Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Sarsıcı ve derin bir roman
Çağdaş Alman edebiyatının en önemli yazarlarından Marcel Beyer, kendisine 1995 Ingeborg Bachmann Ödülü'nü kazandıran Yarasalar adlı romanında ülkesinin karanlık geçmişiyle hesaplaşıyor. Yarasalar, Nazi iktidarının ihtişamlı iktidarını ilan eden marşların savaş çığlıklarına, acı dolu hıçkırıklara karıştığı esaslı bir senfoni dinletiyor okura. Nazi dünyası üstüne, soykırım üstüne, II. Dünya Savaşı üstüne, Almanya’nın yakın tarihiyle hesaplaşması üstüne dokunaklı sözler fısıldıyor kulaklara (Arka kapaktan) Günümüz Alman edebiyatının önemli ayaklarından olan Beyer; tıpkı yine bir Alman Suskind'in kokulara olan takıntısı gibi seslerin çekiciliğine kulak vermiş eserinde. 2.dünya savaşı Almanya'sında kurgulanan kitaptaki vurgular oldukça sarsıcı doğrusu, hani Kafka'nın bahsettiği 'okuyucuyu sarsmalı' söylemi gibi. Kitapta iki anlatıcı var: İlki, gecenin sessizliği ile karanlığa ve seslere aşık akustik ses uzmanı Karnau, diğeri Hitler'in gözde propaganda konuşmacılarından radyocu ve çapkın Arı ırk bir baba ile arada senatoryumda yatacak kadar hasta, pek çol dil bilen eğitimli bir annenin 6 küçük çocuğundan en büyükleri 15'li yaşlarda Helda. Eser; savaşın son zamanlarına kadar, Karnau'nun yüksek sesler ile insan algısı üzerine tezleri arasında cephede ve nihayet insan üzerine yapılan projelerde görev almasıyla sürerken bir yetkili olarak tanıştığı kişinin çocukların büyüğü Helga'nın ağzından ise, bir çocuk gözüyle savaş şartları ve büyüklerin davranış gözlemleriyle devam ediyor. İnsanların Ses Rengi Haritası 'nı çıkarmak isteyen ve bu yolda evinde domuz ile at kafalarıyla ses telleri araştırması yapan Karnau, günün birinde yaptığı bir sunumdan sonra kendini; insanlar üzerinde araştırma yapan ve rejimin güvendiği, konuşmayan Sağır Dilsizler Taburu üzerinde gırtlakları daģlanmış, ilaca yatırılmış gırtlaklar bulunabilen bir merkezde bulur. Savaşın sonlarında Berlin'de Sovyet topları yankılarken oluşan atmosferde, artık babanın nafile yaptığı konuşmalar, Kurtadam (Nazilerin çekildikleri yerlerde yaptığı antioperasyon adı) vericisi, ölüm köpekleri (etrafta uyuklayanlara saldırırlar) ve Kurbağa yakalama talimatnameleri (açlıktan yenmeli) vardır. Buna karşı, Helda ile kardeşlerinin aklında her şeye rağmen oyunlar, büyüklerin garip davranışları ve bazen dışarıda babalarının konuşmalarında gördükleri tuhaflıklar (ön koltuklarda takma kol ve bacaklılar gibi) ile sığınaklardaki şartların kötülüğü şaşkınlığı vardır. Eserin hüzünlü sonunu ise; savaştan sonra bulunan ses kayıtlarından Karnau'nun dile getireceği üzere, 6 kardeşin (rejimin gözde ve saf ari çocukları) annelerinin yardım alarak önce morfinle uyutulup sonra siyanürle öldürülmeleri sorgusu getirecektir. Burada; Almanya gibi eğitimli bir halkın ekonomik buhrandan sonra Nazi cehenneminin insan algılaması ve bilinci üzerindeki sorgulama ise derindir. Geceleri uçup, göremeyen ama sadece seslerle hareket edebilen ve kolay yönlendirilebilen YARASA bir metafordur. Yazarın savaşın çürümüşlüğünde, Karnau'nun ses kayıtları ile yaşanan cehennemi hem reel hem bir çocuğun gözlerinden vermesi de kara mizah ironi. Bitirdiğinizde sarsılmış hissedeceğiniz ve muhakkak tortu bırakacak edebi bir resital: OKUYUN...
Yarasalar
YarasalarMarcel Beyer · Ayrıntı Yayınları · 201336 okunma
·
117 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.