeyin farkında olduğunu söylememe gerek yok sanırım. okurken cümle aralarında kendini görmesi insanın, ne biliyim üzücü gibi.
Yeraltından Notlar
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020127,8bin okunma
·
138 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.