Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
10/10 puan verdi
Some of these days, You'll miss me honey !
'' Bu kitabın çelik gibi sert ve güzel olması; insanlara, varoluşları yüzünden utanç duyurması gerek.'' Sonu başlangıç yapıp öyle başlıyorum. Uzun zamandır bakıştığım, ama bir türlü okumaya cesaret edemediğim bu kitabı üzerimde büyük bir ağırlık hissederek bitirdim. Nereden, nasıl başlayıp bu kitaba dair olan hislerimi, düşüncelerimi kitabı okurken kafamda oluşturmuştum ama hepsi yine uçup gitti. ''Benim bildiğim, nesnelerin insana dokunmaması gerekir. Çünkü canlı değillerdir. Aralarında yaşar, onları kullanır, sonra yerlerine koruz. Onlar sadece yararlıdırlar. Oysa bana dokunuyorlar. Çekilmez bir durum bu. Onlarla bağlantı kurmak korkutuyor beni.'' Bu kitap benden daha canlı. Herhangi bir nesne gibi alıp, işin bittiği zaman bir kenara konulacak türden bir şey değil. Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ı, Oğuz Atay'ın Tehlikeli Oyunlar'ı, Goethe'nin Genç Werther'in Acıları bana ne kadar dokunduysa bu kitap da o kadar dokundu. Ruhumun derinlerine işledi. Bir başka dünyanın daha içine girdim. Kitapların dünyasından çıkınca, kendimi sudan çıkmış bir balık gibi hissediyorum. Okudukça yaşadığımı, var olduğumu hissediyorum. Sartre bunu çok derinden yapsa da insana varoluşunu ve neden varolduğunu sancılı bir şekilde sorgulatıyor. Varoluşu ve varoluş sancısını Antoine Roquentin'in ağzından çok güzel bir şekilde bize aktarıyor Sartre. Antoine'nin günlüğü. Antoine ben sen o herkes olabilir. Herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği harika bir kitap. İki kere ikinin dört ettiğinden kuşkuya düşürmesi boşuna değil felsefenin. İnsan varlığından bile kuşkuya düşüyor. Çevresinde olan biten her şeyi çok dikkatli bir şekilde gözlemleyen, sorgulayan, nedenlerini arayan, cevabını bulması zor sorulara cevap arayan bir adam Antoine. Bay de Rollebon hakkında bir kitap yazmak istiyor ama zamanla bu isteğinden vazgeçiyor. Yaşadıkları , çevresindeki olayları ve kişileri ve en çok kendinin varoluş sebebini anlamaya ve anlatmaya çalışan bir kitap yazma isteğini , bu kitabın da insanların neden var olduğunu sorgulatmasını, bu varoluştan acı çekmesini ve utanmasını istiyor. Varoluş sancısı insanı mahvediyor. Hayatın bir anlamı olup olmadığını, insanları ve kendini anlamanın bu kadar zor olduğu bir dünyada varolma düşüncesini bile insanı bunalıma sokuyor. Acıyı hissetmek. Hem düşüncede hem de bedenen acı duymak. Günlüğü yazarken bir çakıyla elini kesiyor ve kanın kağıda damlamasını seyrediyor. Bu düşünce beni çok etkilemişti. Bunu ben de denemiştim ama bu bakış açısı hiç aklıma gelmemişti. Antoine kütüphanede biriyle konuşuyor Otodidakt. ( Bir okula gitmeden kendini yetiştiren kimse) Okumadan ne olduğunu belirtmekte fayda var. Bu kişi ile konuşmaları, gittiği kahve , dinlediği harika bir müzik var. Ve bütün bunların yanında bir de aşk var tabii. Aşkı da Anny. Hayat ne kadar karmakarışık, saçma ve acı olsa da aşksız olmuyor. Sartre'nin, Simone de Beauvoir ile olan ilişkisini görünce çok şaşırdım. Bu kitaptan sonra araştırdığımda gördüm. Felsefe öğrenimi gördükleri sırada tanışmışlar. Simone 'nin Sartre ile ilgili düşüncesini de paylaşıyım. '' Sartre ile karşılaştığım zaman, her şeyi kazandığıma inanmıştım. Onun yanında benim kendimi gerçekleştirmem başarısızlığa uğrayamazdı. Şimdi kendi kendime şunu söylüyorum; kurtuluşu bir başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur. '' Simone'nin ne kadar haklı olduğunu insan yaşadıkça fark ediyor. Acı çekmeden bazı şeylerin farkına varmak zor oluyor. Canımız yanınca daha net algılıyoruz hayatı ve insanları. Kitap hakkında bu kadar bilginin yeterli olduğunu düşünüyorum. Kitaptan bazı alıntıları paylaşıp, kitabın bende bıraktığı etkiyi anlatmak istiyorum. Buraya kadar dayanıp okuyanlara çok teşekkür ediyorum. Kafamda o kadar şey vardı ama iş yazmaya gelince çoğunu unuttum. Var olmam bu konuda biraz işe yaramıştır belki :) ''Önemsiz gibi görünse de küçük ayrıntıları, olaycıkları kaçırmamalı, özellikle hepsini sınıflamalı. Şu masayı, sokağı, insanları, tütün paketimi nasıl gördüğümü anlatmalıyım, çünkü değişen bu. Bu değişmenin alanını ve özünü iyice belirlemeliyim.'' ''Günce tutmanın tehlikeli