Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 saatte okudu
6.Sevim'i de ben yazdım. Kurgusal Spoiler içerir!
Öncelikle bu kitabı beraber okumamızı öneren
Kitap Arasında Çiçek Kurutangillerden
Kitap Arasında Çiçek Kurutangillerden
‘e nazik daveti ve muazzam kitap seçiminden dolayı teşekkür ediyorum. Yakın okur arkadaşlarımın şikâyetçi oldukları listende neden “yerli” yazar çok az isyanını bir nebze bastıran bu kitabı okumamı sağlamış oldu. :) Facebook gruplarında takılırken bana kitap önerin de gideyim buralardan dediğimde çoğunluk hep yabancı önerdi. O liste artarak büyüdü, büyüdü ve büyüdü :D Halen çok az yerli yazar var. Dengeyi sağlamak için yeni yeni yerli yazarlar eklemeye çalışıyorum. Şimdi size biraz da kitaptan bahsetmek istiyorum. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Dili gayet akıcıydı. Kitabı yazarken konuyu çok güzel işlemişti. Hatta o kadar güzel işlemişti ki başlarda yaptığı betimleme beni şüpheye düşürdü. Şüpheye düşmemin sebebi kitap boyunca sürekli betimleme mi yapacak acaba diye bir düşünmemdi. Ama neyse ki öyle bir şey olmadı. Yavaş yavaş kitap açıldı. Yazar hikâyeleri adım adım işlemiş, kaba tabirle malzemeyi yavaş yavaş yedirmiş. Betimlemeler muazzam olmuş. Kurguyu çok iyiydi. Hatta kitabı o kadar beğendim ki neden bu kadar geç okudum diye kendime kızdım. Kitaptaki konuya da ufakça değineyim. Kitapta cin hikâyeleri var. Ben normalde korku filmi, gerilim vs gülerek izleyen biriyim. Korku filmi izlemek için arkadaşla sinemaya gittiğimizde gülüyoruz diye arkadan bağırıyorlardı: D Öyle birini düşünün. Böyle birinin bu kitabı okurken ki hali yine gülerek olacak sandınız değil mi? Değil işte. Yazar bu hikâyeleri anlatırken öyle bir kasvetli anlatıyor ki ilk gün okuduğumda beni olumsuz yönde etkiledi ve acaba kitabı bıraksam mı diye düşündüm. O derece bir etkiden bahsediyorum. Belki de o gün için psikolojim buna biraz müsait de olmuş olabilir. Ama bu beni etkilediği gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü diğer gün de yer yer aynı şeyleri hissettim. Şimdi hiçbir incelemede daha önce yapmadığım bir şeyi deneyeceğim. Yani kurgusal, basit örnekler yazdığım incelemeler oldu. Ama bu sefer bir hikâye yazmak istiyorum. Yazarın kasvetli anlatışını ve kitabın işleyişini size bir hikâye ile tarif etmeye çalışacağım. Anlatacağım hikâye kitapta yok. Ben şu an kurguluyorum. Yazacaklarım Şirin adındaki bir kızın hikâyesi olacak. Şirin, bu anlattıklarını yattığı akıl hastanesindeki doktora anlatacak. Not: Buraya kadar okuyan arkadaşlara bir uyarıda bulunmak istiyorum. Okuyacağınız hikâye şiddet içerikli ( kanlı vs ) olacak. Çok abartmayacağım. Ama yine de söylemeliyim ki bu hikâye sizi korkutabilir, üzebilir, sinirlendirebilir. Ona göre okuyun. Eğer bunları göze alamıyorsanız okumayın. Başından uyarıyorum. Not2: Lütfen benim bu yazacağım incelemeyi topluluk kuralları, şiddet içerikli vs diyerek şikâyet etmeyin. Niyetim sizi korkutmak değil. Yazar gibi bir kasvetli, korkunç bir hikâye yazmaya çalışırken aynı zamanda kitaptaki işleyişin bir benzerini zihninizde canlandırmak istiyorum. Önce Şirin’in ağzından yazacağım. Ardından asıl olan hikâyeyi aktaracağım. Başlıyorum. Adım Şirin. 