Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Böyle bir evrende tutkunun yeri yoktur.
Çok gençken, yaşadığı mahalleden yoksul bir genç kızla evlenmişti. Hatta evlenmek için okumayı bırakmış ve bir işe girmişti. Ne Jeanne ne de kendisi mahallerinden dışarı adım atıyordu. Kızı görmeye evlerine gidiyordu, Jeanne'ın anne ve babası bu sessiz beceriksiz damat adayıyla biraz alay ediyorlardı. Baba demiryolu görevlisiydi. Evde dinlenme zamanlarında, pencerenin yanında, düşünceli, kocaman elleri bacaklarının üzerinde sokaktaki devinimi izleyerek hep bir köşede otururdu. Karısı hep ev işi yapardı, Jeanne ona yardım ederdi. O kadar narindi ki, bir sokakta karşıdan karşıya geçtiğini görünce Grand endişeye kapılmadan edemezdi. O zamanlar taşıtlar ona dev gibi gelirdi. Bir gün, Noel için süslenmiş bir dükkânın önünde, büyülenmişcesine vitrine bakan Jeanne "Ne güzel!" diyerek ona doğru yaslanmıştı. İşte evlilikleri böyle kararlaştırılmıştı. Grand'a göre bu hikâyenin devamı çok basitti. Herkes için böyledir bu: Evlenilir, biraz daha sevilir, çalışılır. Sevmeyi unutana kadar çalışılır. Büro şefinin verdiği sözleri yerine getiremediğinden, Jeanne de çalışıyordu. Burada, Grand'ın ne dediğini anlamak için biraz hayal gücü gerekiyordu. Yorgunluğun da etkisiyle buna göz yummuş, giderek daha suskunlaşmış ve genç karısını sevdiğine inandıramaz olmuştu. Çalışan bir adam, yoksulluk, ağır ağır tıkanan gelecek, masa başında akşamların sessizliği; böyle bir evrende tutkunun yeri yoktur. Büyük bir olasılıkla Jeanne acı çekmişti. Yine de durmuştu: bazen insanın bilmeden acı çektiği olur. Yıllar geçmişti. Daha sonra gitmişti. Tabii yalnız gitmemişti. "Seni sevdim, ama artık yoruldum... Gitmekten mutlu değilim, ama yeniden başlamak için mutlu olmak gerek." İşte, kabaca yazdıkları bunlardı.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.