.
Londra’da Kral Henry, Kraliçe Eleoner, ipek, saten ve kadifeler giyinmiş, altın takılar takıştırmış kadınlar, cesur şövalyeler ve hükümdarın görkemli maiyeti sarayda toplanmıştı.
Vali önlerine doğru yürüdü ve kralın huzuruna çıktı.
“Hürmetlerimi sunarım,” dedi, yere doğru eğilip diz çökerken.
“Ne gibi bir rican var?” diye soru kral. “İsteklerini söyle.”
“Kralım, şanlı lordum,” diye söze başladı vali, “huzurlu Nottingham civarındaki Sherwood Ormanı’nda ismi Robin Hood olan bir haydut yaşamakta.”
“Yaptıklarıyla ilgili haberler saraya kadar ulaştı. Kendisi cesur ayrıca asi bir adam, ama onunki kadar başına buyruk bir hayat sürmek isterdim,” dedi kral.
“Ama yüce lordum,” dedi vali, “üstünde sizin mühürünüzün bulunduğu yakalama emrini bir adamımla ona gönderdim; ulağımı dövdü, emri de çaldı. Kendisi geyiklerinizi avlıyor, yol başlarını tutmuş, hiç aldırış etmeden tebaanızı soyuyor.”
“Sen ne diyorsun?” diye sordu kral sinirlenerek. (...) (Sf.25-26)
.