18 yaşındayım. Çok güzel olduğumu söylerlerdi. Bunu ben söylemiyordum. Okulda yüz vermediğim oğlanlar sürekli söylerdi. Babamın ismi Şamil’dir. Çok iyi bir insandı. Dedemden ona kalan tarlada çalışır, topladığı ürünleri satar ve geçimimizi sağlardı. Annemin adı ise Fatima’dır. Annem güzeller güzeli bir kadın olup altın kalpli kocaman bir yüreğe sahipti. Klasik köy kadınları gibi ev işleriyle, ahırla vs ilgilenirdi. Çok mutlu bir aileydik biz. Bir de Aziz var. Ahh Aziz, gönlümün sahibi, prensler kadar yakışıklı Aziz, seni öyle çok seviyordum ki Aziz. Aziz, yan köyde otururdu. Onunla aynı okulda okurduk. Küçüklüğümüzden beri birbirimizi seviyorduk. Yaşımız küçük diye evlenemezdik. Aziz, fırsat buldukça kendi köyünden bizim köye olan 2 kilometrelik mesafeyi yürüyerek gelirdi. Uyuduğum odanın camına tıklatır, uyanmamı sağlardı. Annemi uyandırmadan parmak uçlarıma basarak evden çıkar Aziz’in yanına giderdim. Sarılır, koklaşırdık. Aziz’in babası yan köyün ağasıydı ve çok zenginlerdi. Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı. 18 yaşımıza girmemize az bir zaman kala Aziz, babasına benimle evlenmek istediğini söyledi. Hemen gelip beni istediler. Babam da benim rızam ile evlenmemize izin verdi. Yüzükler takıldı, söz kesildi. Düğün tarihini 18’e bastığımız gün olarak belirledik. Nikâh memuru gelecek, imzalar atılacak ve davullu, zurnalı bir düğün ile evlenecektik. Aslında biz daha önce de evlenebilirdik ama düğünlere Jandarma komutanı geldiğini bildiğimiz için bunu yapmadık. Kanundan korkardık. O yüzden bekledik. Düğünden bir önceki akşam annem Fatima ile geçireceğim son gündü. Çok heyecanlıydım. Yarın sevdiğime kavuşacaktım. Telli duvaklı gelin olacaktım. Beyazlar içinde kendimi hayal ettikçe mutluluktan havalara uçuyordum. Banyo yaptım. Mis gibi kokuyordum. Annemin yanına gittim. Annem üzgün olmasına rağmen bana çaktırmamaya çalışıyordu ama ben anlamıştım. Gül gibi kızı gidecekti. Üzülmez mi insan? Annem sonunda dayanamadı. Saçlarımı okşarken başladı ağıt yakmaya. Hemen onu susturdum. Şöyle bol sevinçli bir türkü çığırmasını söyledim. Sevinçliydim. İkimizi de üzmesine izin vermedim. O da türkü söyledi. O gün bitti. Heyecandan zorla uyudum. Düğünü yaptık, nikâhı kıydık. Ben Aziz’ime kavuşacağım odada beklemeye başladım. Dışarıdan sesler geliyordu. Aziz geliyordu. Sevdiğim geliyordu. Adettendir diye sırtına vura vura odaya soktular onu. Ben gelinlikle oturuyordum. Aziz yanıma geldi. Duvağımı kaldırdı. Alnımdan öptü. Sonunda birbirimize kavuştuk. Çok mutlu bir gece geçirdim. Önümde çok mutlu ve uzun bir hayatın olacağını düşündüğüm bir gecenin sonunu düşünerek uyudum. Günler geçti, mutluluğumuz asla azalmadı. Aziz ile babasının evinin yanındaki evde yaşıyorduk. Aziz, her gün babasının tarlalarına gidiyor, işçileri denetliyordu. Akşam o gelene kadar ben de evde ev işi yapıyor, yemek pişiriyordum. İşlerim bitince Aziz’imi pencerenin başında beklemeye başlıyordum. Aziz geliyor yemek yiyor, sarılıp, koklaşıyorduk. Birkaç ay sonra Aziz eve geç gelmeye başladı. Geldiğinde de hep sarhoş oluyordu. Gündüzleri Aziz'e bunu yapmamasını söylediğimde beni dövmeye başladı. Sevdiğim Aziz gitmiş, yerine bir şeytan gelmişti. Ondan çok korkmaya başlamıştım. Korkumdan ne kendi aileme ne yan evde yaşayan Aziz'in ailesine bir şey diyemiyordum. Beni öldürmekle tehdit ediyordu. Yanlış yapsam da dövüyor, doğru yapsam da dövüyordu. Onun için her zaman bir sebep oluyordu. Artık attığı dayaklara alışır olmuştum. Vücudum artık tepki vermez olmuştu. Günler geçtikçe yemeden içmeden kesildim. Zayıfladım. Aziz, bu halimi gördükçe bana acıyıp dayağı azalttı. Ama asla kesmedi. Konuşamamaya başladım. Sus pus olmuştum. Bir gün bana vurduğunda bayılmışım, beni hortumla sulayarak uyandırdı. Sonra da benden nefret ettiğini, beni istemediğini söyledi. Küfürler yağdırdı ve beni babamın evine göndereceğini söyledi. Aziz, ertesi sabah beni emrinde çalışan işçilerden birini kullandığı bir arabaya bindirdi. 