Dikenli tellerden kitap yapmışlar.Piçlerin hayatla, varoluşla olan ilişkileri mezar taşı kadar soğuk, yeni dökülmüş kan kadar sıcaktır. Hayal kırıklıkları hayat kırıklıklarına dönüşür ve piçlerle hayat sonsuza dek ayrılırlar. İmparator bir HİÇ olmaktansa onurlu bir PİÇ olmak da her zaman tercih meselesi değildir!
Yine bir Hakan Günday eseri, yine o tanıdık son. Varoluşu, hayatı ve ilaçsızlık hastalığına yakalanmış naçarları yeraltından yaptığı felsefesiyle yakalayıp, yargılayıp, boğan manyak adam. Her kitabında manyaklığıma biraz daha manyaklık katan adam. Hep söylerim, Günday kitapları ilaçtır, tedavidir. Teşhisinizin onun rahatsızlıklarıyla aynı olması şartıyla! Yoksa manyak değil, aptal eder. Zehirler! Okuduktan sonra üzerine yoğurt yeseniz bile kar etmez. Göle maya çalmaya kalkarsınız. Kısaca, dikkat! Salaklaşırsınız.
Keşke diyorum sana GÜNDAY ; anne tokatı gibi yüzüme çarptığın cümlelerini ve sonra anne okşaması gibi o tokat cümlelerinin açılımını, devamını bu kadar iyi anlayıp hissetmeseydim diyorum. Okuduğum ilk kitabının 10. sayfasında " ne diyor bu deli be!" deyip kaldırıp fırlatsaydım duvara. Seninle tanışmak, karşılaşmak, seni okumak benim makus kaderimmiş. Yeraltı bir din olsaydı, İlahı sen olurdun. Ve tıpkı Ali ŞERİATİ gibi bağırırdın eminim; "SİZİ RAHATSIZ ETMEYE GELDİM!"
Bu hikaye hayatla alıp veremediği olanların, arafta kalmışların, her şeyi ve herkesi, bütün değerleri reddetmişlerin, x, y, z demeden hiçbir kuşağa ve nesile ait olmayan nesilsizlerin hikayesidir. Aynı zamanda her hayat hikayesinde olduğu gibi " zararın neresinden dönersen kardır" düsturunun zora geldiği zaman aslında "zararın neresinden dönersen dön, DÖNEK derler!" olduğunu bilmeyenlerin hikayesidir! Onurlu piçler AFGAN, BARBAROS, CENK! Sizi saygıyla selamlıyorum. Hakan bir HİÇ olduğu için ona sokuk hayat mücadelesinde başarılar dilemiyorum!