Ben seni çok sevdim Oblomov.....Tembelliğine, uyuşukluğuna, hayatı ertemene rağmen temiz kalbini, sıcacık yüreğini, kendin olmanı cok sevdim...
Her kitap yeni bir serüven, bambaşka bir yolculuk benim için.Çok keyif alarak yaptığım okumaların bitmesi çok hüzünlü oluyor.Oblomovda bunlardan biriydi.
19.yüzyılda ünlü rus yazar Gonçarov'un başyapıtı Oblomov hem trajikomik bir karakter hem de adıyla özdeşleşmiş bir insanlık durumu kazandırmış edebiyata.
Oblomov, ailesinden nasıl gördüyse öyle yetişmiş kendine münhasır bir insan.Kendi gibi tembel uşağı Zaharla birlikte atalet içinde yuvarlanan genellikle etrafındaki dost!! zannettiği ve devamlı kazık yediği insanlarla yaşamaya alışmış bir burjuva insanı aslında.
En yakın dostu çocukluk arkadaşı Ştolts onun kurtarıcısı ve hayattaki en büyük dayanağı diyebiliriz.Bu iki karakter birbirinin taban tabana zıttı.Ştolts'un bir gün Oblomov'u Olga adlı bir melekle(Oblomov'un deyimiyle) tanıştırmasıyla hayatının birazda olsa değişimine şahit olmak çok etkileyiciydi.
Ştolts'un, Oblomov'u anlattığı paragraf kitabın en can alıcı bölümüydü benim için...
Birçok zorlukla karşılaştı, donuklaştı, uyuştu, neşesi, zevki bozuldu, yaşama gücünü yitirdi.Ama yüreği hiçbir sahteliğe düşmedi, lekesiz kaldı.En çekici kötülük onu ayartamaz, hiçbir güç onu doğru yoldan çıkaramaz.Bütün kötülükler etrafını alsa,dünyanın altı üstüne gelse Oblomov kötülüğün ardından gitmez, her şeye rağmen temiz,dürüst ve iyi kalır...(Sayfa-588)
Ivan İlyiç Oblomov'un tanımı işte bu...Lütfen hemen kütüphanenizde duran bu başyapıtı Oblomovluk yapmadan elinize alın ve okumaya başlayın ne demek istediğimi anlayacaksınız...Sevgiyle ❤