Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

222 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Biraz araştırma yaparak yazıma bazı eklemeler yaptım.İzlediğim belgeselden alıntılarım var. İyi okumalar. (spoiler olabilir) "(...) Selahattin bey doktorlardan eşinin tamamen iyileştiği, taburcu edilebilir haberini aldıktan bir hafta sonra gitmeye hazırlanırken, öldü. Annesine öfkelenmişti Sabahattin Ali. Babasının ölümünden açıkça annesini sorumlu tutuyordu. Öyleki yıllar sonra Kuyucaklı Yusuf'u yazarken romanın kötü karakteri Şahinde'de hanımda annesine kızgınlığı dan izlerini yansıtmaktan alıkoyamadı kendini. " " (...) 14 yaş gibi çocukluktan genç kızlığa geçtiği çağda evlenmiş olan annesi Hüsniye Hanımın kendisine ya da çocuklarına her an bir bomba ya da şarapnel parçasının isabet edebileceği korkusuyla bunalıp, iki kez hayatına son vermeye teşebbüs edecek raddede ruhsal yıkılışına tanık oldu Sabahattin Ali.(...) Yeniden sık sık kriz geçirmeye başlamıştı genç kadın"~Belgesel "(...) Kendisinde kalp hastalığı başlamıştı(...) Fakat bu nöbetler sık sık gelmeye ve bazen uzun sürmeye başladı." ~Kuyucaklı Yusuf (sayfa 104) ~Bu paragrafta dikkatimi çeken şey, Sabahattin Ali'nin annesinin kriz geçiriyor oluşu. Bana Kuyucaklı Yusuf'ta Yusuf'un babasının kriz geçirmesini, zamanla nüksetmesini anımsattı. "(...)Çaresiz Edremit'e gidip anneannesi Hatice Hanımın yanına sığınmak zorunda kaldılar"~Belgesel "(...)Yusuf'un halleri, Salahattin Bey naklen Edremit'e, yani Kuyucak'tan çok uzağa tayin edilinceye kadar devam etti. ~Kuyucaklı Yusuf (sayfa 17) ~Burada da ikisinin Edremit'te olması dikkatimi çekti. Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam Sabahattin Ali ilk öğrenimini Edremit'te aynı şekilde Yusuf da ilk defa Edremit'te mektebe gitmiştir. "(...)Hayatının önemli bir kısmı sıkıntı, hayal kırıklıkları ve polis takibi altında, cezaevi duvarlarının gerisinde geçti."~Belgesel ~Sabahattin Ali yaşamında bir çok sıkıntı çekmiştir. Ve bu sıkıntılarını haliyle kitaplarına da yansıtmıştır ister istemez. Ve en çok beni etkileyen özelliği gerçekten kaçmaması, söylediği şey ne kadar acı olursa olsun, bütün gerçekliğiyle anlatmasıdır. ~Kuyucaklı Yusuf'u kendime yakın hissettim ben.İçinde yanan bir ateş vardı, ama bunu dışarı vurmuyordu sadece. İçine kapanık ve sessiz haliyle hissettim Yusuf'u. Aslında sessiz demek doğru olmaz, çünkü sessiz olmak için ille de konuşmamak gerekmez, o aslında hep konuşuyordu ama içine kapanık şekilde. Kitaptan aldığım alıntılar: "(...)Zaten, bir felakete sükûn ve itidalle tahammül edenlerin manzarası, o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir. Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığı; yavaşça inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinmediği için, insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür... " ~Kuyucaklı Yusuf (sayfa 11) "(...)Yaşı on altıyı bulmuş,git gide konuşmayı daha az sever olmuştu. Mektebi bitirdikten sonra babasının işini eline alan Ali ile Bayramyeri'ndeki dükkanın önünde iki alçak ve aralıksız iskemle atarlar, saatlerce hiç konuşmadan yan yana otururlardı. ~Kuyucaklı Yusuf (sayfa 25) "(...) Konuşmaya ne lüzum vardı? Bütün güzel laflardan ve boş insanlardan sıkılan bu mahlukları, birbirlerinin sessiz mevcudiyeti, yorgunluk verecek kadar doyuruyordu." ~Kuyucaklı Yusuf (sayfa 146) ~Ayrıca Yusuf'ta hissettiğim iki şey daha var: yalnızlık ve yabancılık. Yusuf her zaman kendini yalnız bellemişti. Her zaman yalnızdı.Ailesine yabancıydı, mahallesine yabaycıydı en yakın arkadaşına yabancıydı, kasabaya yabancıydı ve üstü kapalı şeylerden hiçbir şey anlamıyordu. Bunlara örnek bir kaç alıntım: "(...) Kendi dili ile bu insanların dili arasında herhalde pek büyük farklar olacaktı, onlar Yusuf'un sözlerinden bir şey anlamayacaklar ve o, anlattığı ile kalacaktı. Sonra insan ancak her hususuna akıl erdirebildiği şeyleri söylemeliydi.Bir türlü anlayamadığı, bir türlü içlerine karışamadığı ve bunu zaten asla istemediği bu insanlarla arasında çelik bir duvar gibi yükselttiği bu tebessüm, onun müracaat ettiği son çareydi." ~Kuyucaklı Yusuf (sayfa 69) "(...) Aman Yarabbi, ne kadar yalnızdı... Yalnız, gökyüzündeki yıldızlardan çayın dibindeki çakıllara, doğu tarafından kopup gelen batı tarafındaki denize kadar uzanan ve yayılan bu kocaman gecenin içinde, yapayalnızdı.Şu anda bu koskoca dünya üzerinde kendisini düşünen bir tek kişi bile mevcut olmadığına o kadar emniyeti vardı ki, acı bir kabadayılıkla kendisi de hiç kimseyi düşünülmeye layık bulmuyor; fakat bundan, sebebini anlayamadığı bir üzüntü duyuyordu. Acaba onu sahiden hiç düşünen yok muydu ve o hiç kimseyi düşünmemekte, kendini yalnız bulmakta bu kadar haklı mıydı? Bu ihtimal onun gerilmiş olan sinirlerini biraz gevşetti." ~Kuyucaklı Yusuf (sayfa 75-76) ~Yazımı bitirmeden önce, son bir şeyden bahsetmek istiyorum. Kuyrucaklı Yusuf'ta güçlü-güçsüzü çok gördük. Mesela Kaymakamın Edremit in parası olan insanlarına boyun eğmek zorunda kalması güçlü-güçsüz farkını ortaya koyuyor. ~Belgeselin Linki : youtu.be/YqroCKXdeFg
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı Yusuf
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021173,6bin okunma
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.