2 kilometrelik mesafedeki evimize gitmek için yola koyuldum. Arabadan indim. Annem, evin kapısında oturmuş el işi yapıyordu. Beni görünce birkaç dakika tepki vermedi. Herhalde gündüz vakti güneş yüzünden göremiyor diye düşündüm. Hayır, aslında annem beni tanıyamamıştı. Şirin’ini tanıyamamıştı. Ben olduğumu anladığında ise şoka girip bayıldı. Etraftan görüp gelen komşular onu eve taşıdılar. Sonra da gittiler. Annem uyandığında ben yanında oturuyor ve sadece karşıya bakıyordum. Tepki veremiyordum. Konuşamıyordum. Zayıftım, güçsüzdüm, yaralı bir ceylan gibiydim. Annem bana bakıp ağlamaya başladı. Ne olduğunu sordu. Cevap veremedim. Ama annem, yüzümdeki ve vücudumdaki morluklardan Aziz'in bana eziyet ettiğini, beni dövdüğünü anladı. Ardından da babamın eve gelmesini beklemeye başladı. Babam eve geldiğinde beni karşısında görünce şaşırdı. Annem olanları babama anlattı. Babam dinledikten sonra sustu. Ben tepki veremiyordum ama içimde fırtınalar kopuyordu. Babam bir şey söylemiyordu. O çok iyi olan babam, benim kahramanım olan babam ses çıkarmıyordu. Annem, babama bey neden bir şey demiyorsun diye sorduğunda ise babam, anneme cevap vermedi. Annem ısrarla babama sormaya devam edince babam birden patladı. Bundan kimseye bahsetmemesi gerektiğini yoksa annemi de beni de öldüreceğini söyledi. Annem ağlamaya başladı. Babam bunun ardından da evden çekti gitti. Annem, babam gittikten sonra bana sarıldı, bağrına bastı, saçlarımı okşadı. Anne şefkatinin de etkisiyle günler geçtikçe toparlanmaya, yemek yemeye, yavaş yavaş da konuşmaya başladım. Babam, gündüzleri evden çıkıyor, geceleri eve gelince içki içiyordu. Çok geçmeden de masada sızıp kalıyordu. Annem asla onu uyandırmıyor, yatağa gelmesini söylemiyordu. Annem sonrasında beni odama götürüyor, saçlarımı okşuyor, uyumamı bekliyordu. Annem, benim uyuduğumdan emin olunca da odasına gidip uyuyordu. Ben ise asla düzgün uyuyamıyordum. Her gece kâbus görüyordum. Çığlık atarak uyanıyor, sakinleşemiyordum. Annem odama koşup beni sakinleştirince tekrar uyuyabiliyordum. Bir gece rüyamda sarışın, mavi gözlü bir erkek gördüm. Bana gülümsüyordu. Kimsin dediğimde benim adım Azazil dedi. Ne istiyorsun dedim. Seni dedi. Olmaz dedim. Ortadan kayboldu. Yine çığlık atarak uyandım. Annem odaya koştu. Bana sarılıp, sakinleştirdi. Tekrar uyudum. Günler geçtikçe her gece Azazil’i rüyamda görmeye başladım. Her gece bana rüyamda aynı şeyleri tekrarlıyordu. Ama artık ben ona olmaz demiyor, aksine ben de seni istiyorum diyordum. Mavi gözlerinden, teninin güzelliğinden, boyundan çok etkilenmiştim. Ona âşık olmaya başlamıştım. Ama bir sorun vardı. Azazil, nerede yaşadığını bana bir türlü söylemiyordu. Bir gün annem evde yokken temizlik yapıyordum. Birden Azazil’i karşımda gördüm. Nasıl burada olabilirsin dedim. Seni görmeye geldim dedi. Yanına yaklaştım. Elim uzattım. Elim içinden geçti. Nedenini sorduğumda benden 2 şey yapmamı istedi. Bana kavuşmak istiyorsan bunları yapman gerekiyor dedi. Azazil’e benden ne isterse yapacağımı söyledim. Ona çok âşıktım. Gerçekten de ne istediyse yapacaktım. Azazil’im yakışıklı sevgilim! Azazil, babamı ve Aziz’i öldürürsem bana yaşadığı yeri söyleyeceğini ve sonsuza kadar mutlu yaşayacağımızı söyledi. Azazil, babamı öldürmem gerektiğini söylediğinde ben, geri geri gitmeye başladım. Koşar adım Azazil’den kaçıyordum. O an ki şoku atlattığımda neden babamı öldürmem gerektiğini sordum. Aziz’i anlamıştım. Ama benden altın kalpli babamı neden öldürmemi istediğini anlamamıştım. Ona nedenini sordum. Azazil, bana