Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

110 syf.
·
Puan vermedi
·
15 günde okudu
ESER İNCELEMESİ: YABANCI / ALBERT CAMUS Post author:Müzdelife YILMAZ Post published:30 Temmuz 2020 Eserin İçeriği; “Herkes bilir ki, hayat yaşamak zahmetine değmeyen bir şeydir, aslında 30 ya da 70 yaşında ölmenin önemli olmadığını bilmez değildim, çünkü her iki halde de gayet tabii olarak başka erkekler ve kadınlar yine yaşayacaklar ve bu binlerce yıl devam edecektir (…) İnsan madem ki ölecektir, bunun nasıl ve ne zaman olacağının önemi yoktur.” Cezayir’de yaşayan Fransız asıllı Meursault’un hikâyesi, annesinin ölüm haberini alması ile başlar. Meursault, devlet dairesinde çalışan memurdur. Annesinin cenazesine gitmek için müdürden izin alır ve Marengo’ya, annesinin kaldığı huzurevine gider. Annesi hakkında huzurevi müdürü ile sohbet ederler. Daha sonra ise annesinin başında beklemek üzere morga gider. Bekleme sırasında morga gelen hademe, annesini görmek istiyorsa tabutu açabileceğini söyler, fakat Meursault bunu istemez. Meursault, hayattaki en değerli hazinelerden birisi olan annesinin ölümü karşısında, son derece rahat ve soğukkanlı davranır, ancak buna kimse anlam veremez. İlerleyen zamanlarda ise onun bu rahatlığı aleyhine delil olarak kullanılacaktır. Annesinin arkadaşları morga gelip gece boyunca sevgi dolu hüzünle naaşının başında beklerler ve sabah olduğunda morgdan ayrılırlar. Meursault, bakımevi müdürü ile defin işlemleri için görüşür ve kendisine, annesini son kez görmek isteyip istemediği sorulur. Fakat yine; hayır cevabını verir. Görevlilerden birisi Meursault’a annesinin yaşını sorar, fakat annesinin yaşını bilmediğini söyler. Cenazeden sonra Cezayir’e dönen Meursault, ilk olarak denize gider. Burada, çalıştığı yerin eski sekreteri Marie ile karşılaşır ve beraber denize giderler. Denizde yüzdükten sonra sinemaya gitme kararı alırlar. Bu esnada Marie, siyah kravat takan Meursault’a ‘yas mı tutuyorsunuz’ diye sorar. Meursault, annesinin dün vefat ettiğini söyler, ancak bu onun için pek de mühim değildir. Bir gün işten dönerken mahallede kimse tarafından sevilmeyen komşusu Raymond ile karşılaşır, birlikte onun evine yemek yemeye giderler. Bu esnada Raymond, kendi hayatından bahsederek eski sevgilisinden intikam almak istediğini söyler. Bunun için de kendisi adına bir mektup yazmasını ister ve Meursault mektubu yazarak evine geçer. Bir cumartesi günü Marie ile kumsala giderler. Ertesi günü kaldığı apartmanda kavga sesi duyulur, Raymond kadını dövmektedir. Bu olaydan sonra, Meursault’tan kendisi adına tanıklık etmesini ister. Bir gün ise, Meursault’u arayıp arkadaşının onları denize davet ettiği haberini verir. Aramasının asıl sebebi, Araplar tarafından takip edilmesidir. Böylece yanında Meursault’u da götürerek kendisini güvence altına almak ister. Aynı akşam Marie Meursault’a, kendisini sevip sevmediğini, onunla evlenmek isteyip istemediğini sorar. Fakat Meursault her zaman ki duygusuzluğu ile onu sevmediğini ve sadece o isterse onunla evlenebileceğini söyler. Diğer gün Meursault, Raymound ve Marie, Raymond’un arkadaşının davetine katılmak üzere durağa giderler ve orada onları takip eden Araplarla karşılaşırlar. Bir sorun çıkmaması için başka durağa geçerler. Sahile geldiklerinde onları Raymond’un arkadaşı Masson karşılar. Bir süre denizde yüzerler, yemek için kulübeye giderler ve yemeğini yiyen beyler, sahilde dolaşırlar. Bu esnada karşı taraftan bir grup Arap’ın geldiğini görürler ve aradaki mesafe azalınca iki grup arasında kavga çıkar. Kavgada Raymond kolundan bıçaklanır. Kavga sonrasında dinlenen beyler, tekrar sahilde yürümeye başlarlar. Burada da Raymond’u bıçaklayan kişiyi ve yanındaki Arap’ı görürler. Raymond elini tabancasına götürüp harekete geçmek ister fakat, Meursault bunun için önce karşı taraftan bir hamle yapmasını beklemenin gerektiğini söyler. Tabancasını da elinden alır. Bunun üzerine tabancayı gören Araplar da geri çekilir. Meursault tek başına güneşin rahatsız eden kavurucu sıcağında yürür. Aklı, biraz ileride görmüş olduğu kayanın ardındaki sudadır. Ama Raymond’un belasının orada olduğunu fark eder. O bölgeye yaklaştığında ise, Arap’ın herhangi bir eylemde bulunmadan sadece hafifçe doğrulduğuna dikkat eder. Bir