Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

GASPIRALI İSMAİL BEY'İN ESERLERİ Gaspıralı İsmail Bey'in genel olarak bütün eserleri küçük hacimli olmasma rağmen, bu eserler, ihtiva ettikleri konu ve gaye bakımından son derece önem taşımaktadır. Gaspıralı İsmail Bey'in ilmi mahiyette hiçbir eseri mevcut değildir. Fransızca'yı ve Rusça'yı ana dili gibi konuşan, Avrupa medeniyetinin bütün inceliklerine ve Türk tarihine ve Türk kültürüne yakından vakıf olan İsmail Bey, bu özellikleri ile bir ilim adamında olması gereken bütün meziyetlere sahipti. Lâkin İsmail Beyin hedefi, belli bir aydın zümresine değil, cehalete ve taassubun içine gömülen bir millete seslenmekti, fikrini ilmini bir millete aktarmaktı. Gaspıralı İsmail Bey'in ilk tetkik eseri, 1874 yılında İstanbul'da basılmış olan "Avrupa Medeniyetine bir Nazar-ı Muvazenedir. 29 sahifelik küçük; fakat, fikir ve anlam ifadesi bakımından değeri son derece büyük olan bu kitabı; Gaspıralı İsmail Bey, Avrupa'dan edindiği intibâlarından ve tetkiklerinden istifade ederek yazmıştır. İsmail Bey bu eserinde; Avrupa Medeniyetinin sosyal neticelerini tahlil etmektedir. Dış görünüş itibarı ile göz kamaştıran Avrupa medeniyetinin insanlara ne kazandırdığını, iğneli bir dille ortaya koyan İsmail Bey, saraylarda oturanlarla, mahzenlerde geceleyenleri; zenginlik içinde yüzen asilzade konteslerle; vücudunu satarak karnını doyuran kadınları görüyor ve iğneli bir dille mukayesesini yapıyor. Sözlerine devamla İsmail Bey şöyle diyor: "Avrupa medeniyetinin dışına bakar ve maişetin içyüzüne dikkat etmezsek bir şey anlayamayız, ancak kudretlerine, akıllarına şaşıp kalırız... Roçilt gibi onbeş adamın milyonlarla servetine mi taaccüp edelim, onbeşmilyon ahalinin ölümlük iki arşın toprağı olmadığına mı şaşalım? Londralı bir leydinin, bir Paris hanımının terbiye, letafet ve nezaketine mi hayran olalım; Londra ve Paris sokaklarında vücut ve ırzını müzayede etmekte olan 150.000 fahişe kadınlara mı dikkat edelim? Bir ineklerinin, bizim on inek kadar süt verdiğini mi tahsin kılalım; yüzde doksandokuzunun bir ineğe sahip olamadıklarından mı ibret alalım." Eserden de anlaşılacağı üzere Avrupa medeniyeti, bir zümrenin rahatlığını, mutluluğunu ve zenginliğini ebedi kılmak için gelişmiştir. Halkın umumu açtır, sefildir, perişandır. Bu ufak hacimli eser, Türk aydınlarında Avrupa'ya karşı aşırı hayranlığın ve dolayısıyla buradan gelişen aşağılık kompleksinin doğmasını önlemiştir. Gaspıralı İsmail Bey'in diğer bir önemli eseri de "Rusya Müslümanları"dır. İsmail Bey, Rusça yazıp, Kırım'ın merkez idaresi Akmescit (Simferepol) şehrinde çıkan "Tavride" gazetesinde tefrika olarak neşrettiği makalelerin hepsine "Ruskoye Müslümansto" (Rusya Müslümanları) unvanını vermiştir. Bu makaleler, Gaspıralı'mn o zamanda yani 1881 senesinde taşıdığı fikirleri, kerdi kendine koyduğu meseleleri, vâsıl olduğu kararları açık bildirdiği gibi, müstakbel hayat fikriyesinde bir nevi programı mahiyetindedir. Bu cihetle İsmail Bey'i anlamak için tamamı 45 sahifelik bir risale teşkil eden bu küçük eser, büyük kıymeti haiz bir vesikadır. Bu eserden açık olarak anlıyoruz ki, İsmail Bey bir milliyetçidir. İsmail Bey, mensup olduğu milleti, yalnız Kırımlılar olarak almıyor; "Türk-Tatar" namı ile anılan kavimlerin tamamım kendi milleti sayıyor. Bu cihetle İsmail Bey'i bu andan itibaren "Bütün Türkçü" addetmekte hata yoktur. Gaspıralı İsmail Bey bu eserde: "Rus hâkimiyetinin, Türk dünyasına hiçbir fayda temin etmediğine, bilâkis Türkler'in Ruslaştırılmak istendiğine, maarifin, dilin perişan edildiğine" işaret etmektedir. "Ak toprağa" göç meselesinde bütün suçu Çar hükümetlerine bulan İsmail Bey, maarif meselesine de değinerek şöyle devam etmektedir: "Büyük bir teessüfle şurasını da kaydedeyim ki Rus hakimiyeti Türk halkının ilim menbaı olan mekteplerini de mahvuperişan etti. Bana kalırsa vaktiyle Rus milletini taht-ı idaresine almış olan Tatar hâkimiyeti, Rus milletini birçok muzır ecnebi tesirlerinden vikaye ederek ona kuvvet verdi ve Rus birliği mefkuresinin temellerini attı." Gaspıralı İsmail Bey, Rus hakimiyetinin, Rusya Müslümanlarına birçok kazançlar temin ettiğini iddia eden Rus misyonerlerine şöyle