Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hakkı adam ile tanırlar, adamı hak ile değil. Akıl sahibi olan kimse akıllı insanların en büyüğü olan Hazreti Aliye uyar. Buyurmuş ki: «Hakkı adamla bilemezsin. Önce hakkı tanı, o münasebetle ehlini de tanısın.» Akıllı adam esasen hakkı tanır. Bir söz işittiği vakit ona bakar. Hak ise kabul eder. Söyliyen, ister bozuk fikirli bir kimse olsun, ister doğru düşünceli. Hattâ çok kere sapık kimselerin sözlerinden hakikati çıkarmağa çalışır. Bilir ki altının çıktığı yer topraktır. Bir sarrafın kendi anlayışına güveni oldukça elini kalpazanın kesesine sokup halis altısı kalpından ayırarak çıkarmasında bir zarar tasavvur olunmaz. Kalpazanla muamelede ancak köylü zarar görür, sarraf değil. Yüzme bilmeyenler deniz kıyısında dolaşmaktan menolunur, mahir yüzgeçler değil. Yılana dokunmaktan çocuk menolunur, efsunlu* olup bu hususta mahareti olan bir kimse mani olamaz. Hayatıma yemin ederim ki insanların çoğu hakkı bâtıldan, doğru yolu eğri yoldan ayırt etmek hususunda kendilerini maharetli ve çok akıllı sanırlar. Bu sebeple mümkün olduğu kadar hepsini sapıtmış olanların kitaplarını okumaktan menetmek, kapıyı kapamak vacip olmuştur. Çünkü bunlar anlattığım bu âfetten kendilerini korusalar bile ileride anlatacağım ikinci âfetten salim kalamazlar. Kültür itibariyle ilimlerin mahiyetini kavrıyacak derecede kuvvet bulmamış, kalb gözleri mezheplerin yüksek gayelerine doğru açılmamış bir zümre din ilimlerinin sırlarına ait yazdığımız eserlerde kaydettiğimiz bazı noktalara itiraz ettiler ve iddia ettiler ki onlar eski felsefecilerin sözlerinden alınmıştır. Halbuki onların bazısı bizim kendi fikirlerimizdir. «Bazan bir at evvelce geçen bir atın izine basar.» atasözünde anlatıldığı vechile bizim hatırımıza gelmiş olan bir şey önce başkasının da hatırına gelmiş olabilir, itiraz olunan sözlerin bazısı da şer'î kitaplarda, birçoklarının mânası da tasavvuf kitaplarında mevcuttur. Farz edelim ki o sözlerin hepsi ancak felsefecilerin kitaplarında vardır, Bundan ne çıkar? O sözler haddi zatında mâkul ve bürhan ile sabit ise, Kurana ve hadise muhalif değilse niçin terk ve inkâr edilmek icap etsin? Bu kapıyı açarsak, bir hakikati evvelce bir ehli bâtılın hatırına gelmiş diye reddetmek kalkışırsak birçok hakikatleri reddetmemiz lâzım gelir. Hattâ Kur'anın ayetlerinden, Peygamberi hadislerinden, geçmişteki büyüklerin hikâyelerinden, hükema ve mutasavvıfların sözlerinden bazılarını reddetmek iktiza eder.
Sayfa 39 - MEB / Ahlak / * Şeyhin elinden şerbet içen dervişler çıplak elle yılanı tutarak teşhir ederlerdi. Bir maharet ile bunları yapanlara efsunlu, şerbetli denirdi.Kitabı okudu
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.