Plastik Cerrahi
Çin’in kuzeyindeki Dalian Hoffen
Biyoteknik Şirketi’nde insanlar insanları
plastiğe çeviriyor. Plastinasyon, biyolojik
örneklerin içindeki su ve yağ molekül-
lerinin yerini polimerlerin aldığı, dört
aşamalı bir uygulama. Plastine edilen
bedenler çürümüyor. Böylece, açığa
çıkan kaslar, damarlar ya da beyinler
müzelerde ya da tıp okullarında incele-
nebiliyor ya da sergiler halinde dünyayı
dolaşabiliyor. Bu tür sergilerden biri olan
“Bodies” 2005 yılında açıldığından beri,
ülkemiz dahil dünyanın dört bir yanını
gezdi. Dalian’daki şirket, plastinasyonu
icat eden Gunther von Hagens’in çalışan-
larından biri olan Hong-Jin Sui tarafından
kurulmuş. Sui, Dalian Hoffen’de kullanı-
lan insan vücutlarının tıp fakültelerinden,
hayvanların ise hayvanat bahçelerinden
ya da akvaryumlardan geldiğini söylüyor.
Büyük hayvanları, mesela bir balinayı
plastine etmek iki yıl sürebiliyor. İnsanlar ise sekiz ila on iki ayda plastine ediliyor.
8
Tarihteki en büyük lastik yangınında 7 milyon lastik tam
dokuz ay boyunca yanmayı sürdürdü ve 80 kilometre uzanan duman sütunu, ardında bir çöplük bıraktı.
16
110
ABD’de belediye hizmeti olarak ücretsiz Wi-Fi sunan şehir sayısı
25
500,000
Herhangi bir anda sivil havacılık uçaklarında seyehat eden yolcu sayısı
28
-En kuvvetli insan, ağırlığının yaklaşık
üç katını kaldırabiliyor.
-İnsan olmayan en kuvvetli hayvan (oribatid akar) kendi
ağırlığının 1.180 katını kaldırabiliyor.
29
“Bir salyangoz küçük algılayıcıları çalıştırmak
için pil niyetine kullanılabilir”
29
Kuantum Fiziği olasılıklar fiziğidir,
atomaltı parçacıklardan yola çıkarak
evrenin sırlarını araştırır.
60
Yeme Rekorları
İstiridye: 12 dakikada 2,5 kilo
Istakoz (kabuklu): 12 dakikada 44 tane
Jalapeno biberi (turşu): 8 dakikada 275 tane
94
Yeme
yarışmasına
katılanların
midesi daha
mı farklı?
Evet. Pennsylvania Üniversitesi
Hastanesi’nde gastrointestinal radyoloji
bölüm başkanı olan Marc Levine, yeme
yarışlarına katılanların midesinin şişen
bir kese değil de balon gibi genişlediğini
bulmuş. Araştırma için Levine, dünyanın
en iyi on yarışmacısından birini, yirmi
kilo daha ağır ve on santim daha uzun
boylu biriyle sosisli sandviç yeme yarı-
şında bir araya getirmiş. Bir tür gerçek
zamanlı röntgen olan fluoroskopi yön-
temiyle de iki adamın midesini gözlem-
lemiş. Levine, daha ilk bakışında tuhaf
bir şey gözlemlemiş. Normalde midemiz
(aslını isterseniz tüm sindirim yolumuz)
boşken bile peristalsis adlı dalgasal ada-
le kasılmasıyla besinin vücutta hareket
etmesini sağlıyor. Oysa yeme yarışmacı-
sında neredeyse hiç peristalsis yokmuş.
Normal denek yedi adet sosisli sandviç-
ten sonra midesi dolduğu için pes etmiş.
Ama profesyonel olanı 10 dakikada 36
sosisli sandviçi midesine indirmiş ve an-
cak Levine isteyince durmuş. Midesi, üst
abdomenin büyük kısmını kaplayacak
kadar genişlediği halde, peristalsis adına
pek bir şey yokmuş. Levine, profesyonel
yarışmacının midesinin sürekli doygun-
luk noktasını geçme alıştırmaları saye-
sinde genişlemeye ayak uydurduğunu
söylüyor. Yarışmacı asla tokluk hissi
duymuyormuş ve bu yüzden midesin-
deki kasılmalar çok azmış. Uzmanlar bu
fenomene hala akıl sır erdiremiyor.
95
Sıcak Kömür Üzerinde Yanmadan
Yürümek Mümkün mü?