dönüp çünkü o seni bir mal gibi sattı dedi. Asla dedim! Babam beni asla satmaz dedim. Azazil de o yüzden mi baban sen eve geldiğinde annenin söylediklerini duyduktan sonra sessiz kaldı. Neden jandarmaya gitmedi diye sordu. Ben daha cevap vermeden, çünkü baban seni asla sevmedi, baban seni bir mal gibi satacağı günü bekledi dedi. Yalan diye bağırdım. Azazil de doğru söylüyorum dedi ve gitti. Birkaç gün Azazil’i ne rüyamda ne uyanıkken gördüm. Onu çok özlemeye başlamıştım. Bir gün yine evde yalnızdım. Azazil'in özlemine artık dayanamıyordum. Azazil diye seslenmeye başladım. Birden karşımda belirdi. Azazil'e benden istediklerini yapacağım dedim. O da tamam dedi. Ne zaman yapmamı istiyorsun dedim. O da bu gece dedi. Ben de tamam dedim. Sonra Azazil yine kayboldu. Artık kâbus görmüyordum. Rüyamda sevgilim Azazil’i gördüğüm için çok güzel uyuyordum. Annem de kâbus görmediğim için beni kontrol etmeyi bırakmıştı. Gece oldu. Babam eve geldi. Yine sarhoş olup sızdı. Ben de odaya gittim. Annemin uyuduğundan emin olduğumda yataktan kalktım. Doğruca merdivenlere gittim. Oradan da aşağı indimve mutfağa yöneldim. Çekmeceden ekmek bıçağını aldığım gibi babamın sızdığı odaya gittim. Bıçağı kaldırdım ve sapladım. İlk sapladığımda babam uyanır gibi oldu. Bıçağı neredeyse elimden düşürüyordum. O anda Azazil’i gördüm. Azazil bana gülümsemeye başladı. Sonra ona olan aşkımın da etkisiyle bıçağı sıkıca kavradım. Onlarca kez babama sapladım. Ellerim, elbisem, etraf hepsi kan oldu. Azazil bana sevgilim, şimdi Sıra Aziz’de dedi. Ben de kafamı salladım ve evden çıktım. İki köy arası 2 kilometreydi. Adeta uçarak diğer köye koştum. Eski kocama, beni bu hale getiren, vücudumun her bir bölgesini morartan, kanatan adama koşuyordum. Evin kapısından hızla içeri girdim. Yukarıya çıktım. Gittiğim oda ilk defa dayak yediğim odaydı. Beynimin her bir köşesinde yediğim dayaklar ve Sevgilim Azazil’in görüntüleri vardı. Odaya girdiğimde Aziz sırt üstü yatıyordu. Yatağın üstüne çıktım. Aziz’in karnına bıçağı sapladım. İlk sapladığımda Aziz uyandı. Ama bu beni durdurmadı. Aziz’i bıçaklamaya devam ettim. Aziz’in gözlerine son kez baktığımda benden deli gibi korkan bir ifade kalmıştı. Aziz ölmüştü. Onu öldürmüştüm. Sonunda intikamımı almıştım. Elimde olan kanlı bıçağımla yatağın kenarına yere oturdum ve gülmeye başladım. Kahkahalarım odada, evde, ardından da bütün köyde yankılandı. Attığım kahkalaların sesini duyan köylüler eve geldiler. Beni yatağın yanında elimde kanlı bir bıçakla oturmuş gülerken, Aziz’i de yatakta ölü buldular. Köylüler bir yataktaki ölü Aziz’e bir elinde kanlı bıçakla duran bana bakıyorlardı. Görüntülere bir süre anlam veremediler. Çünkü ben gülüyordum ve köylüler, neye güldüğümü anlamıyordu. Ama ben karşımda duran Sevgilim Azazil’e gülüyordum. Sonunda onun olacaktım. Ardından jandarma geldi ve beni götürdü. Sorgulamaya çalışırken bana iğneler saplamak zorunda kaldılar. Çünkü kahkaham asla kesilmiyordu. Uyumuşum. Uyandığımda buradaki bir odada yatağa bağlı olarak uyandım. O geceden sonra da sevgilim Azazil’i bir daha hiç görmedim. -------------------------------------------------------------------------------------- Şimdi bu tüyler ürperten, isyan ettiren, sinirlendiren, üzen, birçok duyguyu aynı anda size yaşattığını düşündüğüm hikâyeyi bir de cinler olmadan, gerçek haliyle yazacağım. Baştan yazıyorum. Lütfen okumaya devam ediniz. ---------------------------------------------------------------------------------------- Fatima adında bir anne ve onun da Şirin diye bir kızı varmış. Şirin, 18 yaşında, çok