Sindire sindire okudum, okuyorum, bundan sonra yine okuyacağımdan da neredeyse eminim. İlk kitaptan sonrası etkileyici olmaz, bu kadar iyi olacağını sanmıyorum, diye düşünüyordum; fakat ardından bunun herhangi bir fantastik seri ya da aşk konulu alelade bir seri olmadığının farkına vardım. İlkinde daha çok kaçma dürtüsü, unutulmaz ve hayrete düşüren bir çaba ve elbette intikam duygusu hâkimken; ikincisinde ilkinin hafif kalacağı müthiş bir intikam dürtüsü, yaşarken içine işleyen her bir burukluğun gün yüzüne katlarcasına korkunç bir şekilde çıkması ön plandaydı. Yaşadıklarını sonradan anlattığı için daha az samimi ve daha az gerçekçi şeyler bekliyordum çoğu zaman, ama alakası bile yoktu bunun. Burukluğunu bile yeri geldiğinde yazmıştı, yeri geldiğinde karşılaşıyordum ve o zaman da öyle gediğine oturuyordu ki şaşırıp kalıyor, onun burukluğunu kendi üstüme alınıyordum.
"Dünya tarihinde dört yıl, bir şey değil.
Sekiz yaşındaki bir çocuk için dört yıl çok önemli."
Genelde bunun gibi cümleleri vardı ve belki bu okunup geçilecek bir şey gibi algılandı. Fakat ben delicesine kendime pay biçtim bu cümlelerden, derinlemesine hissettim.
Konusu ilki kadar dikkat çekici değildi, evet, ama bence o olgunluk ve aynı zamanda o dürtülere karşı muazzam duruş -ki sürekli karşı koyamamaktan korktuğundan bahsediyordu-; işte bunların hepsi, bu kitabı ilkinden çok daha iyi bir konuma getirdi.
Herhangi bir hayat hikâyesi gözüyle bakacakların şiddetle okumamasını tavsiye ederim, kalanı için muntazam.