Ahmet Erhan denince gözümün önüne o kar altındaki gülümseyen fotoğrafı gelir. Resimde güler belki ama yüzünde ve duruşunda; hayal kırıklıklarının yarattığı hüzünle bir kaybeden durmaktadır. Ama o gülüş yok mu işte o umuttur, bir türlü peşimize bırakmayan. Kitapta kendisi de anlatır bu fotoğrafla ilgili bir anısını "Soruyorlar niye böyle genç güldüğümü. Her yanın lime lime ağlarken sen niye gülüyorsun diyorlar. Elimde başka fotoğrafım yoktu diyorum, inanmıyorlar."
Ankara'dan İstanbul'a yaptığı tren yolculuğunu anlatarak başlayan kitap oğluna yazdığı bir mektupla son bulmaktadır. Böyle naif bir ruhun zaaflarını, pişmanlıklarını, hayallerini ve az da olsa kalan mizahına eşlik ederek bizde o trenle gireriz bir hayata.
Ben bu yolculuktan çok keyif aldım, meraklı serüvencilere...