Detaylandırılsa, derinine inilse iki bin beş yüz, üç bin sayfalık (belki daha fazla) kitap olurdu diye düşünüyorum Suat Derviş’in hayatı. Okurken Suat Derviş’in yaşadığı dönemi yansıtan fotoğraflar olsun istedim sayfaların arasında. Suat Derviş Nazım Hikmet’le, Suat Derviş Berlin’de, Suat Derviş ablası Hamiyet’le Paris’te…Olmadı Fosforlu Cevriye’nin kapak fotoğrafı, film afişleri…Babasının hediyesi daktiloya ne oldu acaba? Bir antikacının eline düştüyse yeni sahibi daktilonun kimin olduğunun bilincinde midir?
Ya yaşamının son gününde hastane odasında üzerine örtülen kitaba adını veren ipek sabahlık?
O günlerden bugünlere değişen ne var sorusunun cevabını arıyor insan.
Ve cevabı Osman Balcıgil kitapta veriyor;
“Ne kadar haklı olduğun değil neden yana olduğun önemli olan”