Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

136 syf.
2/10 puan verdi
Genç Adamla Yaşlı Adamın muhabbetiyle başlıyor, muhabbet, kitap ve süreç boyunca devam ediyor. Yani genç adam kitapta, soruları olan, doğruyu arayan, tam da bizim Tevhid Ocağı'nda anlatmaya çalıştığımız, doğruların anlatılması gerektiği, doğrularla bir hayat nizamnamesi kendisine çizmesi gerektiği o karakterin karşısına, yaşlı bir amcamız oturuyor ve amcamız genç arkadaşımıza yol gösteriyor. Bakalım nasıl bir yol çizmiş kendisine? Efendim Genç Adam şöyle diyor "Performansı kişisel deği. İnşa etme kanunlarının sonucu. Ayarlandığı şeyleri yapması bir değer olamaz. Onları yapıp yapmama konusunda söz hakkı yok." diyerek özgürlüklerinin kısıtlandığını beyan ediyor. Sonra konu konu Yaşlı Adam kişisel değerlerden başlamak üzere genç kardeşimizi yetiştirmeye başlıyor. Diyor ki "Tanrılar dışında kimse" dikkat "Tanrılar" "dışında kimse dışardan gelmemiş bir düşünceye sahip olmadı. Adem muhtemelen zeki biriydi, fakat kafasının içi dışarıdan gelenlerle dolana kadar bu ona fayda sağlamadı, en küçücük şeyi bile üstün körü icat etmeyi başaramadı.". "Yani" diyor "bir makine tasarladı Tanrılar" bakın "Tanrı" değil, dikkat, "Tanrılar"! Niye ondan bahsediyor? Birazdan gelecek. Dinlerin bir safsata olduğunu anlatmaya başlayacak bize Mark Twain."Dolayısıyla" diyor "Adem bir makine gibi tasarlanmış durumda. Ne varsa kendi menfaatleri için yaşayacak." Devam edelim. Bakalım nasıl bir şey? Kendi onayını güvenceye almaktan bahsederken şöyle ifade ediyor. Şimdi diyor ki "Yolda giderken birisine, bir kadıncağıza yardımcı olsan bu" diyor "insanın kendi kişisel menfaati değil ki." diyor Genç Adam, "karşısındakine yardım etme duygusudur." diyor . Hani bizim Milli Eğitim Bakanlığı da yardım etmenin ne kadar ehemmiyetli bir şey olduğunu çocuklarımıza öğretecek ya, bunu yaparken de onun akıllarına bir şeyler girsin diye, Tom Sawyer'in Maceraları'ndan tutun biz o 100 Temel Eseri şimdi bir elekten geçireceğiz. Bakalım yüzde kaçı elimizde kalacak. Bu da diyor ki "Eve dönerken ruhsal durumun nasıldı?". Yardım etmişti sokaktaki kalmış olan kadına, iyilik yapmıştı, "Bu menfaat değil ki" diyor. O da cevap veriyor, "Yalnızca" diyor "fedakarlık yapanların anlayabileceği bir neşe içindeydi. Kalbi mutlulukla atıyordu, fırtınanın farkında bile değildi." "Bu yatırımı yapmasındaki gerçek nedeni bulmaya çalışalım" diyor Yaşlı Adam, yardımcı da olmaya çalışan, böyle birazda hani şey var Türk filimlerinde kötü karakterin kendini iyi gösterme çabalarını da görüyoruz Yaşlı Amca'da. "En başta" diyor "ızdırap içideki yaşlı suratın ona verdiği acıya dayanamadı. Yani bu iyi adam, kendi acısını düşünüyordu.". Sokakta bir fakir gördünüz, ona yardım etme sebebiniz onun acısının sizi rahatsız ediyor olmasındanmış. Hani kötü canınızı sıkan bir film gibiymiş çünkü o. O manaya getiriyor. "Özetlemek gerekirse"diyor "kalbindeki keskin acıdan kurtulma özgürlüğü satın aldı, vicdan azabından işkencesinden sıyrılma özgürlüğü satın aldı, tüm gece sürecek aralıksız uyku satın aldı..." diyor. Yani iyilik yapmak insanın kendisini düşünmesi adınadır. Ama salt bir düşünce, tamamen kendi menfaati. "Kanun" diyor "şöyledir, aklında tut. Bir insan", "Kanun şöyle, bir insan beşiğinden mezara kadar asla, ilk ve en önemli amacı, kendi iç huzuru ve ruhsal rahatlığı olmayan tek bir şey bile yapmaz.". "Ne