Günümüzü ve gecemizi alan “yoğunluk masalı”ndan kurtulup, aktif tembellik durağından geçmeye, gerçek anlamda üretmek için varoluş sokağında yürümeye, yağmur altında ıslanmaya, dağ başlarında seyretmeye, tabiatın şifalı berrak ve temiz sularından kana kana içmeye, kaplıcalarında arınmaya, aklanıp paklanmaya ihtiyacımız var. Kuş seslerini dinlemeye, arı gibi çiçekleri koklamaya, martı olup dalgalarda uyumaya ve mavi göklerde bulutlara değin yükselmeye, uçmaya, yücelmeye ihtiyacımız var. Velhasıl kendimiz olmaya, kendi yalnızlığımızı “Hü” zikriyle giyinip bütün yükleri terk etmeye ve buluşmaya ihtiyacımız var.