güzel, iyi huylu bir kızmış. Şirin ile annesi Fatima’nın o gece beraber geçirdikleri son günmüş. Çünkü Şirin, evden yarın olacak olan düğün sebebiyle ayrılacakmış. Komşu köyde yaşayan, ondan 35 yaş büyük olan Aziz ile evlenecekmiş. Babası Şamil, kızını ondan 35 yaş büyük olan Aziz ile 50 bin lira karşılığında evlendirecek olan kötü bir adammış. Şamil, asla Şirin’i sevmemiş. Büyüdüğünde kızı Şirin’i adeta bir mal gibi satıp, para kazanacağı günlerin gelmesini sabırsızlıkla bekliyormuş. Aslında Şamil, Şirin’i 18 yaşından küçük de olsa verecekmiş de kanunlardan korkmuş. Çünkü düğünlere Jandarma komutanı gelirmiş. Komutanın yanında bir de nikâh memuru gelirmiş ki her şey devletin istediği gibi resmiyete uygun olsun. Şamil de bu mevzuları bildiği için mecburen Şirin’in 18 yaşına basmasını beklemiş. Şirin, 18 yaşına bastığı gün düğün yapılmış. Yani Şirin, doğum gününde ömrünün en kötü günlerini yaşayacağı talihine de adım atmış. Düğün gününün gecesi Fatima ve Şirin bu kötü talihi kabullenmiş şekilde yatakta oturuyorlarmış. Fatima, kızının saçlarını tararken Şirin tamamen tepkisiz bir şekilde bekliyormuş. Şirin durumu kabullendiği için ses çıkarmazken, Fatima kızının başına gelecekleri adeta hissediyormuşçasına acılı bir ağıt yakmaya başlamış. Fatima, Şirin ile acı içinde kıvranırken birbirlerine sarılıp uyumuşlar. Davullar, zurnalar, halaylar, nikâh kıyma derken düğün bitmiş. Aziz’i sırtına yumruklar ata ata odaya sokmuşlar. Şirin ile Aziz baş başa kalmış. Aziz, odaya girdiğinde Şirin yatağa oturmuş onu bekliyormuş. Aziz, Şirin’in duvağını kaldırır kaldırmaz Şirin daha ne olduğunu anlamadan tokadı suratında hissetmiş. Neden? Çünkü kocası şiddet eğilimi gösteren psikopatın tekiymiş. O gece Şirin, kötü günler yaşayacağı yeni hayatına korkunç bir başlangıç yapmış. Günler geçmiş. Şirin dayak yemeye devam etmiş. Aziz, ne dese yapıyormuş, yine dayak yiyormuş. Şirin, o evde geçirdiği günler boyunca yanlış da yapsa doğru da yapsa Aziz bir bahane bulup onu dövüyormuş. Şirin’in her gün ağzı burnu kan içinde kalıyormuş. Şirin, bir süre sonra dayak yemeye o kadar alışmış ki çığlık atmayı bırakmış. Adeta acısını duyumsamaz hale gelmiş. Bedeni de morarsa, kan da aksa onun için bir şey ifade etmiyormuş. Şirin giderek yemeden içmeden kesilmiş. Konuşmayı da bırakmış. Aziz de onu “mal” gibi gördüğü için bozulmuş bir ürün gibi eski evine çalışanlarının kullandığı bir araba ile göndermiş. Şirin, köye arabayla geldiğinde Fatima, kapının önünde oturuyormuş. Kızını gördüğünde tanıyamamış. Şirin, o kadar kötü görünüyormuş ki Fatima, gelen kişinin Şirin olduğunu anladığında geçirdiği şok yüzünden bayılmış. Komşular olanları görünce koşarak yanlarına gelmiş ve Fatima’yı eve taşımışlar. Fatima kendisine geldiğinde Şirin bir köşede oturmuş, buz gibi bir ifadeyle karşısındaki duvara bakıyormuş. Fatima, Şirin’e baktığında ne kadar zayıfladığını, güçsüzleştiğini, bir deri bir kemik kaldığını görmüş. Ardından Şirin’e ne olduğunu sormuş. Şirin de konuşamadığı için cevap verememiş. Fatima, yüzündeki, vücudundaki morluklardan Şirin’e ne olduğunu anlamış. Şamil’in eve gelmesini beklemiş. Şamil eve geldiğinde Şirin’i karşısında görünce şaşırmış. Fatima olanları Şamil’e anlatmış. Şamil de dinledikten sonra Fatima’ya eğer bundan birilerine bahsedersen seni de Şirin’i de öldürürüm diye bağırmış. Fatima da ağlamaya başlamış. Şamil de bunun ardından evden gitmiş. Şirin, annesinin şefkatiyle zamanla toparlamış. Yemek yemeye başlamış, yüzüne kan gelmiş. Yaraları iyileşmiş, yeniden çok güzel bir kız olmuş. Yavaş yavaş