Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Modern çeşitlerin piyasaya çıkmasının ardından binlerce yıllık pek çok tohum çeşidi 30-40 yıl içinde yok oldu. Dünyadaki 27 yabani buğday türünden 20’sinin gen kaynağı olan Türkiye’de, 1960 yılında ekilen buğdayın yüzde 100’ü yerel çeşitlerden oluşuyordu. 1990 yılında bu sayı yüzde 69’a geriledi. Günümüzde ise Türkiye’de ekilen buğday çeşitlerinden en fazla yüzde 3,5’unun yerel çeşitler olduğu tahmin ediliyor. Dünyada da durum çok farklı değil. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verileri, Çin’de 1949 yılında yaklaşık 10 bin buğday çeşidi varken, bu sayının 1970’lerde bin çeşide gerilediğine dikkat çekiyor. ABD’de lahana çeşitlerinin yüzde 95’i, mısır çeşitlerinin yüzde 91’i, domates çeşitlerinin yüzde 81’i kayboldu. Günümüzde atalık ve yerel çeşitlerin öneminin farkına varan pek çok çiftçi, aktivist, balkon bahçecisi ve kent bostanı gönüllüsü bu tohumların peşine düşüyor ve bulduğunu ekiyor. Çanakkale- Bayramiç’in Yeniköy yerleşiminde yerel tohumlarla çiftçilik yapan Mustafa Alper Ülgen, civar köylerde bıkıp usanmadan yaptığı araştırmaların sonucunda bulduğu tohumları ekerek çoğaltıyor. Bugüne kadar 40 buğday, 60 biber, 11 domates, 5 patlıcan, 4 patates ve diğer sebze çeşitleriyle birlikte 200 çeşit tohum derleyen Ülgen, “yerel tohum aramak, samanlıkta iğne aramak gibi, yaşadığınız bölgeye uyum sağlamadan yerel tohumlara ulaşmak pek mümkün değil” diyor. Ülgen, atalık tohumlarla birlikte küçük çiftçiliğin de giderek yok olduğuna dikkat çekiyor.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.