varsa" diyor "herkes kendisi için yaşar yada yaşamalıdır" onu da öğretecek. Farkıda mısınız? Artık okullarıızdaki çocuklarımızın birbirleriyle paylaşma duygusu çoktan gitmeye başladı. Nelerle mi oldu bunlar? Tom Sawyer'in Maceraları'yla. Mesela bir tanesi bu oldu yani tek başına değil tabi. "Asil bir tutku olan ülke sevgisi" diyor Genç Adam "vatanseverlik","Ona ne diyeceksin? Hadi bakalım askerler gidiyorlar, Mehmetçik'imiz koşturuyor, şehit düşüyor, gazi oluyor". "O zaman" diyor "belki barıştan daha fazla sevdiği bir şey var. O da komşularının ve toplumun onayını almak ve belki acıdan daha fazla korktuğu bir şey var. Komşularının ve toplumun kınaması.". Tam bir psikopat "Hedefinde bu amaca ulaşmak olmayan bir eyleme ne zorlanabilir, ne de ikna edilebeilir." diyor. "Dolayısıyla dinlerin ikna çabası, emir bütün bunlar" diyor "hikaye". "Seni zaten böyle yetiştirdiler ve sen zaten menfaat için yaşayan bir makinesin" Genç Adam soruyor, "Her zaman ruh tatmin edici nedenler mi olmalı" diyor. Yaşlı Adam diyor ki "Başka nedenler yok ki". "Bir kişi" diyor Genç Adam "bir çocuğu yanan binadan kurtarmak için kendi hayatını feda ettiğinde peki, ona ne diyeceksin?" diyor, Yaşlı Adam diyor ki "Bunu yapıyorsa yapısının kanunları öyle demektir. Çocuğu o tehlikeli durumda görmeye dayanamıyor. O noktada bile" diyor "kendisi için bunu yapmaktadır.". Akıl sağlığından şüphe etmekteyiz Martk Twain'in. Anne sevgisini soruyor Genç Adam. Bakın artık ailede böyle en kıymetli, kimsenin, müslüman kafir, herkesin o rahmeti, o muhabbeti adlandırdığı anne kelimesi, baba kelimesi ile beraber gidiyoruz. Diyor ki "O da" diyor "kanunun mutlak kölesi. Anne çocuğunu giydirmek için çıplak gezer, yemek yiyebilsin diye aç kalır, acıdan kurtarmak için işkenceyi göze alır, o yaşayabilsin diye ölür. Bu fedakarlığı yapmaktan güçlü bir zevk duyar, bunu o ödül için yapar.". Yani "O da" diyor "anne çocuğunu sevdiği için değil ha, o da" diyor "menfaati için yapar. Çünkü bundan zevk duyar.". Psikopati. "Senin bu felsefen gerçekten şeytani" diyor Genç Adam. Teşekkürler, Mark Twain de bunu böyle adlandırıyor. Ama şimdi tam da bu soruları soruyor, öyle güzel gol atmaya kalkıyor ki "Felsefe değil, bu bir gerçek.". "Benim anlattığım" diyor "gerçek". Bundan öncekiler... "Onlar" diyor "felsefe". Hem felsefenin ne berbat salak bir şey olduğunu bize anlatıyor, yetmedi, "gerçeği bu" diyerek kendisi felsefe yapıyor. Ve yetmedi "Dinin bunu insanlara dayattığını ve bir şekilde bizim de kabul ettiğimizi" iddia ediyor. Ve bir makinenin bir şeyi kabul etmesinin nasıl bir şey olduğunu da bu kitapta anlatamadığı için, Mark Twain baştan sona saçmalıyor. Hayır sever insanları soruyor Genç Adam. Cevap veriyor "Başkalarını mutlu görmek onları mutlu ediyor.". " 'Görev, görev içindir' deyişi hakkında ne diyorsun" diyor Genç Adam. "Onun nedeni" diyor "ihmal edilmelerinin insanı rahatsız ediecek olmasıdır. İnsan tek bir görev yerine getirir. O da ruhunu tatmin ederek kendi kendini kabul edecek duruma gelme görevidir.". "İnsan fedakarlık ediyormuş gibi yapar, fakat kelimenin gerçek anlamıyla böyle bir şey yoktur ve asla da var olmamıştır." diye ulu da bir laf çakıyor. "O zaman" diyor Genç Adam " görünüşe bakılırsa, iyisiyle kötüsüyle tüm insanlar, hayatlarını vicdanlarını tatmin etmeye kalkıyorlar" dediğinde, artık zokayı yemiş bir Genç Adam olarak. Yaşlı Adam cevap