Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

224 syf.
8/10 puan verdi
"Tuhaf değil mi? Burada kendi ülkemde bir yabancı gibi hissediyorum kendimi, hatta bazen cüzzamlı gibi, sırf sizin olmamı istediğiniz gibi olmak istemediğim için." Anita Fink'in günlüğünden. Açıkçası psikoloji ve kişisel gelişim kitaplarına, sayıca çok fazla okumamış olmama rağmen, doymuş hissediyorum. Ne zaman bu türde kitaplar okusam sadece bildiklerimi tekrar ediyormuşum gibi geliyor. O yüzden bu kitaba da önyargıyla ve düşük beklentilerle başladım. Kitap, çocuklukta uğranılan her türlü istismarın bedene kaydedildiğini, çoğu durumda bedende hastalık olarak tezahür ettiğini iddia edip bu kuramın altını doldurmaya çalışıyor. Sürekli bahsedilen ve eleştirilen Tevrat'taki "Dördüncü Emir" mevzusu var. Anne-babaya daima itaati ve hürmeti nasihat eden emir. Bizim dinimizde de bu, yabancı olduğumuz bir yaklaşım değil. Yazar temelde bu şartlandırmanın bireyde nasıl toksik etki yaptığını, bilimsel araştırmalara değinerek, gerçek/kurgu vaka örnekleri vererek anlatıyor. Kitabın ilk bölümü bu perspektiften incelenen yazarlara ayrılmış. Dostoyevski'nin babasıyla ilgili olan kısımları okurken gözyaşlarım gerçekten durmak bilmedi. Kafka zaten her zaman, sanki kızgın demir yutmuşum gibi kalbimi, içimi yakıyor. Virginia Woolf'la ilgili kısım da yine insanı hüzünlendiriyor. Her ne kadar kitabın genelini beğensem ve okuduğuma pişman olmasam da ben bu kitabın "şifa kaynağı" gibi pazarlanmasından rahatsız oluyorum. Kitabın bir farkındalık kazandırdığı gerçek ama bunları pratikte uygulamak acı verici. Benim için imkansız. Bir de şu var: Kendine yardım etmeyi bilmeyene kimse yardım edemez. Kitaplardan ya da insanlardan medet ummayı bırakıp kendi kendimize şefkat gösterirsek o zaman her şey değişmeye ve iyileşmeye başlar bence. Bizi bizden daha iyi kimse anlayamaz. Her birimizin hikayesi, yaraları biricik ve ilacımız da önceden reçete edilemez.
Beden Asla Yalan Söylemez
Beden Asla Yalan SöylemezAlice Miller · Okuyan Us Yayınları · 20193,098 okunma
··
104 görüntüleme
K. okurunun profil resmi
Farkındalık kazanmak da bazen bize çok bir şey katmadığını düşündüğümüz, zaten biliyor olduğumuz şeylerin altı çizildiği kitaplarla oluyor Bahar. İnsan aynı sözü bazen defalarca duyuyor ama bir an geliyor, bir an, işte o bir an anlıyor, farkına varıyor. Bu tür kitaplar bu yüzden gerekli. Bana kalırsa 3-5 adeti kafi, daha fazlası değil. Ama hangi 3-5 bunu da okurun seçimi ve şansı belirliyor. Kalemine sağlık.
Bahar okurunun profil resmi
Çok fazla bilgim yok ama Alice Miller aslında klasik yaklaşımların uzağında olan ve zamanında psikiyatri topluluğu tarafından da dışlanmış bir insan. Ta Tevrat'ın indiği tarihten (belki daha da öncesinden) modern zamanlara kadar hep anne babayı koruyan, savunan bir yaklaşım var. Freud'un doğrudan çocuğu suçladığı durumlar var. Miller aksine ebeveynleri hedef tahtasına oturtuyor. Şimdiki durum nedir bilmiyorum ama anladığım kadarıyla bu yaklaşımı yüzünden o zamanlar (2004 tarihi geçiyordu) çok eleştirilmiş. Yani aykırı biri. Başta yaptığım genellemeye bu kitabı dahil etmediğimi belirtmem lazımdı belki. Evet farkındalık da önemli bi kazanç ama dediğim gibi bu kitapların pazarlanma şekli beni rahatsız ediyor.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.