Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Beyhude Ömrüm (Öykü)
Adımlarımı attım. Ve içerdeyim işte. Şimdi kimseye belli etmeden süratle felsefe bölümüne yönelmeliyim. Kimler varmış burada, Erich Fromm, Russel falan. Evet şöyle bi kitabı elime alayım sayfalarını karıştırayım da buraya soğuktan buz kesen ellerim ısınsın diye değil de felsefe kitabı almak için geldiğim intibası uyansın insanlarda. Felsefeye Giriş kitabı gözüme çarpıyor. Külliyen yalan. Ben okudum bunlardan birini ama beni hâla içeriye almıyorlar. Kapıdan içeriye girmek için kırk Nietzsche sözü ezberlemek ve herhangi birisi hakkında sorulduğunda felsefi açıklamalar yapmak gerekiyormuş. Peh, okulda en sevmediğim ve kaytardığım şey ödevdi benim. Biri gelip bana şunu yap dedimi yapmam abi, ölürüm yapmam (bu her şeyde geçerli değil tabi mesela bana bu çayı içmezsen boynunu uçururum derlerse çayı tek dikişte içerim). Biz ademoğlu değiliz, âdemoğluyuz. Mesela bu söz dün gece yatakta sağdan sola dönerken hafta sonu oynayacağımız beyzbol maçında nerede duracağımı düşünürken olur da gelen topu ıskalarım seyirciler üstüme gülerse nasıl komik duruma düşerim bunu düşünürken geldi. Gözlüğümü yeni aldım, gözlüksüz beyzbol oynayamam, ben uzağı göremiyorum (burnumun ucundakileri de görmem çok kez) gözlüğü çıkartırsam da maça iki sıfır yenik başlarız. (Beyzbolda skorlar böyle mi?) Geçenlerde rüknettinle kahvede oturuyorduk. Karşıdan bi adam geldi, böyle bıyıkları gür mü gür, saçları uzun mu uzun, ayağında kovboy çizmeleri, kolunda Battal Gazi bilekliği. Nasılsın Osman dedi. Osman kim demedim ben, demem, o oyun yapıyorsa ben de yapacağım. İyim Dedektif Gecıt sen nasılsın dedim. Adam durdu, sana ismimi kim söyledi birader dedi. Benim Ankara'da hatırı sayılır dostlarım var dedim. Kulağıma eğildi, bana iki koli parlament getirtir misin Osman dedi organize suçlardan. Ben şöyle bi durdum, Rüknettin benimle ilgilenmiyor çünkü alışkın bu hallerime. Bi şartla dedim, eğer Sherlock Holmes'le beni görüştürürsen ertesi gün elinde olur parlamentlerin. O da durdu, yeşil ceketinin içinden ufak bi not defteri çıkardı, diğer cebinden de dolma kalemini. Not aldı. Tamamdır dedi, ama bi- iki hafta sürebilir, hay hay dedim. Üç kuşburnu söyledim, Rüknettin elindeki kapitale gömülmüştü, bi de üç kalemle okuyor, seni komik şey, ben dört kalemle okuyorum ama yine fayda etmiyor, sekize çıkarma gayesindeyim. Böylelikle elimdeki bi kitabı bitirmem yirmi sekiz buçuk günü bulacak. Yıla vurdun mu ondört- onbeş kitap yapıyor, az değil. Müfettiş bey susdu. Ağzını bıçak açmadı, muhtemelen beni Sherlock'la nasıl görüştürebileceğini düşlüyordu. Bu ne biçim kitap yahu, vay arkadaş, ben de alayım elime kalemi, katıp karıştırayım sağdan soldan bi şeyler, yazar ödülünü kapayım sonra. Bu kitaplardan insanlar ne anlıyor, hayır şimdi şurda bi arkadaş görevliye Baudrillard var mı elinizde diyor, tutsam yakasından oturtsam yanıma, gel arkadaş sen bu adamdan ne anlıyorsun diye sorsam, çıt çıkmaz. Amaan. İyiki de kitap okumayı sevmiyorum, bizim mahallede bi çocuk var, ismi Yakup, deli. Saçma sapan kitaplarla uğraşıyor, geçenlerde yapıştım yakasına, ne var yine poşette dedim, çıkardı, Schopenhaur, bu ne dedim hacı abi, ananız babanız sizi İlahiyata alim olun diye gönderiyor siz gidip Şopen bilmem neleri okuyosunuz. Çocuk durdu, hacı benden alim olmaz, ilahiyattan da alim çıkmaz dedi. Bastı gitti. Halbuki bak ne güzel halin kıyafetin ne kadar efendice değil mi, niye kendini tüketiyosun. Neyse onu yakalarım yine akşamüstü. Şu ellerimi iyice bi ısıtayım da. Kitaba bakıyorum, ismi Beyhude Ömrüm, az evvel bi kız geldi bıraktı almaktan vazgeçti heral. E bari ben alayım zaten neymiş öyküymüş sanırım evet. Terkedilmiş bir kitaba talibim yani (düşenin elinden herkes tutmaz bilirsiniz). Kasaya doğru yürüyorum. Kitap almayalı bir yılı geçmişti, hem belki bundan sonra ben de istikrarlı bir okuyucu olabilirim sanırım. Ne de olsa okumadan meydan okuyamazmışız. Kitap okumadan meydan okuyamazsınız diyordu geçenlerde İbrahim abi, birinden naklediyorum bu sözü dedi de aklıma gelmedi şimdi. Zaten benim içi hayat genelde böyledir, gelir geçer, hiçbir şeye nüfuz edemem, hiçbi işi tam yapamam. Şu köşedeki kahveye girmezsem ellerim tekrar buz kesecek. Behçet abi, bi çay verir misin, duble ve limonlu olsun.
··
52 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.