veriyor, "Evet" diyor "bu onun için yeterince uygun bir isim. Vicdan. Bağımsız Hükümdarı. Bir kişinin içindeki çüretkar ve mutlak Kral, insanın efendisi.". Ama biz pek çok yerde beyan ettiğimiz üzere "Vicdan imanidir. İman yoksa vicdan yoktur. Duyulan sesler nefistendir.". "Şuna." diyor "Biz yanıltıcı isimler verdiğimiz bazı niteliklerle kendimizi etiketledik. Sevgi, nefret, hayırseverlik, merhamet, cimrilik, cömertlik vesaire", "Geç" diyor "bunları, hepsi birer etiket". "Ne gibi? İnstagram'daki gibi.". "Destekleyici Örnekler" bölümüne geçiyor. Dersimiz yavaş yavaş üst kademelere doğru devam edecek. "Ne senin" diyor Yaşlı Adam "ne benim, ne de herhangi birinin, kendi aklından asla fikir oluşturmadığı düşücesini sana aşılamaya çalışacağım. Fikir dile getiren kişi her zaman ikinci el bir fikri dile getiriyordur.". Burada kısmen beyan ediyoruz. Demek ki doğru kabul edebiliriz. Çünkü Mark Twain de kendisinden önceki o satanist anlayışın, daha doğrusu o materyalizm anlayışının, satanizmin köküne gitseniz yine o materyalizmden önemli bir parçayı bulacaksınız. Materyalizmin hani hikayesi bu diyebilirim. Hani bir genç adam bana dese ki "Abi ben materyalizmi nedir, anlamadım", "al, bunu al. Bu materyalizm". Kim okutuyor bunu okullarımızda? Bu ismin kitaplarını Milli Eğitim Bakanlığı'mız okutuyor. Niye? E çünkü Türkçe'de ilk kez daha yeni çevirildi ya, ahanda ondan işte. "Hiç kimse asla kendini feda etmez. Bunun hiçbir yerde kayıt altına alınmış bir örneği yok. İnsanın İçsel Öğretisi" onlar büyük harfle yazılıyor, çünkü kendi benliğinin üstünlüğünün vicdan ile mümkün olduğu beyan ediliyor. Kölesinden geçici ya da kalıcı bir şey istediğinde, o şey yerine getirilecektir ve getirilmek zorundadır." diyerek Mark Twain açık açık fikrini beyan ediyor. Niye bu tarihe kadar Türkçe'ye çevirilmemiş? O da bizim tarafımızdan merak ediliyor. "Çok Presbiteryen gördüm seni." hani dini muharref ederek yeni mezhepler oluşturdu ya Hristiyanlar, son yüzyılda, ondan bahsediyor, son aydınlanma çağından itibaren adım adım. "Nasıl oldu da" diyor "bağımsız kliseleri olan Protestanlar yerine Presbiteryenler oldular". Sonra tek tek bakın burada dinleri sayıyor, sayfayı çeviriyoruz, gol geliyor. "Kendi soruna cevap verebilirsin." diyor. Diyor ki "Mezhepler listesi, çalışmalar, araştırmalar ya da aydınlanma arayışları kaydı değildir. Genel olarak ve alay edercesine bağlantıların ne yapabileceğini gösterir. Eğer kişinin milliyetini bilirsen dini inancını da ufak yanılma payıyla tahmin edebilirsin.". "Siyasi görüşünüe nasıl vardığını, aydınlanma için ne çeşit gazeteler okuyup hanhilerinden özenle kaçındığını öğrenirsin.". "Etraftan her zaman gerçeği arayan insanlarla ilgili şeyler duyuyoruz. Ben, o tür birini hiç görmedim. Sanırım aslında hiç yaşamadı. Fakat ciddi ciddi Gerçek Arayıcıların (kalıcı olan) olduklarını düşünen pek çok insan gördüm. Özenle, ısrarla, dikkatle, itinayla, derinlemesine, mükemmel dürüstlükte" diyerek, bu "Tekrarlama Metodolojisi"dir, psikolojide kafaya kazıyabilmek için, "ve iyi ayarlanmış muhakeme gücüyle ayarladılar.". Şunu demek istiyor, özet şuraya geliyoruz, "İnsanın, hiçbir zaman dış etkenlerin onu yarattığından fazlasıdır" diyerek dış etkenlerin en önemlisinin din olduğunu, dinin de insanın okuduklarıyla gelişebildiklerini, İslam Dinini tanımadığı için Mark Twain, diğer dinlerde böyle gördü çünkü hakikat