Bedenimiz bizimle oldukça, ruhumuz ondaki hastalıkla kirletildikçe, biz hiçbir zaman isteklerimizin konusuna, yani, gerçekliğe tam olarak sahip olmayız. Gerçekten de, beden onu beslememiz gerektiği için başımıza bin türlü sıkıntı açar. Hele bir de onu hastalıklar yakalasın, işte size gerçeğe doğru yürüyüşümüzde yeni engeller. Beden içimizi sevgilerle, isteklerle, korkularla, bin türlü kuruntular, birçok havailiklerle doldurur; bunlarla öylesine doldurur ki, bir atasözünün dediği gibi, onun suçu yüzünden içimizde sağduyulu bir düşünce bile kalmaz. Peki savaşın nedeni ne? Nerden doğuyor devrimler? Elbette beden ve onun tutkuları yüzünden. Bütün savaşlar servet toplama arzusundan doğmazlar mı? Bunları açıkça, bizi gereksinimlerinin köleleri haline getiren beden yüzünden toplamak zorunda kalmıyor muyuz? Ve işte bu nedenle felsefeyi düşünecek zamanımız yok!
Ama daha kötüsü de var: eğer beden kazara bize bir boş zaman bırakır, biz de düşünmeye koyulursak, o birden araştırmalarımızın tam ortasına atılır, bizi altüst eder, şaşırtır, elimizi kolumuzu bağlar ve gerçeği anlamakta bizi güçsüz kılar! Demek, kesinlikle belli ki, eğer bir gün gerçekten bir şey bilmek istiyorsak, bedenden ayrılmamız ve kendine indirgenen ruhun asıl nesneleri incelemesi gerekir. Öyleyse tutkunu olduğumuz bu şeye -Bilgelik- ancak ölünce sahip oluruz (bu konuda akıl da uyarır bizi), ama yaşarken değil! Çünkü, eğer bedenle birlikte olduğumuz sırada bir şeyi yanlışsız bilmek olanaksız ise iki şeyden biri, ya bilginin bize sonsuzadek yasak olması, ya da onu ölümden sonra, bedenden ayrılan ruhun kendine indirgeneceği anda, elde etmemiz gerekir. Bundan dolayı bu yaşamda kalacağımız uzun süre biz ancak, bedenden uzaklaştığımız, mutlak gereksinim hali dışında, onunla her türlü ilişkiden, her türlü alışverişten vazgeçtiğimi, içimizi doğal kokuşmuşluğu ile doldurmasına asla izin vermediğimiz ve Tanrı kendisi gelip de bizi ondan kurtarasıya kadar, onun pisliğinden uzak kaldığımız ölçüde gerçeğe yaklaşıriz. Şu halde, umarım, bedenin çılgınlığından uzak ve özgür, kendimiz gibi arı nesnelerle yaşayacağız ve kendimiz olarak arı Özü tanıyacağız