Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

‘’ . Orta Çağ hurafe ve taassubuna karşı mücadele verdiklerini tasavvur ettiklerinden karşılıksız çalıştılar, fedakarlık gösterdiler ve bunun neticesinde, bu caddeler açıldı; böylece kültürler öldü, kendimize karşı savaştık ve öz benliğimizi inkar etmeye ulaştık. İslam ülkeleri ve doğulu toplum asil insanlardan boşandı. Öyle ki, artık kendi elbisemiz aklımızdan çıkmış. Böyle bir platformda kültürümüzü nasıl unuttuğumuzu sormaya bile gerek yok. Ne olurdu, bütün maddi kaynaklarımız, maddi menfaatlerimiz, yeryüzündeki kaynaklarımız, yeraltındaki bütün zenginliklerimizi Doğu sınırları içinde, (kasıt bütün doğudur; Asya ve Afrika, kastı İslam ülkelerinin tamamıdır) yağmalansaydı, yenilseydi de yeter ki bozulmamış insanlar olarak kalsaydılar. Eğer kalsaydılar bunların tamamını yeniden geri almaya imkan olurdu ve kendi ayaklarımız üzerinde durabilirdik. Ama kendi benliğimizden koparılıp, ayrı düştüğümüzde, Sordel’in tasdikçisi ve diyalektiği olduk. Sordel şöyle diyor: “Bir patron, efendi, bir güçlü, bir psikolog, bir ferdi kendi şahsiyetinden boşaltır, onu ezer, tahkir eder, onda aşağılık duygusunu uyandırırsa, o fert kendisini, hakir küçük ve diğerlerini büyük hisseder. Bu onuru kırılmış, aşağılanmış fert (bu günümüz dünyasının en büyük nazariyesidir), kendisini benliğinden ayrılmış, köksüz, ve temelsiz görür ve netice olarak kendisinde aşağılık duygularını, küçüklük kompleksini oluşturanların daha üstün bir ırktan, olduğuna ve onun daha iyi yaşadığını iyi anlayıp, üstün olduğuna inanır. Ve kendisinin küçük, basit ve değersiz olduğuna; kötü ve basit bir din, kültür ve ırka sahip olduğuna inanır.” Onun zihninde sahip olduğu, din, kültür ve tarih, kötüdür, ama buna karşılık muhatabının bütün her şeyi iyidir; öyle ki, muhatabının Napolyon’u iyidir ve kendisinin Nadir Şah’ı kötü… ‘’
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.