Bilindiği üzere çocuğa, ilk dinî duygular içinde bulunduğu çevreden gelir, tıpkı ana dili gibi. Çocuk, aklını kullanma devresine gelmeden önce bunları benimser.
Taklidî İman-İstidlâlî İman
Bilindiği üzere çocuğa, ilk dinî duygular içinde bulunduğu çevreden gelir, tıpkı ana dili gibi. Çocuk, aklını kullanma devresine gelmeden önce bunları benimser. Buna
“taklidî iman” diyoruz. Erginlik çağına gelmiş, akıl yürütme yeteneğini elde etmiş, nesne ve olaylar arasında
karşılaştırma yapacak seviyeye ulaşmış her insan daha
önce öğrendiği dinî gerçekleri akıl süzgecinden geçirmeye, onların doğruluğunu yeniden tasdik edip benliğine mal etmeye mecburdur. Buna da “istidlâlî iman” diyoruz. Burada söz konusu edilen fikrî muhakemenin illâda mantık kurallarına dayalı teknik bir muhakeme (kıyas) olması gerekmez. Söz konusu edilen şey, aklı başın-
da her insanın yapabileceği basit, tabii ve olağan bir akıl
yürütmeden ibarettir. Böyle bir tefekkür işlemine tâbi
tutulmayan ve taklit seviyesinde kalan iman tabir câizse
iğreti bir inançtır; karşı görüş ve telkinlere mâruz kaldığı takdirde direnç göstermekten âcizdir. Çocukların ve gençlerin aile ile okul çevrelerinde din eğitimine tâbi tutulması iman hayatı bakımından son derece önemlidir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.