Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

232 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Toplumsal Cinsiyet ve Bilim Üzerine Düşünceler
Bilim tarihi boyunca duygu alanı kadınla, akıl alanı ise erkekle ilişkilendirilmiştir. Bilimin temel direği olan nesnellik ve akıl daima erkektir. Duygular ve öznellik ise kadın. Evelyn Fox Keller bu ikilemde yola çıkarak bilimin erilliğini tartışmaya açıyor. Bilim neden erkektir, kadınlar neden bilim yapamaz sorularını irdeliyor. Kitabın arka kapağında da belirtildiği üzere cinsiyetlendirilmiş bir bilim anlayışından nasıl sıyrılınabileceğini sorguluyor yazar kitap boyunca. Kendisi de bir bilimci, matematiksel biyolog olan, uzun yıllar bilim çevrelerinin içinde bulunmuş olan Keller bilime hakim olan eril ideolojinin ancak içeriden değiştirilebileceğini vurguluyor. "Bilimin eril bir proje olmaktan çıkartırılarak insani bir proje olarak dönüştürülebileceği duygusal emek ile düşünsel emek arasındaki bilimin erkeklere tahsis edilmiş bir alan olarak kalmasını sağlayan iş bölümünün reddedilmesi çağrısı yapıyor." Toplumsal cinsiyet de  bilimde toplumsal kategorilerdir. Her ikisi de toplumsal bir inşadır. Kadınlar bilim yapamaz çünkü kadınlar duygusal varlıklardır oysa bilimde duygulara yer yoktur. Bilim objektiftir bie faaliyettir ve fakat kadınlar  doğaları gereği objektif olamazlar. Bu kocaman bir yanılsamadır! Kadınlar da bilim yapabilirler, yapmalılar denince akla gelen ilk soru" kadınlar farklı bir şekilde mi bilim yapacaklar?" olduğunu söylüyor Keller. Varlıklarıyla değişikliği yol açmak için kadın bilimcilerin bilimi farklı bir şekilde yapmaları gerekmiyor. Bütün bir dönüşüm için atılması gereken ilk adımın bilimcilerin mesleklerinin erkekliğe olan bağlılıklarının altının oyulmasıdır ki bunun da daha çok kadının bilime katılması ile olacak bir süreç olduğunun altını çiziyor yazar. Platon ve Bacon'ın düşüncelerinin tartışıldığı ilk bölüm konuya tarihsel açıdan bakıyor, bilgiyi nasıl elde edeceğimiz meselesi üzerine yoğunlaşıyor. Bilen özne ve bilinen nesne arasındaki ayrımın Platon'dan başlayarak iki bin yıl sonra Bacon'ın düşüncelerine nasıl sirayet ettiği, nesne-özne ayrımına yaklaşımlarındaki cinsel metaforları açıklıyor. Platon'un bilgiye ulaşmada kurduğu sevgi ve saldırganlık yaklaşımı Bacon'da akıl ile doğa arasında iffetli bir evlilik olarak tasavvur ediyor. Bacon'a göre bilgi erktir. Dişi olarak tasavvvur edilen doğa üzerinde kurulacak olan tahakküm bize onun bilgisini verebilir. Bacon eril, erkek mi erkek bir bilimi işaret eder. Bacon'a göre doğa bir fahişe gibi saçlarından tutulup sürüklenerek ehlileştirilmeli, kontrol altına alınmalıdır. Doğa hizmetimize sunulmuş bir köle gibi ona sahip olmayı gerektirir. Bu Baconcı bilim ideali hala malesef ki varlığını sürdürmektedir. 2020 yılında yaşadığımız iklim krizi, Covid-19 salgını ve daha nice felaket işte bu Baconcı bilim anlayışının sonucudur. Kurulacak olan erkek mi erkek bir bilimde kadınların söz hakkının olması nasıl düşünülebilirdi? Olaya psikanalitik açıdan yaklaşılan ikinci bölümde benlik ve öteki kavramları üzerinden özerklik tartışması yürütülüyor. Gelişimsel psikanalitik süreçte nesnelliğin gelişiminin toplumsal cinsiyete dayalı ön kabullerimizin birlikte oluştuğu, bunun da bilimini eril tezahürüne katkısı açıklanıyor. Üçüncü ve son bölüm soruna bilimsel ve felsefi açıdan yaklaşmış. "Farklı bir bilim mümkün mü?" sorusu burada bir parça açıklığa kavuşuyor. Barbara McClintock'un yaşam öyküsünün anlatıldığı kısımlar benim için hayli etkileyiciydi. Farklı bir bilim önerisi sunan McClintock farklılığa dayalı bir doğa anlayışı yerleştirmemiz gerektiğinin altını çizerek tek bir yasaya indirgenemeyecek daha büyük bir düzenin kabulünü, nesnenin özneden bağımsız bir şey olmadığını, benlik ile ötekinin akıl ile doğanın bir yabancılık içerisinde değil yapısal bir bütünlük içerisinde yaşantısını sürdürdüğünü vurgular. Sevgi, his, bağlantı, ilişkililik vurgusu yapar McClintock ama toplumsal cinsiyeti aşan bir bilimin peşindedir esasen. Keller'a göre bilimin toplumsal cinsiyet özelinde içinde bulunduğu bunalım doğanın dişi olmayacak en azından yabancılaşmış bir nesne olmayacak şekilde yeniden tanımlanmasıyla aşılabilir. Sözlerini şöyle noktalar Keller "Sağlıklı bir bilim farklı aklı ve doğa anlayışlarının ve bunlara mukabil stratejilerin verimli bir şekilde yaşanmasına olanak tanır. Benim bilim anlayışımda dert doğanın ehlileştirilmesi değil hegemonyanın ehlileştirilmesidir."
Toplumsal Cinsiyet ve Bilim Üzerine Düşünceler
Toplumsal Cinsiyet ve Bilim Üzerine DüşüncelerEvelyn Fox Keller · Metis Yayıncılık · 200743 okunma
·
125 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.