Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

400 syf.
5/10 puan verdi
Geçtiğimiz yılda bu kitap ya da Gülseren Budayıcıoğlu'nun baika bir kitabı önerilmişti ama burun kıvırmıştım okumam ben diye. Yıl geldi dikkat çeken iki televizyon dizisinin Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitaplarından uyarlama olduğu herkesçe bilinir oldu. Hadi dedim dizilere göz atmadan önce uyarlanan kitaplardan birini okuyayım. Hayata Dön kitabı terapiye gelen "çirkin, pis, kulakları tırmalayan rahatsız edici bir sese sahip, kaşlarının nerde başlayıp nerde bittiği belli olmayan, burnu kendinden önde giden, cılız, sıska, yoluk ve tarak görmemiş kepekli saçları olan ve acınası bir kız olan Ala" -bu ifadelerin tamamının Gülseren Budayıcıoğlu'na ait olması cidden garip geliyor bana- ile alakalı görünse de 400 sayfalık kitabın ilk 200 sayfası Gülseren Hanım ın kendisiyle alakalı, oğlu, kızı, eşi, kliniği, doktor arkadaşları, diğer danışanları ile dolu dolu geçiyor. Ala anlatılmıyor mu anlatılıyor tabi ama her bölüm özellikle Gülseren hanım ile başlayıp terapi sırasında bile çoğunlukla kendi duygu, durum değerlendirmeleri ile geçiyor. Kalan 200 sayfanın 100 sayfasına terapilerde anlattığı hikayeleri eklersek Ala'nın seansları hayat hikayesi yaşadıkları tamamı 100 sayfaya sığar. Ama kitap 400 sayfa. :) Kitabı okurken cidden çok bunaldım ama yarım bırakmak huyum olmadığı için devam ettim, Ala'nın para ile alakalı sorunu olmasaydı acaba bu başarı öyküsünü yazabilecek miydi Gülseren Hanım? Bunu düşündüm biraz, kliniğe gönderilen çiçeklerin haddi hesabı yoktu, Gülseren hanım da dile getirmiş zaten kitabında.. Ala'nın yerinde onlarca değil tek bir çiçek bile gönderemeyecek durumda olan bir hastaya da şans verilir miydi? Gerçi kitabın son bölümünde Ala'nın iyileşme yolunda attığı adımları Gülseren Hanım yine kuaföre gitmek, estetik operasyonlar geçirmek, marka kıyafetler giymek ile sınırlandırmış gibi hissettim. Ala'nın içinden ziyade kabuğunu iyileştirmeye çalışmış gibi geldi bana. Ki beni en çok sinirlendiren nokta kitabın 398. sayfasında yer alan şu cümle oldu.. "Bizim kaderimizi aslında anne babalarımız, çocukken içinde yaşadığımız o küçük toplum yazar. Özellikle de ANNELERİMİZ." Sebep? Neden özellikle anneler? Bir insanın yetişmesi, insan olabilmesi sadece annelere mi bağlı? Ruhsal bir hastalığa sahip bir anne var iken çocuğun babası gereken ilgiyi sevgiyi vermekten, eksikleri tamamlamaktan neden muaf tutuluyor acaba? Çocuğu korumak, kollamak, büyütmek, sevmek neden özellikle annelere yüklenen bir görev? Yani okudum okudum bir noktaya kadar edebi eser tadında bakmayayım, asıl konuya karaktere odaklanayım dedim ama bence bu kitapta bu iş çok zor.. Kıyaslama yapmak ve bir kitapla değerlendirmek istemiyorum ama kalan kitaplara göz atar mıyım emin değilim. Terapi odalarından gerçek yaşam hikayesi okumak isteyenlere de öncelikle Ukde kitabını okumalarını tavsiye ederim.
Hayata Dön
Hayata DönGülseren Budayıcıoğlu · Remzi Kitabevi · 202011,8bin okunma
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.