konuşmaya da başlamış. Anne kız için her gün aynı şekilde geçiyormuş. Şamil, geceleri içki içiyor, masada sızıp kalıyormuş. Fatima da Şamil’i masada bırakıyor, onu yatağa çağırmıyormuş. Uyku vakti geldiğinde Fatima, Şirin’i kontrol ediyor ve uyuyormuş. Şirin için de geceler hep aynı geçiyormuş. Her gece rüyasında kâbuslar görüyor, çığlık atarak uyanıyormuş. Fatima, Şirin’in çığlığına uyanıyor, kalbi göğsünden fırlayacak gibi atarken kızının odasına koşuyor, kızını sakinleştirip tekrar yatırıyormuş. Bir gün Şirin uyuyamamış. Çektiği acılar bir an olsun aklından çıkmıyormuş. Annesinin uyuduğundan emin olduğu bir anda yatağından fırlamış. Merdivenlerden koşar adım inmiş ve mutfağa yönelmiş. Ekmek bıçağını kaptığı gibi masada sızıp kalan babasının yanına gelmiş. Babasını sırtından bıçaklamaya başlamış. Şirin, babasının öldüğünden emin olduğunda durmuş. Şirin, bununla da yetinmemiş. İki köy arası 2 kilometre olan yolu adeta uçarak koşmuş. Eski kocasına, onu bu hale getiren adama koşmuş. Evin kapısından hızla içeri girmiş. Yukarıya çıkmış. Odaya girdiğinde Aziz uyuyormuş. Yatağın üstüne çıkmış. İlk önce Aziz’in karnına bıçağı saplamış. Aziz uyanmış ama Şirin, bıçağı tekrar tekrar saplamaya devam etmiş ve Aziz’in ölürken gözlerinde Şirin’den deli gibi korkan bir ifade kalmış. Şirin, Aziz’in öldüğünden emin olduğunda yatağın yanına oturmuş. Gülmeye başlamış. Kahkahaları odada, evde, ardından da bütün köyde duyulmaya başlamış. Köylüler korkunç kahkaha sesine uyanmış ve eve gelmişler. Aziz’i yatakta ölü, Şirin’i ise kahkalarla gülerken elinde kanlı bir bıçakla bulmuşlar. Köylüler ardından Jandarma’ya haber vermişler. Jandarma gelmiş ve Şirin’i götürmüş. Jandarma’daki nöbetçi komutan Şirin’in ifadesini alamamış. Çünkü Şirin gülmeye devam ediyormuş. Sakinleştirmek için iğneler yapmışlar. Sonrasında da Şirin’i ilçedeki hastaneye ardından da şehirdeki akıl hastanesine göndermişler. Arkadaşlar hikâyenin gerçek hali buydu. Şirin, aslında Azazil’i yani cini görmüyor ya da duymuyordu. Yediği dayaklar yüzünden akli dengesi bozulmuştu. Psikolojisi bozulduğu için akıl hastanesindeki doktora Azazil’in içinde yer aldığı bu hayat hikâyesini anlattı. Umarım kurguladığım hikâyeyi beğenmişsinizdir. Kendimi eleştirmem gerekirse size gerçek hikâyeyi kısaca, resmi rapor gibi anlatabilirdim. Ama aynı şekilde duyguları içeren bir şekilde anlattım. Kitapta da bu şekilde bir işleyiş var. 1 tane cin hikâyesi 1 tane de o hikâyenin gerçek hali anlatılıyor. Kitabı okumadan hikayelerimi okursanız size tutarsız gelebilir. Mesela Şirin ile Aziz ilk hikayede yaşıtken, ikinci hikayede Aziz 35 yaş büyük. Bu kitabı okumamış kişiler bunu tutarsız bir kurgu olarak görecek haklı olarak. Aslında yazar gibi karakterin kafasında yarattığı dünyayı yansıttım. Dünyayı görmek istediği şekilde gören psikolojik rahatsızlıkları olan mağdurları öyle yazmıştı. Bakıyorsunuz mekanlar vs aynıyken hikayeler acayip farklı olabiliyor. Bu noktada yazarın stilinden daha özgün bir şeyler ortaya koysaydım daha iyi olacaktı ama ben diğer yolu seçtim. Psikoloji bilim dalının teknik detaylarını da hikayelere yedirmeyince ortaya biraz acemi bir ürün çıktı. Birkaç saatte yazdığım ve detaylı araştırmalar yapmadığım için böyle oldu. Önemli değil. İlk defa ciddi olarak bir hikaye yazma girişimim oldu. Genel itibariyle becerebildiğimi düşünüyorum. Umarım daha çok yazarım. Tabi kendime özgü bir şeyler ortaya koymam daha iyi olacaktır. İncelemeyi buraya kadar sabırla okuyan arkadaşlara teşekkür ederim. Kitabı da hepinize tavsiye ederim. İyi okumalar dilerim.