hareket yaparsa eğer Meursault, silah ile karşılık verecektir. Bu esnada Arap’ın bıçağını çıkarıp güneşe doğru tuttuğunu görür ve bunun bir saldırı olduğunu düşünerek bıçaktan gözüne yansıyan güneşin etkisiyle yanlışlıkla dört el ateş eder ve Arap’ı öldürür. Yargılama sürecinde Meursault için mahkeme bir avukat tutar. Avukat, Meursault’un verdiği cevaplara ve tavrına şaşkınlık duyar. Pişman ve üzgün göründüğü takdirde cezasının hafifleyeceğini söyler fakat, onun için bunun da önemi yoktur. Yargılama süresince işlediği cinayetten çok, annesinin ölümüne kayıtsız kalışı üzerinde durulur. Bakımevi müdürü ve hademesine kadar mahkeme herkesi dinler. Mahkemeye çağrılan herkes olayları olduğu gibi anlatır. Mahkemenin aldığı karar, yaşanan bu hadisenin toplum tarafından engellenmesi için idamdır. Sonraki günlerde ise bir rahip tarafından ziyaret edilen Meursault, kendisinin haklı olduğunu ve Tanrı’yı reddettiğini ifade eder. Böylece tüm doğrularıyla, kayıtsızca, sessizce ölümü bekler… Eserin Analizi: Nobel ödüllü Albert Camus’un 1942’de yayımlanan Yabancı adlı eseri (L’étranger), okuru kendisine sıkı sıkıya bağlayan olay örgüsüne sahip olmamakla beraber hayal kırıklığına uğratan basit bir kurgudur. Buna rağmen anlam ve derinlik açısından günümüzde en çok okunan eserlerdendir. Eserin baş kahramanı Meursault, kendisine ve topluma yabancılaşan, kendisini toplumsal idealardan ve kurallardan soyutlayan, son derece gamsız ve ruhsuz bir kişilik olarak karşımıza çıkar. Zaman kavramına pek takılmayan Meursault için başka bir âna geçmek ise son derece kolaydır. Onun için ölüm; bir son ve sevmek her şey değildir. Yabancı için dünya, boş ve herhangi bir anlamı olmayan bir yerdir. Bunu eserde şu şekilde ifade eder: İnsan hiçbir şeyi gerektiğinden fazla büyütmemeli. Eserde dikkat çeken çok fazla konu vardır. Fakat benim esasen üzerinde duracağım konu: Yabancılaşma kavramına ilişkindir. İnsanın en başta kendisini topluma, değerlere, normlara yabancılaştırması, bu kişilerin ‘kötü insan’ olduğu anlamına gelmez. Kişiyi bu şekilde nitelendirmek mantıksal açıdan kabul edilebilir bir gerekçe değildir. Burada dikkat edilebilecek asıl konu, bilinç altında yatan psikolojik, sosyolojik etkenler ve toplumsal iletişimsizliktir. Bir insan neden bu kadar; yabancı, kaygısız ve umursamaz olabilir sorusunun cevabını bulmak gerekir. Hayatta en değerli varlık olan annenin ölümüne dahi üzülmeyen ve bunu normal bir durum gibi karşılayan kişi, elbette farklı nedenleri çağrıştırır. Bu ise aile içi çatışmalarda izi kalan bir travma olabileceği gibi varoluş düşüncesinin de ürünü olabilir. Eseri okurken her iki ihtimal de zihnimizde yerini alır. Sevgilisi ile yaptığı evlilik konusunda da yine aynı tepkisizlik görülür. Bu tepkisizliğin nedeni, evlilik ile alakalı olabileceği gibi, toplumda gözlemlediği olumsuzluklar ile de ilişkili olabilir. Fakat insanın eylemler, istekler, duygular ve olumlu/olumsuz her olay karşısında tepkisiz kalması, onun hissizleşmesi anlamına gelmez. Tarık Tufan’ın da dediği gibi: Susuyor olmam acı çekmediğim anlamına gelmez. Meursault, insanın kendi iç dünyasındaki tepkisizliğinin ölçüsünü yansıtır. Fakat şöyle bir gerçek de vardır ki: İnsan kendisine yabancı olduktan sonra geriye kalan hiçbir şey ona yakın gelmez. Ne anne ne eş ne de arkadaş. Gayesizlik ve umursamazlık insanı tıpkı hikâyedeki gibi ölüme yaklaştırır. Dünyamızı ve hayatı anlamlı hale getirebilmek kendi elimizdedir. İnsan, kendi kendisiyle yaptığı kavganın ürünüdür. Mutlu olmak ve mutlu bir hayat yaşamak için insanın kendi içindeki kavgasını kazanması gerekir. O zaman yaşamanın hatta yabancılaşmış olmanın bir anlamı olsun. Toplumsal değerler, normlar veya şahit olunan olumsuz hadiseler insanın istediği hayatı yaşamasının önünde engel değildir. Öleceğimizin farkında olarak yaşamak ve anlamsız hayatı anlamlı hale getirebilmek için mücadele etmek, hayatta kazanılabilecek en güzel kavgadır. İnsanın kendisini bir şeylerden soyutlaştırması, hikâyeden anlaşıldığı üzere bir fayda sağlamaz. Hayata hep güzellikler katarak yaşamanız temennisiyle…
Albert Camus
Albert Camus
Yabancı
Yabancı
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2020111,4bin okunma
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.