Bu nasıl bir kitapmış böyle bayıldım! Dönüp dolaşıp geldiğim yer yine burası oldu. Eseri okurken de eserin yaratım sürecine ve eseri ortaya çıkarana dair ipuçları toplamak için heyecanlananlardanım, bunu ne kadar spoi yememek için yapmak istemesem de. Kitapta altını çizdiğim cümlelerin, alıntı yaptığım her bir cümlenin, kalbimden tüm bedenime sıcaklığını hissettiğim o şarkıların, hiç tanımadan bağ kurduğum o esas “dahi”lerle tanışmak için de can atıyordum kitaba başlarken. Bu kitap üzerine Fatoşla pek güzel konuştuk, incelemeyi yazdığında attığım yorumuma bakıyorum, bir de şu an okuyup bitirdikten sonra bana yaşattığı duyguya... Kitaplardan, müziklerden, sanattan her dönemden dahilerin hayatına hatta özeline -bir çeşit- tanıklık edebilmek, bu büyülü eserlerin arkasındaki sanatçıların "senin benim gibi" insanlık hâllerini okuyabilmek, esere bir başka gözle bakmak bunlar nelerdi şu an daha iyi anlıyorum. Aşkın en güzel haline bir kapı aralarıyor bu kitap resmen. İzleyicinin ötesine geçmek, düş ve düşüncelerin denizinde dalmak.... Geçtiğimiz günlerde müzik üzerine vasatlığımdan başlayarak ilerleyen bir sohbet içerisnde arkadaşımla sohbet ederken şunu fark ettim; Bir esere doğru yolculuğu sınırsız kılan büyük bir şans, eseri yaratını tanımak veya eserin yaratım sürecinde orada olmak.
Bugün, "Furuğ’un çevresinde insanlar var olmasına ama hayatta bir amacı, bir yaşama sebebi olmaması, onu hüzünlü ve yalnız bir karakter yapıyor." diyebiliyorum. Sylvia’yı, Nietzsche’yi alakasız alanlarda düşünürken ben yürüyüşe çıkma hayali kuruyorum hemen. Flaubert’i daha iyi anlayabilmek için. Bunu bilse Nazım da pek mutlu olurdu ve merak ederdi, biliyorum; onu anlamayanlar içinde Oscar Wilde’le yoldaş olsak ve sevgilisine, o gitmek yerine kalmayı seçtiği noktaya bu defa "gitsek" neler olurdu? Rimbaund’un çocukluğuna tanıklık etseydik o banliyöde; ölüm ve aşkınlığın hayatındaki yerini anlamak için Artemis'le. Evet, bunların hepsi pek mümkün değil. Neyse ki aralık kapılar var içeri bakabileceğimiz. İpuçları var dikkatle baktığımızda gördüğümüz. Pek tabii, kendi yaşanmışlıklarımız var. Bu kitap gibi, bu dahiler gibi, bu inceleme gibi, bizim birbirimizi içtenlikle tanımamız gibi. Bütün bu kalp kırıklıkları ve özlemlerden beslenen anlatılar içinde kaybolmamak, kaybolup kaybolup kendini bulmamak işten bile değil.
Çok seviyorum çok, kitaba bayıldım yeri ben de hep ayrı olacak. Kitabı bana hediyen Yeşim de dahil, ilk yorumuyla harika izlenim kazandıran sen, yorumuyla okumak için daha da yüreklendiren, heveslendiren Fatoş’um. Hayatımdaki kadınlar ne harikalar. Ben ne şanslıyım. Söyleyeceklerim bu kadar matmazel biraz fazla konuşmuşum. :)❤️