Ne desem bilemedim... "Sevmedim" desem, konunun özgünlüğüne, Neil Gaiman'ın yaptığı araştırmalara, kattığı farklı yorumlara haksızlık etmiş, "Sevdim" desem, kurgunun eksikliğini karakterlerin yetersizliğini yok saymış olurum...
Öncelikle kitabın konusunu çok sevdiğimi belirtmem gerek. Eski Mısır, İskandinav Tanrıları ve mitleri, aralarındaki bağlantılar ve tanrıların kişilikleri iyi araştırılmış ve kitaba aktarılmış. Bu eski tanrıların yavaşça unutulması ile modern dünyanın yeni tanrıları sayılan medya, internet, para gibi kavramların güç kazanması ve iki grup arasındaki çekişme üzerine kurulu bir hikaye var. Yeni tanrılardan bahsederken kapitalizm vurgusu ve eski tanrıların muhafazakar yaklaşımlarını, korkularını çok beğendim. Öte yandan kitabın sonundaki ek kısımlarında, Neil Gaiman'la yapılan bir söyleşiden de kitaba dair ilginç bir durum öğrendim. Kitapta bazı el çabuklukları ve hileler anlatılıyor. Özellikle Çarşamba’nın para kazanmak için bir benzin istasyonunda satıcıyı kafa karışıklığı ile kandırması sahnesi çok muğlaktı. Bunun kullanılmasından korktuğu için özellikle muğlak yazdığını anlatıyor. Nitekim “nasılsa kimse yapmaz” diye ATM’den para çalma sahnesini detaylarıyla anlattığını, ancak kitap yayınlandıktan birkaç ay sonra bu metodla soygun yapıldığını öğrendiğini belirtiyor. Bir okuyucusunun bir kitap sitesinde bu kitabı “her şeyden öte, kolay yoldan zengin olma kitabı” diye tasvir etmiş olması oldukça enteresan.
Bunlara rağmen kitapta içime sinmeyen çok yer vardı. Dediğim gibi kurgu çok güzel ancak kurguyu hikayeleştirme kısmı olmamış. Karakterler çok silik. Mitolojik göndermeler var ama daha o karakterlerin hangi tanrı olduğu bile aslında okurken çok net anlaşılmıyor. Beklenen bir savaş var ve savaşa kadar hikaye ilerlemiyor. Gündelik yemek sohbetleri şamata gırgır, amaçsız ilerliyor. Konuyla ilgisiz, karakterler hakkında fikir vermeyen ve bence gereksiz çok fazla kısım var. Bu da okuyucuyu hikayeden kopartıyor ve hikayeye dahil olmasını engelliyor.
Sanki Neil Gaiman’ın aklına “eski ve yeni tanrıların savaşı” üzerine kitap yazmak fikri gelmiş, kitabın sonuna savaşı koymayı düşünmüş, ilk kısımda tanışma buluşma olur demiş… Arasını da hiç düşünmeden kurgulamadan spontane bir şekilde yazmış gibi hissettim.
Ne yalan söyleyeyim, Stephen King’in Mahşer ve O kitaplarında, birbirinden alakasız onlarca karakteri o kadar başarılı bir şekilde kurguladığını ve bağladığını düşündükçe, bu konuyu Neil Gaiman yerine Stephen King yazsaydı, bu büyük tanrıları nasıl anlatırdı diye merak etmeden yapamıyorum.