Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

790 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Miladi takvime göre 30 Eylül 1207 tarihinde doğan Mevlânâ’yı 800 yıl sonrasında bile dünyanın en önemli ve etkili kültür simgelerinden biri haline, dünya tarihinde eşine rastlanamayan bir hoşgörü ve evrensellik anıtı haline getiren şey neydi? Kim olursan ol, hangi dilde konuşursan konuş, ama “dilsizlerin dilini öğren” diyen bir şairin, yedi yüzyılı aşkın bir zaman boyunca Bosna’dan Hindistan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada yaşayan okurların yüreklerinde hep canlı kalmasını ne sağladı? Ey harfle ses arasında kokuşup kalan, sonra da Tanrı’yı dilsiz zanneden! Ne dediysem, ne söyle­diysem kendime dedim ben! Araştırmacıların son yarım yüzyılda insan olarak Mevlanâ’nın daha tarihsel geçeklere dayalı hikâyesini oluşturmaya çalışmalarına karşın henüz onun hakkında mevcut bilgilerin tümünün özenli bir şekilde incelenmesini üstlenen ol­ma­dı. Franklin Lewis’in Mevlânâ’sı her geçen gün daha da büyüyüp güçlenen bu efsanenin ve adını verdiği tarikatın arkasındaki ismi tüm yönleriyle anlatmayı amaçlıyor. Bunu yaparken de üst üste katlanan söylentilerin ve sır perdelerinin içine girmeye çalışıyor. Varlığıyla Mevlânâ’yı coşturup, yokluğuyla bir yangını ateşleyerek bir anlamda ona ses veren Şems-i Tebrizî’den, Moğol saldırısı altındaki karmaşa içindeki dönemin politik ilişkiler ağına, Sultan Veled’in ardından genişleyen bir tarikatın Osmanlı devletiyle ve genç Türkiye cumhuriyetiyle olan bağına varana dek tüm etmenleri göz önüne alıyor. Nuh da sensin, ruh da sen; açan da sen, açılan da sensin. Benim için sır kapılarında genişlemiş gönül de sensin!
Mevlana
MevlanaFranklin Lewis · Kabalcı Yayınevi · 201013 okunma
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.