cevap veriyor: "Rusya devletinin doğu milletlerini medenileştirmek için çok ciddi işler yaptığına dair son vakitlerde çok yazılmakta ve söylenmektedir. İyi, fakat bu medeniyet işleri neden ibarettir? Kadılar yerine uzeyt naçalnikleri, naipler yerine pristavlar, beylikler yerine vilâyet ve eyaletler, ipek cüppeler yerine zadegân yakalıkları idame etmekle mi medeniyet yapılır?" "Rusya Müslümanları", milliyetçilik nokta-i azarından gayet mühim bir hali müşahade ve bu münasebetle yine aynı ehemmiyette bir meseleyi ortaya koyar: "Asya ve Avrupa'nın bir kısmında yaşayan büyük bir millet: Türk-Tatar milleti var. Bu millet, parça parça, dağınık zayıf, bu millet diğer milletlere nispeten ilim ve marifetçe, servet ve medeniyetçe pek geride kalmış; böyle devam ederse tabiat kanunlarına göre "sen-ben" kavgasından düşen milletler mahvolacaktır, başlıca milletler tarafından yutulacaktır. Gaspıralı İsmail Bey'in "Rusya Müslümanları" eserinde çıkarmak istediği önemli bir sonuç da şudur: "Türk-Tatarlar, kendi mektep ve medreselerinde kendi dilleri ile Avrupa ilim ve muhalifini, hüner ve sanayiini öğrenmelidirler. Yalnız mektep ve medreselerle iktifa olunmayarak, kendi dillerinde kitaplar, risaleler, mecmualar ve gazeteler yazılıp neşrolunmalıdır. Hâsılı millî bir Türk-Tatar edebiyatı (geniş manası ile) vücûda gelmelidir." Gaspıralı İsmail Bey, "Rusya Müslümanları eseri ile Ruslar'ı ürkütmemek için çok maharetle yazmak istemişse de bazı Rus tenkitçileri bu eserde bütün Müslüman Türkleri Batı medeniyeti ile kuvvetlendirerek birleşmiş bir siyasî heyet meydana getirmek ve bu suretle Rusya Devleti başına büyük bir bela açmak yani "Bütün Türklük" yapmak gayesi gizli olduğunu bulup göstermeye çalışmışlardı. Görüldüğü gibi 1881 yılında, panslavizmin bütün Çarlık Rusyası'nı etkisi altına aldığı bir zamanda ve sıkı bir sansür altında bu eseri neşretmenin emsalsiz bir cesaretin örneği olduğunu kabul etmek gerekir. Gaspıralı İsmail Bey, 1900 yılında eski Türk ulemasından malumat veren; "Türkistan Ulemâsı" adlı bir risale yayınlamıştır. Bu risalenin esas gayesi; Türk Milletini "Cahil ve barbar" göstermeye çalışan Rus misyonerlerinin oyunlarını bozmaktı. İsmail Bey, bu eserin girişinde maksadını şöyle açıklıyordu: "Türk Milletinin istidadı tabiîsi ve ulûmu fûnuna hizmetleri görülsün ve biz de bunları göze ve ya da alalım da tahsili kemalattan korkmalıyım. Kendimizi yalnız atlı, çapkın ve baskıncı zannedip de ilim ve kemalât meydanında yersiz, orunsuz addetmiyelim." 1901 yılında, "Mebadii Temeddünü İslâmiyanı Rus" adlı bir risale yayınlayan İsmail Bey, bu risalede, Rusya Türkleri'nin gelişme yolunda attıkları adımlarda hizmetleri, yardımları dokunanları tanıtmakta, onları hürmetle anmaktadır. Gaspıralı İsmail Bey, 1906 yılında; Rusya Türkleri'nden yetişmiş ulema ve ilim adamlarının biyografilerini' topladığı "Akgül Destesi" 1991 yılında; "Rusya'da Milli Türk Mekteplerinin Islahı ve Usûl-ü Setiyenin İntişarı" adlı risaleleri yayınlanmıştır. Gaspıralı İsmail Bey'in ayrıca edebi eserleri de vardır. Bunlar genellikle "Tercüman"da tefrika halinde basılmış olan ve okuyucuya milli-dinî ruh ve heyecan verebilme gayesi ile yazmış olduğu hikayelerdir. Bu hikayelerin en önemlileri; "Arslan Kız", "Kadınlar Ülkesi", "Darûlrahat Müslümanları", "Gündoğdu" vs. idi. Bu hikayelerden "Darûlrahat Müslümanları", İslamiyet'in ilerlemeye mani olmadığını ispat ve bu esasa dayanılarak kurulacak bir cemiyetin gerek ahlaken ve gerekse sosyal tezatlara ve haksızlıklara mahal bırakmaması ile Avrupa cemiyetlerine yetişeceğini meydana koymak gayesi ile yazılmıştır. 1895 yılında "Tercüman"da tefrika olarak basılmaya başlanan bu hikaye sonra da kitap halinde çıkarılmıştır. 1906 yılında basılmış olan "Gündoğdu" hikayesinde; "Her sınıfın iyi cihetlerini ve uygunsuz hallerini görüp, öğrenip millî zaafın neden ibaret ve milletin neye muhtaç olduğunu anlamalı" diyen İsmail Bey, bu hikayesinde 1875'den 1878'e kadar araştırmalarda geçen üç senede edindiği tecrübeleri anlatmaktadır. Görüldüğü gibi Gaspıralı İsmail Bey, her şeyini olduğu gibi edebi yönünü de inandığı dava yolunda ustalıkla kullanmayı bilmiştir.
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.