Beş Sevim Apartmanı
Beş Sevim ApartmanıMine Söğüt · Yapı Kredi Yayınları · 20196,6bin okunma
··
2.343 görüntüleme
Serhat okurunun profil resmi
Kurgu güzel olmuş. Betimlemeler yerinde. Kurgu insanı içine çekiyor ve olay örgüsü sürükleyici bir biçimde öyle akmaya devam ediyor. İncelemenin sonunda gerçek bir filmden uyarlanmıştır yazısı aradım Siccin kaç bu?
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Azazil hangisiydi la? Siccin miydi o😀😀
7 sonraki yanıtı göster
Serhat okurunun profil resmi
Okumadım ama on numara inceleme.
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
La okusana. Okumadan ne beğeniyorsun? Ben seninkileri okuyorum sürekli. Vicdansız Herif
Graces okurunun profil resmi
Kitapla aynı uzunlukta inceleme yazmak mı :) Hiç Mine Söğüt okumadım ama şu an yazarın kalemi ve üslubu hakkında genel bir fikre sahibim sayende, karar vermek için güzel bir referans olmuş incelemen. Kitabın kapağı zaten içeride okuru kasvetli bir anlatım beklediğini az çok hissettiriyor. Senin hikayeni de ufak tefek eksikleri, kusurları olsa da gayet başarılı buldum. Nitekim ilk ciddi girişimin olduğunu da belirtmişsin, üzerine koyarak devam edeceğine inanıyorum. Klavyene sağlık dostum :)
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Bunu saatler içerisinde yazdım. Bugün de biraz düzenledim. Yazar aylarca uğraşmıştır. Dediğin gibi bu ilkti ve yazarın stilini taklit etmeye çalıştım. Ama gördüm ki ben günlerce ya da haftalarca bu hikayenin üzerine çalışsam çok çok iyisini yazabilirdim. Yani potansiyelimi de ölçmüş oldum. Yorumun için teşekkür ederim :)
Levent Günaydın okurunun profil resmi
Öncelikle silah zoruyla bu incelemeyi okumak zorunda bırakıldığımı belirtmek istiyorum. Okuduğuma pişman mıyım? değilim o ayrı mesele. Çünkü kısa hikayeler severim. Mine söğüt hiç okumadım ama incelemeyi yazan abimiz bana onun kaleminin nasıl bir tarz olduğunu hissettirdi. İncelemedeki hikayeye gelecek olursak; çift hikaye mantığını beğendim. Daha doğrusu Hayal dünyası ve Gerçek bağdaşımı hoşuma gitti. Sonuçta günümüzde de tonla böyle olaylar var. Olmayan bir olayı olmuş gibi gösterenler... Yada psikolojik sıkıntılar yüzünden öyle sananlar. NEyse hikayeye geri dönersek ben bir korku hissedemedim. Çünkü bende de o korku eşiği pek yok. Ama ikinci kısma geçince bazı gerçekler yüzünden ana karaktere üzüldüm. Ve eminim tonla böyle insan vardır: Eşinden,akrabasından ([yakın uzak fark etmeksizin] tüm akrabalardan), arkadaşından vb. kişilerden şiddet,psikolojik baskı, istismar gören tonla insan... Mine söğüt'un kalemini az buçuk anladıysam bu hikayeleri önce olağanüstü sayılabilecek şekilde anlatıyor. Sonra bunu gerçek halini anlatıyor ki : gerçekten yapılan olayın ne kadar aşağılıkça ve pislikçe olduğunu yüzümüze tokat olarak vuruyor. İncelemeyi yazan abimizin hikayesinin teknik kısımlarını eleştirmeye gerek var mı? Pek bilmiyorum. Hele bir de tekniği hiç sallamayan biri olarak bunları söylemem doğru olur mu bilmem. Ama Bir okuyucu olarak çok kısa cümleler olması hoş değil ve bir kişi tanıtılacakken askeriye nizamiyesi gibi ad-soyad-yakınlık derecesi gelmez. Önce o kişi betimlemesi yapılır sonra adı geçer. Ör: Güzeller güzeli Annem Fatima 38'ine basmıştı vb. Bunun yanı sıra az diyalog vardı. Hikayede diyalog var ama konuşma diyaloğu olduğu belirtilmemiş. Tırnak: "Merhaba" Ya da Konuşma çizgisi: -Merhaba ' kullanılarak belirtilmeliydi. Teknik kısımları ilk hikayeler için çok önemli değil. Yeter ki o düzenlemeler yapılsın :) bu kadar okuduktan sonra bu yazdığımı tekrar gözden geçirmek isterdim ama üşeniyorum açıkçası :D :D