doğru söylüyor. bir taraftan da bizi şu anlamda destekliyor, "Ey gençler, ne okuduğunuzu bilin. Okuduğunuzu derinlemesine bilin, yazarlarını iyi tanıyın. Çünkü onların da söylediği söz şu: Biz sizi ahanda böyle kandırıyoruz" kendi kendini anlatmış. "Ya hayatın cilveleri sonucu umutsuzca kötü bir noktada kalırsa." diyor o Genç İnsan, "Ben bu noktada kalırsam ne olacak?". "Bazen" diyor "ufacık, tesadüfi bir şey" e hani makineydik biz , ama tesadüf girdi şimdi araya. Niye? Çünkü sistem çürük. "Tesadüfi bir şeyin ona başlatıcı dürtüyü sağlayıp, yeni fikirlerle başka yola geçmesine sebep olabilir" diyor. "Sen yolda olmaya, değiştirmeye çalışmaya devam et". "Her şey o kişinin hayat tarzının tamamen değiştimesiyle sonuçlanır.". Aynen biz bunu yaşamadık mı? Bu kitap 1900'lü yıllarda yazılmış. Yanlış anlamayın 100 yılın üzerinde bir kitap var elimizde. Bu kitap tam da bize yaşadığımız süreci anlatıyor. Materyalizm'den adım adım adım geldiğimiz bu süreç şimdi kişiselleşmiş din algısı üzerinden bir hayata dönüşüyor ve okuduklarımızla bunun gerçekleşebileceğini adam 1905'te 1910'da taahhüt ediyor, yerine de getiriyor. "Nedir o?" diyor Genç Adam. "İnsanlar için tuzak kurmak sadece. Yem olarak yüksek ideallere doğru başlatıcı dürtülerin kullanıldığı bir tuzak." kendisinden bahsetmesini bekliyoruz. Cevap geliyor. "Dini broşür dağıtanların yaptığı budur."."Ben yapmıyorum ha bak ama dünü broşür dağıtanlar bunu yapıyor". "Misyonerlerin yaptığı budur. Hükümetlerin yapması gereken budur.". Çocukların önüne 100 Temel Eser'i koyar sonra onları okurken biz onları adım adım adım bu kitapta anlattığımız makineye çeviririz. Ve dahi makine olarak kabul ettiğimiz için istediğimiz rölantide, istediğimiz devirde, istediğimiz zaman dilimi ve istediğimiz şey için, istediğimiz şeyleri üretmek üzerine, öyle yaşaması için yetiştiriceğiz diyor. Hiç üstü kapalı bir şey yok, bak komplo teorisi değil, adam kendisi ne yapacağını bizzatihi söylüyor. Ve yine başa dönüyorum. Bizim Milli Eğitim Bakanlığı diyor ki "gel, buyur, yap, milyonlarca talebemin odasını açıyorum sana, zihini veriyorum sana. Al, istediğin gibi yoğurabilirsin.". Bir Milli Eğitim Bakanlığı. "İnsanın sezgisel olarak iyi kötüye ayırma algısıyla donatıldığı doktirinine inanıyor musunuz?" diyor. Cevap veriyor, "Adem" diyor "bunu yapamıyor". Yorum yapmaya hiç gerek yok, size kalmış. "Hayır." diyor Yaşlı Adam "Bence hiçbir türden sezgiye sahip değil. Tüm fikirleriyle izlenimlerini dışarıdan alıyor. Tanrı" diyor "yüklemiş veya etrafı yüklemiş. Dinle yüklemişler diyor ona." "Sen kendi sinir bozucu görüşlerini nereden edindin?" o kadar güzel çalışıyor ki bak. "Evet" diyor bak "Kitabı okuyan adam, genç kardeşim, şu an okudukların senin de sinirlerini bozmaya başlamıştır. Kabullenemeyeceksin bunları." ama bak yavaş yavaş. "Tanrının duası gereği dürüst bir insan yaratacağına inanmıyor musun sen?","Çok dürüst olmayan, namussuz bir adam tipindeb bahsediyorsun " diyor. Cevap veriyor, "İnanıyorum. Bunu yapabileceğini biliyorum, ama zamanında hiç yapmadığını da biliyorum.". Ne yaptı? Cenabı Hakk'ın insanı namussuz bir hayat üzerine yarattığını, yine Rabb'imizin üzerine iftira ederek, ama onu kabul ediyormuş gibi yaptı. Yani yaratıcıyı, Cenabı Hakk'ı, onun için her neyse, ne olmamasını istiyorsa onları atfedip önümüze sürdü. Bugün sokaklara çıktığınızda gençler şey demiyor mu, "İşte