yanı budur sanırım. İnsan her şeyi büyütmeye, tetikte durmaya, doğruları durmadan zorlamaya kalkar.'' ''İşin garibi, deli olduğuma inanacak halde de değilim; hatta böyle olmadığımı kesin olarak biliyorum. Bütün bu değişmeler nesnelerle ilintili. Hiç değilse bunun böyle olduğuna inanmak istiyorum.'' ''Sokaklarda da ne idüğü belirsiz bir yığın gürültü sürüp gidiyor. '' ''Tutkum ölmüştü artık. Yıllarca onunla dolup sürüklenmiştim, ama şimdi içim bomboştu.'' ''Bense yalnız, yapayalnız yaşıyorum. Kimseyle konuşmuyorum, hiç kimseyle. Tek bir bağlantım yok.'' ''Bir zamanlar (beni bırakıp gittikten nice sonraları bile) Anny'i düşünmüştüm. Şimdi kimseyi düşünmüyorum, sözcükleri bulmak için bile çabalamıyorum.'' ''Kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş bir şeyler akıyor içimde: Dokunamıyorum, bırakıyorum gitsin.'' Altını çizeceğiniz çok başka cümleler olacağını düşünüyorum. Bir fikir edinme açısından bu alıntıları buraya ekledim. Herkese bir cümlenin dokunacağı ve kendinden bir şeyler bulacağından eminim. Herkes okuduğunda kendine ait olanı alacaktır. En azından ne içerdiğini anlattım. İnsanların ve insanlığın bulantı hissi yarattığını ve bazı insanların ne kadar mide bulandırıcı olduğunu anlatmak istiyorum. Bu yazdıklarım benim hissettiklerim. Bu kadar bulantı demişken ,bulantı hissetmişken bazı düşünceleri ve hisleri buraya kusmadan bırakmak olmazdı. ''Aslında ben ne arıyorum ? Bilmiyorum ki.'' Beni ve yaşadığım hayatı tek cümle ile özetlemiş Sartre. ''Bugünün kaybolmuş bir gün olduğunu şimdiden biliyorum. '' Ben de Antoine gibi bir günlük yazsaydım eğer, içinde bu cümleyi yazıp bırakıp her gün aynı tekrarı izlerdim. Bizi bize bizden daha iyi anlatan yazarlar var iyi ki. Ben karamsar falan değilim hayatın gerçeği bu. Siyahın elli ya da yüz tonu gibi bir hayat işte. Bir şeyler bekliyoruz, bir şeyler umuyoruz ama hayal kırıklığından ve acıdan başka bize kalan bir şey yok. Ben kendimden umudu keseli çok olmuştu zaten ama yine de bir umut kırıntısı kalmıştı insanlara dair. Onu da sağ olsunlar yerle bir ettiler. Bir insana yakınlaşmanın bir uçurumdan aşağı atlamakla eşdeğer olduğuna tanık oldum. İnsanın insana acıdan başka bir şey vermediğini çok net gördüm. Sevgisini bile bir dilenciye sadaka verir gibi veren, kendini beğenmiş mide bulandırıcı insanlardan sıkıldım. Bunlar gibi etrafımda bir yığın insan olacağına kendi karanlığımda boğulmaya hazırım. Nitekim boğuluyorum da zaten. Birine bir şey anlattığınızda kimin derdi kimden daha fazla, kimin derdi acaba daha büyük gibi saçma sapan bir yarış haline giriyorsa eğer, insanlardan uzaklaşmak , bir köşeye sinip yok olacağı anı beklemek bence en güzeli. Var olma sancısını ben uzun yıllardan beri duyuyorum. Bunu ne bir ilaç ne bir doktor ne de bir başkası düzeltebildi. Kendi kendimle olan savaşımda beni oradan çıkaracak bir insanın varlığına ihtiyaç duymam da hayatımın en büyük yanılgısı oldu. Belki bu tür insanların beni çekiyor oluşu benim kötü olmamdandır kimseyi suçlamıyorum tabi . İnsanlardan uzaklaştıkça kitabı bir kurtuluş olarak görmem, beraber ağlayıp beraber üzülüp beraber acı çekeceğimiz bir kitabın varlığı beni rahatlatıyor. Bu kitap da bende öyle bir his uyandırdı. Yazılacak , anlatılacak çok şey var ama fazla uzattım yine. Kitabın içinde Antoine'i çok etkileyen ' Some of these days' şarkısını buraya bırakıp, bu kadar bulantının ardından gelen bu kusmuğu burada sonlandırıyorum. Herkesi kendi karanlığına bırakın, debelensin dursun. Bulantı hissettiğinizde bu şarkıyı dinleyin o bulantı hissi kaybolacaktır. Kitaplarla ve sevgiyle kalın. En azından kendinizi sevin. Sevilmeye değer birini bulabilirseniz ne mutlu size.. youtube.com/watch?v=SK7DtRA...
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202122,7bin okunma
··
180 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
Ellerine sağlık yine duygularını çok içten anlatmışsın. Yalnız seni çok karamsar gördüm. Bence bu tür kitaplara bir süre ara ver. Çünkü, insan okuduğu kitapların ruh haline bürünüyor. Eğlenceli kitaplar okumanın zamanı gelmiş artık :)
Turan okurunun profil resmi
Pandora'nın kutusunu açtı Sartre hocam :)) böyle kitaplar çekiyo galiba . Eğlenceli bir kitaba denk gelemedim :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.