1 önceki yanıtı göster
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Yazar adamsın, tabi silah zoruyla rica edeceğiz 😀 Özelleştiride dediklerinin bir kısmını yazmıştım. Bence kurgu noktasında öznel olmalıydım. Ama incelemeye başlarken niyetim tekniği yansıtmaktı. Dediğin gibi cümleler kısaydı. Oralar daha uzun olmalıydı. Ayrıca yazarın tekniğini yansıtmaya çalışırken psikolojik sanrı, belirtileri daha iyi yazmam gerekirdi. O da eksikti. Tabi yazar bunları kurgularken ciddi araştırmalar yapmış ya da alanla ilgili mesleği icra eden insanların görüşünü almıştır. Kısa sürede yazdım bu hikayeyi. Saatler sürdü. Eğer ben oturup o teknik detayları ve nasıl yedireceğimi kurgulamaya çalışmış olsam birkaç haftamı alabilirdi ve o kadar uğraşmış olsam kendi potansiyelimi görmüş biri olarak çok çok çok iyi bir hikaye yazabilirdim. Yorum için teşekkür ederim silah zoruyla gelen kuzen 😀
3 sonraki yanıtı göster
Esratokcan okurunun profil resmi
Tebrikler Bilal çok güzel bir inceleme olmuş, bilirsin uzun inceleme pek sevmem, buna rağmen çok keyifle okudum, acaba diyorum hikaye falan mı yazsan. Merak ettiğim bir kitap oldu listeme ekledim, teşekkürler 🌺
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Hikaye yazmak mesele değil de bunu sıfırdan kurgulamak lazım. Tamam ben bu hikayeyi yazdım ama yazarın işleyişi gibi yazdım. Belki bir konu belirleyip yine deneme yapabilirim. Beğenmene sevindim. Teşekkür ederim yorumun için :)
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
İbrahim okurunun profil resmi
Üstüne ödül konulsa böyle bir inceleme okuyamam ya😊
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Ödül olarak pdf epub arşivimi veriyorum. 😀 Olur mu 😀
1 sonraki yanıtı göster
Kitap Arasında Çiçek Kurutangillerden okurunun profil resmi
Kitabı beğendiğin için gerçekten çok mutlu oldum. Aslında yazdığın hikayeyle kitabı iyi yansıtmışsın ama okuyacaklara şimdiden uyarım ki kitap buradakiler yazılanlardan kat kat daha kasvetli. Fakat buna aldanıp okumamazlık etmeyin çünkü daha önce böyle bir kitabı ne gördünüz ne duydunuz. Mutlaka okumanızı öneririm. 😊
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Ee yani. Yazar kadar tecrübeli değilim. Olay örgüsü bilgisayarda yazarken çok değişti. Kafamdakini yansıtmak pek kolay olmadı. Yine de yazması epey zevkliydi :)
Dilan Gunaydin okurunun profil resmi
Hele Hele 😒 Hangisine daha çok hakaret edeceğini seçemiyor insan 😒 Çok iyi bir kurguydu abiciğim. Tebrik ediyorum. İnşallah daha çok yazarsın. Aklına, fikrine, kalemine sağlık 🙂
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Az önce tek tek eksikleri, yanlışları seninle beraber düzenledik. Senin de aklına, fikrine sağlık. Umarım başka hikayeler de yazarım. Teşekkür ederim yorumun için :)
1 sonraki yanıtı göster
SİKLOPENTANOPERHİDROFENANTREN okurunun profil resmi
Kesin iyi bir incelemedir. Tebrikler Bilal Bey
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Ya belki satır arasında hepinize sövdüm 😀 Niye peşin karar veriyorsunuz? Bir okuyun 😀
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.