yaratıcı bizi bu hale getirdi. Her şeyi o yarattıysa madem bizi mahvetti, perişan etti. Lütfen Tevhid Ocağı, Kader Dergisi okuyun. "Tanrı, kişiyi içindeki dürüst ve dürüst olmayanlar olasılıklarla yaratıp orada durur." diyor. Ne oldu? Şimdi deizm oldu. Materyalizm'in Deizm'e olan ilişkisinden doğdu. Tembihler veriyor. Bildiğin tarikat kurmuş amca. "İdeallerinizi davranışlarınızdan aldığınız en büyük zevki alacağınız zirveye doğru özenle yukarı, daha yükarı eğitin ki bu hem sizi memnun edip hem de komşularınıza ve topluma yarar sağlasın." "Bu" diyor "yeni bir öğreti mi?". "Yok" diyor "Hayır.". "Tüm büyük dinler, tüm büyük İncil'ler", "On Bin Yıldız" derken bunu öğretiyorlar. "Ben bunu şimdi kendi istediğim şekle çevireceğim, ya da sen o dogmalardan kurtulacaksın" ki bilim dünyasının bize anlattığı dogmalar, İslam dünyasının bize anlattığı o kıssalardan hani materyalist matematikle de Allah korusun ele almaya kalksanınz haşa inanın bana bilim dünyası çok daha, çok daha ve çok daha dogmatik. "İlk önce başkaları için iyilik yapmanı, görevlerini ilk önce görev uğruna yapmanı, fedakarlıkta bulunmanı isterler." diyor. "Fedakarlık yapma." . E sizin çocuklar ne oldu şimdi bakın, fedakarlık yapmıyorlar. Artık anneler çocuklarına "hadi git ekmek almaya" diyemiyorlar, "sen gidip alsana" diyor "anne", "al al, babam yoldan gelirken alır" demiyor mu, aynen böyle? "Tüm" diyor "tembihinde mantıklı ve tutarlı olarak asli pozisyona sadık kalıyorum. İçsel Efendinin ihtiyaçlarını birinci sıraya yerleştirip orada tutuyorum.". "Kendim" diyor "birinci". "Hayır işini bu eylemin bana büyük zev vereceğini bildiğim için yaptım. Üstelik Sali'nin dokunaklı minnettarlığı ve sevinci bunu artıracak" diyerek anlattığı hikayelerle de bu ana olan şeyini pekiştirmeye devam ediyor. "Gerçekten..." diyor Genç Adam "ya. İnsanın makine olduğunu mu düşünüyorsun?". Cevap :"Evet." diyor. "Biz bu makineyi elimize alacağız. Biraz önce anlattığım unsurları yapacağız." "Şüphe götürmez şekilde insanı harekete geçiren tek bir dürtü olduğunun farkına vardım."diyor. "Kişinin aslında yalnızca bir makine olduğunu, yaptığı hiçbir şey üzerinde kişisel değer iddia etmediği hakkına sahip olmadığını algıladım. Geri kalan günlerim bu değerli varlığımı cilalayarak, destekleyerek ve yamalayarak harcanacak. Sorgulayan bir argüman yada zarar verebilecek bir gerçeğin yaklaştığını gördüğümde de başımı diğer yöne çevirecem.". "Ben" diyor "böyle tercih ediyorum. Mücadele etmeden akışına bırakacağım". Gençler arasında çok yaygın değil mi şimdi? "Nasılsın güzel kardeşim? Var mı bir sıkıntın?", "Yok yok. Akışına bıraktım". Keşke bıraksaydın. Hani aktığın şey ne? Lağım suyuna mı bıraktın, bir pınarda mı akışına bıraktın? "İç güdü" diyor "nedir?". "Kutsal alışkanlığını hiç düşünmeden ve mekanik olarak kullanılmasıdır." "Alışkanlığı ne oluşturdu" diyor "peki o zaman". "Bunu ilk hayvan başlattı. Kalıtım yoluyla da onun soyundan gelenlere de geçti." Efendim daha var da, vallahi bana bu cümle yetti. Bunu ilk hayvan başlattı, kalıtım yoluyla da onun soyundan gelenlere de geçti. Hangi başlatan bu kitap yazarının diğer kitabını çocuklarımıza okuttuysa ona da sorumuz şu "What Is Man?". youtu.be/FzrmG-qbxKE
İnsan Nedir?
İnsan Nedir?Mark Twain · Dedalus Kitap · 201815bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
638 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.