Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

138 syf.
·
Puan vermedi
“Mesele insan kalabilmekti”
Kitaptaki öykülerde anlatılanlar, yaşadığımız toplumda, yanı başımızda olagelen olaylar. Karakterlerin çoğu tanıdık. Selahattin Demirtaş görmediğimiz, göremediğimiz, görülmesi, bilinmesi istenmeyen gerçeklikleri Seher’den sonra daha da geliştirdiği fark edilen kalemiyle ustalıkla işleyerek görünür kılmış. Güçlü bir gözlem yeteneğiyle oluşturulan karakterler, inandırıcı ve doğal. Onlarla özdeşleşip iç dünyalarına, duygularına ortak olup empati kurabiliyorsunuz. Gündelik yaşam içinde rastladığımız emekçiler, haber kaynaklarında işe giderken trafik kazası sonucunda ölümlerini duyduğumuz mevsimlik işçiler, mülteciler, devrimciler, kapkaççılar… Onlara kendi penceremden bakmak anlamaya yetmiyormuş. Yazar içinden geldiği toplumun insanlarını, sorunlarını, hayallerini, özlemlerini, yaşam mücadelelerini, insanca var olabilme isteklerini biliyor; ve bunu büyük bir duyarlılıkla öykülerine yansıtmış. Kendine özgü ince, zeki mizah anlayışı gülümsetiyor, öyküdeki karakterlere içiniz ısınıyor. Okumaya başlar başlamaz beni içine alan öykülerden, en çok dokunanlardan geriye kalanlar: “Gün Olur Devran Döner” de Savcı Salim Beyi, işkencede ölen çoban Devran’ın çakmak çakmak olmuş gözlerindeki dehşeti yıllar sonra oğlunu ölümün kıyısından döndüğünde görebilir. Yüce çıkarlar gözetilerek düzenlenen sahte otopsi raporunun altına attığı imza vicdan azabına dönüşür yüreğinde. Utançtır. “Ardiye” de kışın her şeyin buz kestiği gecenin ayazında sobada yakacak odun alamadığı için soğuktan donmasına mahallede Orhan’dan başka kimsenin umursamazlığının yok ettiği küçük bir bedendir. “Direnmek Güzeldir” de sevgilinin yanında omuz omuza haksız isten çıkarmalara direnemeyip korkunun girdabında yok olup giderken onun yüzüne savrulan yolunmuş saçlarıdır. “AVM” de ailesine bakmak zorunda olan Zeynep’in her sabah şefin onur kırıcı tırnak kontrollerinde içindeki sesi bastırması, mesai saatlerinin ödenmemesine itiraz edememesiyle biriken Zeynep’in öfkesinin en sonunda arkadaşına yapılan haksızlığa boyun eğmeyip isyana dönüşmesinin gururudur. Hakların aranacağına dair umuttur. “Kobay” da bir türlü yaşadıklarından ders çıkarmayan Fikret’in dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmesini anlatan bu öyküde sanki Aziz Nesin öyküsü okuyorum hissi. “İnsan Kalabilmek” de Ege’de boğulan binlerce mülteci, Cizre’de bodrumda yananlar vardır bir de o insanların acılarına yabancı, insan olabilmeyi Bodrum’da yanmak olduğunu düşünen insanlardaki anlaşılmaz duyarsızlıktır, yürek yakan bir sorudur: bodrumda yananlara yanmayana insan denir mi? Bu öykülerdeki dramlardan gazeteye, sosyal medyaya geçin acılara farklı boyutlar eklenerek yaşanmaya devam ettiğini göreceksiniz; acılara aldırmamak bir yana sevinçten oynayıp videosunu atanlar da vardır. İnsanların acılarını duyumsayamamak acıların dinmemesine, tekrarlanmasına, çoğalmasına neden oluyor ülkemizde. Eksilense insanlık. Acılara evrensel pencereden bakmamızı sağlayabilir bu kitaptaki öyküler, belki insanlığı çoğaltırız birlikte.
Devran
DevranSelahattin Demirtaş · İletişim Yayınları · 20198,5bin okunma
·1 alıntı·
242 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.