Geçen gün banyo günüydü. Gardiyanlar tutukluları gruplar
halinde avluya götürdü, giysilerini çıkarmalarını söylediler ve
hortumla yıkadılar onları.
Pis pis kahkahalar atarak, ısrarla
onun beyaz bedenine sıktılar suyu. Beyazlığına güldüklerini
anlayınca, rezilce bir aşağılık duygusuna kapıldı. Çıplaklık utanç
vericiydi.
Nitekim cılızlıktan kaburga kemikleri görünen çıplak
bedeni başka insanlara gösterilecek nitelikte değildi. Göstermek
isteyeceği bir tek yeri bile yoktu. Gardiyanlardan biri, kasten
makatına sıkıyordu suyu; müstehcen dürtüler içinde olduğuna
şüphe yoktu. Güya meşru bir gerekçesi vardı, orasının bedenin en
kirli yeri olduğunu söylüyor (daha doğrusu sen gardiyanın söy-
lediklerini bu şekilde yorumlamıştın) ve sıkıyordu suyu!
Tazyikli suyun o dayanılmaz gücü. İnsanın canını biraz acıtıyordu,
ama zevkli de bir şeydi.
Hatta burada kaldığı süre içinde en çok zevk aldığı şey buydu.
İnsanın yıkanması hoş bir şeydi.