Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

114 syf.
·
Puan vermedi
Rabia Mine'nin şiir kitabı. Önce kitapla ilgili bir iki şey söyleyeyim, sonra da Rabia Mine üzerine bir şeyler yazmak istiyorum. Külden bence güzel bir şiir kitabı. Şimdi ben Cemal Süreya, Edip Cansever(bunun bir cildini okudum sanırım sadece, 2 cilt tüm şiirleri), Özdemir Asaf, Turgut Uyar ve Orhan Veli'nin tüm şiirlerini okudum. Beğendiğim şiirler de oldu beğenmediklerim de, tabii anlamadıklarım da vardır. Bunu sevdiğim bir sahaf abime söyleyip de ''Ben bu adamların şiirlerinin yüzde 30'unu anlayıp sevmişimdir, beğenmişimdir en fazla.'' dediğimde o da bana ''Sevdiğin müzisyenin bütün şarkılarını nmı aynı şekilde svip dinliyorsun?'' benzeri bir şey dedi ki çok haklı. Hatta zaten bana göre bir şiir kitabının 3'te birini beğeniyor, içselleştiriyorsanız bu fazlasıyla yeterlidir. Yanlış saymadıysam 80 tane şiir var kitapta. Aşağıdaki 14 şiiri ben çok beğendim, beğendim değil, çok beğendim. Lain Nekrofil-m Mevlana'ya Nazire Yakarı Ahir Zaman Dağılabilirsiniz Yurdum Erkeğine Nazire Leş Kadınız Hatırlamaya Dair Çocuk Duası Soma'ya Haydarpaşa'ya Yolcu Kitabın başlarındaki şiirler biraz daha kişisel meseleler gibi sanki,50'li sayfalar kadını merkeze almış, kapanış ise pek çoğumuzun öfkeli, kırgın olduğu konulara ilişkin. Berkin elvan ya da soma gibi mesela. Bazı kelimeleri sık kullanmış kitap boyunca. Keza dilimize yeni eski kelimelerle yabancı dilden dilimize geçen ve kullanımı -yanlış biliyor olabilirim- pek de eski olmayan kelimeler iç içe ki bu çok sevdiğim bir şey değil aslında şiirde. Fakat kadının anlatımı güzel, yazıda da güzel, şiirde de güzel. Bir romanı bile derinlemesine irdeleyebilecek yetkinlikte görmezken kendimi şiir kitabında bunu yapmaya çalışmam haliyle sakil durur. O sebeple kitapla ilgili söyleyeceklerimi burada bitirip Rabia Mine için bir iki şey söyleyeyim. Kendisini hiç tanımıyorum. Çok yakın zaman öncesine kadar da ne bir yazısını okudum ne de adını duymuştum. Hasan Ali Toptaş ile ilgili taciz iddialarının ardından yazdığı bir yazının Ekşi Sözlük'e taşınmasıyla haberdar oldum kendisinden. Bildiğim kadarıyla Twitter ve Instagram kullanmıyor. Yazılarını bazı internet sitelerinde ve kendi Facebook hesabında yayımlıyor ki ben de Facebook kullanmıyorum. Hasan Ali Toptaş'a yönelik taciz iddialarını da burada tartışacak değilim. Rabia Mine de yazısında bunu tartışmamıştı zaten. Ama nasıl olduysa birileri onun o nefis yazıyı Hasan Ali Toptaş'ı savunmak için yazdığını iddia etti. Oysaki kadının tek yaptığı şey edebiyat dünyasındaki çarpık ilişkileri üzeri kapalı şekilde, kimseyi zan altında bırakmadan anlatmaktan ibaretti. Hasan Ali Toptaş olayı yazının sadece çıkış noktasını oluşturuyordu. Bu kısmı da çok uzatmayacağım zira bu güçlü kalemin benim savunmama ihtiyacı yok. Bir savunmaya ihtiyaç duyduğunda aldığın hukuk eğitiminin ve güçlü kaleminin etkisiyle bunu layıkıyla yapar zaten. Yazıda benim ilgimi çeken içerik kadar üsluptu da. Okurken neredeyse her iki cümlede bir ''Yahu bu kadın fena yazıyor.'' dedim. Bir kere gereksiz romantizm yoktur yazılarında, çırılçıplak gerçekler vardı. Sonrasında da büyük bir özgürlük vardır. Aman o ne düşünür, bu ne hisseder diye hiç düşünmeden, sanki kendi adıyla değil de bir nickin arkasından yazıyor gibiydi ki bu özgür tavra tav oldum ben asıl. Bu kitaba ulaşmam da bu şekilde oldu. Kim bu kadın, sıradan bir Facebook kullanıcısı olamaz, mutlaka bir kitabı çıkmıştır diye düşündüm ve bu şiir kitabını buldum. Sahaflarla aramın iyi olması sebebiyle de kısa sürede temin ettim kitabı. Kitabın girişindeki özgeçmişi, bu kadının bir iki yazısını okuyanlar bu kadının nasıl bir feminist olduğunu, dahası feminizmin ne olduğunu da biraz daha anlarlar bence. Ve böyle bir kadını tacizi savunmakla itham ettikleri için kendilerinden utanırlar. Bu yazdıklarımı o görmez -Ekşi Sözlük'e de koyacağımdan bir ihtimal okur belki ama- zannediyorum. Ben yine de yazayım. Beni bir arkadaş, bir kardeş kabul edersen senden; yok bir okur olarak görmek isterseniz sizden küçük bir isteğim var; o masanın bir fotosunu paylaşabilir misiniz? Siz kitabınızda Cemal Süreya'yı, Turgut Uyar'ı bir de Ülkü Tamer'i anmışsınız, ben de Edip Cansever ile sesleneyim size; Masa da masaymış ha!
Külden
KüldenRabia Mine · Parşömen · 20143 okunma
·
137 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.