Dağda olmalıydık bu yaz akşamı. Ateş dansını seyredip, karanlığın sesini dinlemeliydik. Karanlığın sesi, sessizliğin sesi... Bocekler, yarasalar ve ağaç yaprakları konuşmalıydı. Bir de ateş. Ne zaman ateş yakılsa, etrafında bir sohbet halkası kurulur. Bu sefer süküt sohbeti etsek... İçimizden Şeyh Gâlib'in Hüsn ü Aşkın'ı okur yabiliriz, ateş denizlerinden geçip aşk iksirine kavuşabiliriz. Olsun, hayallerimizle, düşlerimizle dinlemeliydik karanlığı. Sonra... Uzanıp toprağa, yıldızları saymalıydık. Hani “yıldızların titreme si"nden bahsediyor ya Atila İlhan. O titreyen yıldızlara tutunmalıydık, onlarla titremeliydik, onlarla gezinmeliydik gökyüzünde.