Evet. Johann Leidenfrost’a göre; Eğer
işin püf noktalarını biliyorsanız mümkün.
Bir sıvı, kendi kaynama noktasından
çok daha sıcak bir madde ile etkileşim
kurduğunda, hızla buharlaşmak yerine
kendisi ile bu madde arasında ince bir
buhar tabakası oluşturuyor. Oluşan
buhar tabakası, kaynama süresini
uzatan bir yalıtkan görevi görüyor. Yani
bir maddenin ateş sıcaklığında olması,
onu her zaman tehlikeli yapmıyor.
Kömür değil de sıcak metal bir levha
olsaydı, üzerinde ayaklarınız yanmadan
yürümek mümkün olmazdı. Kömür
Sıcak Kömür Üzerinde Yanmadan
Yürümek Mümkün mü?
yaklaşık 600 derecede yanar ama ayak
tabanlarında hissedilen onun yüzey
ısısıdır. Ayrıca ateşe değen ayaklar
üzerindeki ter ve vücut nemi buharlaşarak,
kömürün yüzeyde nispeten daha düşük
olan ısısından deriyi koruyor. Üstelik
ateşte yürümek genelde çimler üzerinde
ve önceden ıslatılmış olan ayaklar ile
yapılır. Özellikle çimler de nemliyse,
yürüme sırasında daha fazla buhar
tabakası oluşuyor. Kısacası ayak derisinin
nem tabakasını yükseltecek bazı ufak
ayarlamalar yapıp, istikrarlı bir hız
tutturarak yanmadan yürümek mümkün.
97
UV Işınları Tüm İnsanlar İçin Zararlı mı?
Hayır. esmer ve koyu tenli insanlar
için zararlı değil. İnsan vücudu, derisi
üzerine düşen güneş ışınlarından kendini
korumak amacıyla melanin adı verilen
bir kimyasal üretiyor. Melanin, aynı
zamanda insanların ten rengini oluşturan
faktör. Güneşin etkilerinin daha yoğun
olduğu bölgelerde, koyu tenli insanlarda
kendilerini koruyacak bol miktarda
melanin bulunuyor. Kuzey bölgelerine
doğru gidildikçe insanların teninde doğal
yollardan oluşmuş olan melanin miktarı
da düşüyor. Bu nedenle ten rengi daha
açık oluyor. Güneş yanığı rengi, açık
tenli insanların normalden fazla güneş
ışığına maruz kaldıklarında daha fazla
koruyucu melanin üretmesiyle oluşuyor.
UV’nin sıkça duyduğumuz tehlikesi,
cilt kanseridir. Koyu renk ciltte, üretilen
melanin miktarının yoğunluğu nedeniyle
böyle bir tehlike yok. Ancak açık tenli
insanlar, üzerlerine düşen zararlı UV
ışınlarından korunabilecek ölçüde melanin
üretemiyorlar. Eğer ozon tabakasındaki
yırtılma daha da büyür ve maruz
kaldığımız UV ışınları artarsa, açık tenli
insanlar dışarı çıktıklarında özel koruyucu
giysiler giymek zorunda kalabilirler.
97
Duyamayan Bir
İnsan Sesleri
Algılayabilir mi?
Evet. Ama öncelikle algılanması
istenilen sesin frekans, hız ve dalga
boyunun bilinmesi gerekiyor.
Tabii bu yöntem, havada yol alan
dalgaların kulağımız tarafından olağan
algılanma biçiminden biraz farklı.
Ses dalgaları üç boyutludur ve havada her
yöne dağılırlar. İnsan kulağı bu dalgaları
ses olarak duyar. Ne kadar sık gelirse,
sesi o kadar yüksek perdeden duyarız.
Örneğin Do sesinin frekansı saniyede
263 ses dalgası ile kulaklarımıza ulaşır.
Buna 263 Hertz denir. Dağılma hızı
ise 340 metredir. Dalga boyu, hızın
frekansa bölünmesi ile hesaplanır. Bu
durumda DO’nun dalga boyu 1,3 metredir.
Bir ses yükseltici ya da osiloskopla bu
bilgiler kullanılarak, sesin elektronik
olarak görüntüye çevrilmesi mümkün.
Sesleri görüntü ile algılama, kulağı
duyan bir insanın yaşadığı deneyimle
kıyaslandığında duygusal açıdan aynı
olmayabilir. Ama duyamayan biri de
bu görüntüleme sonucunda akordu,
stakatoyu ve ses rengini fark edebiliyor.
97